“ ‘Sen beni kıramazsın, ancak öldürebilirsin...’ diyordu kadın ve ekliyordu son sözlerini: Çünkü kırılmak; arkadaşlara, ölmek; dostlara’dır...’ Bir filmin sonuydu belli ki, bana enteresan gelmiş bu sözleri not defterime yazmışım...”
Böyle başlamıştın mektubuna.
Etraf; yeni yıla hazırlanırken, soğuk iliklerimde, çayım elimde, mektubun gözümde.
Kırılmak ve ölmek...
Aklıma düşürüvermişti sözlerin; hani yıl içerisinde kimleri kırdım ya da öldürdüm diye. Daima ilk akımıza gelen; bizim yaptıklarımız oluyor nedense.
Ya bize yapılanlar?
Bizi kıranlar ve öldürenler?
Niye önce onları hatırlamıyor ki insan?
Hani kırgınlığına kırgınlık, ölümüne ölüm katmak için değil.
Aksine; yaşanmış bitmiş diyerek insan, yüzünü geriye dönük şekilden, ileriye döndürmesini bilmeli.
Tutsaklığımız da özgürlüğümüz de anılarımızda yoğrulur işte.
Bir yanımız özgür olmayı seçerken, diğer yanımız, nisbet yaparcasına geçmişin acılarını, kırgınlıklarını bize hatırlatmak için çaba harcar...
“film senaryolarını yazanlar da bir yaşamın izdüşümlerini saklıyordu yüreklerinde. Yoksa bu kadar bizden anlatımlar olur muydu? İnsan karşısındakini ne kadar çok sever, yaşamının merkezine ne kadar oturtursa, o kadar kırılır ya da ölür demek ki. Bağlılığınızın derecesiyle örtüşmekte kırılganlıklar da ölümler de. Halbuki yine bir yıl geride kalmaya başlıyor, etraf soğuk, karlı ve buğulu camlar...”
Beni şu an görüyor ve mektubunu öyle yazıyor deseydim ancak bu kadar bulunduğum ortamı anlatabilirdin.
Demek mektubun biraz da yeni yıla özgü.
Hani sen pek sevmezdin böylesi özel günleri.
Ama anlaşılan; senin de sonlanan bu yıl’da gömmek istediğin acılar varmış sanırım.
“Kışa denk gelen ülkelerin daha bir anlamlı oluyor yıl başıları. Kar’ı görenler beyaz umutlarla donanırken, yağmur ve soğuğu hissedenler; yüreklerini bir şömine ateşiyle ısıtır, yeni yıla umutlarla girmeyi ister. Hep istemiştir, hep dilemiştir inanoğlu, geçmiş 364 günü unutarak. 1 güne sığdırılmış dileklerle, 1 yılı karşılamaya çalışmanın anlamsızlığında yoğrulurken insan, 364 geçmiş günün kırgınlıklarını elinin tersiyle silen, yaptığı hatalarıyla yüzleşip, tekrarlamamak adına yeni yıla başlamaya karar vermesi daha anlamlı olmaz mıydı...”
Gerçekten de öyle.
Hep yeni yıldaki beklentilerimizi sayar, diler, bekleriz.
Ama kaçımızın aklına gelmiştir ki; geride bırktığımız yılın tüm olumsuzluklarının üzerine sünger çekmek?
Tüm kırgınlıklarımızla, olumsuzluklarımızla yüzleşmek, bunları içimize sindirip açılmamak üzere üzerini örtmek; yeni yıla tertemiz; kırıksız, çatlaksız bir yürekle başlamak demektir ki, insan bundan daha güzel ne isteyebilir yeni yıldan...