Didem MENTEŞ
Kamuoyunda infiale neden olan Girne’deki ‘hamileliği yasa dışı sonlandırma’ davası kapsamında ortaya çıkan 17- 19 haftalık fetüsün annesi olan Meliz Akçal ile ilgili istinaf davası karara bağlanmak üzere süresiz ertelendi.
6 Mart’ta Girne Kaza Mahkemesi tarafından “kadının kendi çocuğunu düşürmeye teşebbüs” davasından suçlu bulunarak 9 ay hapis cezasına çarptırılan Meliz Akçal’ın aldığı cezanın fahiş olması nedeniyle Yüksek Mahkeme’ye taşınan davada dün sabah istinaf sebepleri görüşülerek, karara bırakıldı.
Bu arada Meliz Akçal’a destek amacıyla kadınlar başta olmak üzere çok sayıda insan ve ailesi mahkemeye gelerek alkışlarla destek verdi.
Avukat: “Sanık hem mağdur hem fail hem mahkum”
Başkanlığı’nda Ahmet Kalkan, üye yargıç Gülden Çiftçioğlu ve üye yargıç Bertan Özerdağ’dan oluşan Yüksek Mahkeme Heyeti’nin baktığı davada, İddia Makamı adına Kıdemli Savcı Erdinç Akyener ve Meliz Akçal’ın savunma avukatı Mustafa Asena ve sanık Meliz Akçal mahkemede hazır bulundu.
İlk sözü istinafa başvuran avukat Mustafa Asen aldı. Asena, 5 başlık altında topladığı istinaf sebeplerini Mahkemeye sunarak, Girne Kaza Mahkemesi olan alt mahkemenin vermiş olduğu 9 aylık hapislik cezasının fahiş olduğunu ve mahkemenin kararının bozulmasını talep etti.
Asena, söze “dava sanığın işlenen suçun hem mağduru hem faili hem de mahkum durumunda olduğu esasıdır” şeklinde başladı.
Kaza Mahkemesi’nde davayla ilgili savunduğu gerekçeleri Alt Mahkeme’nin ya anlamadığını ya anlayamadığını ya da kendisinin anlatamadığını söyleyen Asena, bu gerekçelere özet olarak değindi ve alt mahkemenin yapmış olduğu bulguları aktardı.
“Biz medeni bir toplumuz ama İslam’a yakın alt algıya sahibiz”
“Sanık hamile olduğunu anlayamaz, doktora gittiği zaman öğrenir. Periyodik sorunları var. İçinde bulunduğu ortam önemliydi. Sanık, nişanlısıyla evlilik hazırlığı yapacağı dönem nişanı bozuldu, aileler birbirine girdi. O ortam içinde hamile olduğunu öğrendi. Nişanlısı bebeği istemedi. Sanık karnındaki çocukla kaldı. Genç bir kişi. Ne yapacağını düşündü? Ne yapabilir?” diyerek Niyazi Kızılyürek’in bir kitabına atıfta bulunarak ülkedeki toplumsal algıya değindi.
Üst- Alt Algı (beyni) olarak Kuzey Kıbrıs’ın içinde bulunduğu algı durumunun ‘alt algı toplumu’ yani ‘medeni değil’ şeklinde ifade eden Asena, Alt Mahkemenin ‘alt algı’ toplumunu kabul etmediğini savundu. “Bir kadın evlilik dışı doğum yapıp bu toplumda rahat yaşayabilir mi” diye soran Avukat Asena, “biz medeni bir toplumuz ama İslam’a yakın alt algıya sahibiz. Toplumsal baskı, örf gibi unsurlar alt algı toplumunda etkilerini göstermektedir ” dedi.
Alt Mahkemenin, sanığın evlenecekken çocuğu aldırmaya gittiğini anladığını ancak evlenme olayının 6 ay sonra gerçekleştiğini belirten Avukat Asena, “Mahkeme bizim anlattığımızı anlamadı. Mahkeme evlenme hazırlığı içinde bu suçun işlendiğini zanneder. Evlenme hazırlığı değil. Sanık hamile olduğunu bilmiyordu. Olay olduğunda her şey bozulmuştu. Evleniyorken çocuğu aldırdı diye bir şey yok. İnsan evleniyorken çocuğunu mu aldırır? Baba çocuğu tanımıyor. O çocuk doğsa hayatı boyunca sorun yaşayacak. Kadın yaşadığı travma sonucu bu çocuğu aldırmıştır” dedi.
Alt mahkemeden alıntılar
Avukat Asena, Alt Mahkeme’nin kararında yer alan; “KKTC’nin çok küçük sayılabilecek bir ada ülkesi olduğu, neredeyse herkesin birbirini bir şekilde tanıyıp bildiği, hele ki sosyal medyanın bu denli çılgınlık derecesinde etkin kullanıldığı bir ortamda kişiler üzerinde toplumsal bir baskının olması kaçınılmazdır. Fakat sonuçta yasalar ile yönetilen, bir hukuk devletinde yaşamaktayız. Dolayısıyla yasalara uymak suretiyle yaşamak toplumsal düzenin ve refahın sağlanması adına her bir bireyin görevidir. Bu ülke bir şeriat rejiminin hüküm sürdüğü, özellikle de geri kalmış insanlardan oluşan bir ülke değildir. Kaldı ki sanık iyi bir ailende gelen bir kimsedir. Buna ilaveten sanık da yanlış ile doğruyu ayırt edebilecek bir yaşta olması bir yana üniversite mezunu, okumuş, eğitimli bir kimsedir. Dolayısıyla da sanık birlikte olduğu nişanlısından ayrılma aşmasında olsa da artık yasal bir şekilde sonlandırılma süreci geçen bir hamileliği toplumsal baskıları ileri sürerek sonlandırılması asla kabul edilemez” şeklindeki ifadelere de tek tek değinerek hatalı karar verildiğini aktardı.
“Sanığın üzerinde toplumsal bir baskı olması için şeriat ülkesi olmamız gerekmez”
Mahkemenin kendi bulgusuyla çatışmakta olduğunu savunan Asena, sanığın iyi bir aileden gelmesi, kültürlü olması, toplumda bir yeri olmasının üzerinde toplumsal bir baskı olmadığı anlamına gelmediğine vurgu yaptı. Asena, “Ülkede şeriat rejimi olsa sanık doktorun kapısının önünden geçemez. Sanığın üzerinde toplumsal bir baskı olması için şeriat ülkesi olmamız gerekmez” dedi.
Sanığa verilen cezanın kamuoyunda büyük bir infial yarattığını çünkü sanığın hem mağdur hem fail hem de mahkum olduğunu savunan Avukat Asena, sanığa verilen cezanın toplum tarafından yargılandığını öne sürdü. Verilen ceza süresine karşında kamuoyunda infial olduğunu söyleyen Asena, sanığın planlayarak, cani bir şekilde bir şey olmadığını ve alt mahkemenin kararının hatalı olduğunu savundu.
Asena, “bir annenin çocuğunu aldırmak istemesi o kadar kolay değildir. Her genç kız gibi o da bir aile kurmak istedi ama olmadı ve çaresiz kaldı. Sanığın planlı bir şekilde suçu işlediğine dair bir olgu yok. Mahkeme bu bulgularla 9 ay ceza verdi. Sanığın psikolojik durum raporunu sunduk. Anne olmaya hazır hissetmediğini kim söylemiş?” dedi.
“Geriye dönüşü çok zor olacak”
Alt Mahkemenin, sanığın sadece aleyhine getirilen bu dava dışında, Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ‘hamileliği yasa dışına sonlandırma’ davasının duruşmasında vermiş olduğu şahadeti ışığında ‘düşman tanık’ ilan edilmesiyle ilgili de kararına da değindi.
Sanığın mahkemede suskun kaldığını ve düşman tanık olarak ilan edildiğini anımsatan Asena, sanığın ifadesinde verdiğinin aynısını tekrarladığını belirterek, savcının ise sorularına yanıt vermekte tereddüde düştüğü için savcı tarafından düşman tanık olarak ilan edilmesi istediğini aktardı.
Avukat Mustafa Asena, “Bu ceza sanığı mahkum etmiş durumdadır. Bu saye bir daha evlenmek istemez, çocuk yapmak istemez, toplum içine çıkmaz, üstelik küçük çocukların öğretmenidir. Bu karar değişse bile nasıl geriye dönülecek? Geriye dönüşü çok zor olacak” diyerek alt mahkemenin kararının değişmesini talep etti.
Savcı:“fahiş bir ceza değil”
Ardından sözü Kıdemli Savcı Erdinç Akyener aldı. Akyener, sanığa “kadının kendi çocuğunu düşürmeye teşebbüs etme” suçundan ceza takdir edildiğini, “yasa dışı hamileliği sonlandırma” davasından bir ceza takdir edilmediğini anımsattı. Daha önce benzer bir davanın yapılmadığını, ispat açısından yaygın bir suç olmadığı ve benzer davalar olmadığı için elinde fazla bir veri olmadığını beyan etti. İddia Makamı olarak en fazla 5 yıl hapis cezası verebilen Kaza Mahkemesi’nde davayı gönderdiğini hatırlatan Akyener, sanık Meliz Akçal’a mahkemede verilen 9 aylık cezanın fahiş olmadığını dile getirdi. Alt mahkemenin hafifletici nedenleri yeterince dikkate alındığını söyleyen Savcı, alt mahkemenin kararında bir hata yapmadığını ve verilen 9 aylık cezanın fahiş değil doğru bir karar olduğunu ifade etti.
Mahkeme Başkanı Ahmet Kalkan, savunmaların ardından istinaf davasının kısa bir sürede olmak üzere süresiz ertelendiğini açıkladı.
Meliz’e desteğe gelenler alkışlarla uğurladı