Fehime ALASYA
Çalışmalarını uzun yıllardır yurt dışında sürdüren, ülkemizde ise Kanser Araştırma Vakfı (KAV) çatısı altında bilimsel projelere üretilmesine katkı koyan Prof. Dr. Mustafa Camgöz, kanser vakalarındaki yaş oranının giderek düştüğünü ifade etti.
Özellikle meme kanserinde milyonda bir görülme ihtimali olan genç vakaların, adamızda görülmeye başlandığını ifade eden Camgöz, bir an önce ‘devlet programı’ oluşturulması gerektiğine dikkat çekti.
Londra Imperial College Kanser Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Camgöz, dünyada ve ülkemizde çok yaygın olan hastalıklardan kanserin tedavisine yeni bir bakış açısı kazandıran ilaç çalışmasıyla ilgili gelinen son noktayı anlattı, ülkedeki çalışmalarla ilgili de genel bilgi aktardı.
Ülkedeki vaka sayısıyla ilgili çok karamsar bir senaryo çizmek istemediğini belirten Camgöz, ülkedeki kanser vakarlındaki yaş oranının giderek düştüğünü ifade etti.
Ülkede görülen kanser vakalarının nüfusa oranla yurt dışıyla aynı seviyede ilerlediğini belirten Camgöz, “Kıbrıs’ta kanser hususunda hem iyi hem de kötü haberler var. Burada çığırından çıkmış astronomik kanser durumu yoktur, vakalarımız Avrupa ile aynı orandadır. En kötü haber ise teşhis yaşının meme kanserinde çok daha erkene düşmesidir. 30 yaşının altında meme kanseri milyonda bir görülen bir durumdur fakat bizim adamızda görüldü…” dedi.
Detaylı araştırma ve kayıt yürütülmesi şart…
Camgöz, kanserle ilgili “Ne kadar erken teşhis olursa o kadar şansımız olur” diyerek, erken teşhisin önemine değindi.
Kanserin nedenlerinden söz eden Camgöz, başta çevre ve dış faktörlere değinerek, hem kanser vakalarıyla ilgili hem de nedenleriyle ilgili daha detaylı araştırma ve kayıt yürütülmesi gerektiğini belirtti.
Herkes üzerine düşeni yapmalı
Devletin ve vatandaşların üzerine düşen görevler olduğunu anlatan Camgöz, “Kanser, tohumdur, vücudumuza ekilir, eğer elverişli toprak varsa yayılır, yoksa yayılmaz. Bu bağlamda çevrenin bu alanda çok büyük önemi vardır” dedi.
Bir devlet programı oluşturulması gerektiğini belirten Camgöz, yurt dışında yapılan çalışmaları, örnekler vererek açıkladı, ülkemizde de yapılması gerektiğine dikkat çekti.
İlaç, hastalar üzerinde denenmeye hazır
Laboratuar çalışmalarının neredeyse bittiğini anlatan Camgöz, ortaya çıkan hap sayesinde kanserin dağılmasını engelleyeceklerini anlattı. İlacın hastalar üzerinde denenmeye hazır aşamaya geldiğini anlatan Camgöz, İlk olarak Triple Negative Meme Kanseri türünde denemeye başlayacaklarını ifade etti.
“Bu ilacı kullanarak kanser geriye döner mi dağılır mı dağılmaz mı bunu deneyip göreceğiz” diyen Camgöz, ilacın avantajlarından söz etti.
Bu uğurda 10 milyon Sterlin harcadıklarını kaydeden Camgöz, “Kanserin dağılmasını önleyecek ve biz kanserle yaşayabileceğiz, Sağlıklı hücrelere yapacağı etki yani, yan etkileri çok azdır, tüm bunların yanında birçok kanser türünde çalışacağına dair bir tezimiz var…” dedi.
Denenme sürecinde iyi bir etki alındığı takdirde, üç yılı beklemeden uygulamaya gideceklerini de sözlerine ekledi.
Yılların geleneği “Orkide yürüyüşü”
Kanser Araştırma Vakfı’nın (KAV) bu yıl 15. kez düzenlediği Orkide Yürüyüşü, Telsim ana sponsorluğunda 11 Mart’ta Kozanköy-Karşıyaka güzergâhında yapılacak.
Vakıf’ın kurulduğu günden itibaren her yıl düzenlediği ana etkinliklerden biri olduğunu ifade eden KAV Başkanı Prof. Dr. Mustafa Camgöz, bu yılki etkinliğe de katkı konulması için çağrıda bulundu. Camgöz, herkesi 11 Mart Pazar günü yürüyüşe davet ederek, sponsorlara teşekkürlerini iletti. Orkide yürüyüşü sayesinde birçok bilimsel araştırmaya imza attıklarını ifade eden Camgöz, 11 Mart’ta düzenlenecek yürüyüşe katılmak için “05488634929 ve 05488680511 numaralarından bizlere ulaşabilirler” dedi.
KAV Başkanı Prof. Dr. Mustafa Camgöz;
“Meme kanserinde teşhis yaşı çok düştü”
“Geliştirdiğiniz hap; Laboratuvar çalışmalarını hemen hemen bitirmiştir. Hayvan deneylerimiz de Fransız bir grup tarafından, bağımsız uzmanlarca yapıldı, oradan da güven aldık.
Biz buraya yeni bir kanser araştırma yöntemi bularak başladık. Bu çok derin bir konudur. Yeni bir ilacın geliştirilmesi en az 20 yıl alır ama biz bu rakamın çok daha öncesinde hedefimize vardık. Üç yıl, beş yıl gibi bir süreç konuşuluyor ama bu yılların getirdiği bilgi ve birikimleri barındıran bir alandı. Sıfırdan başladığımıza rağmen yirmi yıldan önce hedefimize vardık.
Bugüne dek 10 milyon Sterlin harcadık diyebilirim. Bu çalışma sonunda bu hapın maliyeti: hapı pazarlayacak biz olmayacağız, büyük bir ilaç şirketi olacak. Kurulan bir onkolog grubum bu idareyi yönlendirmemizle yönetecek. Bu takımda çok çeşitli profesyoneller var, sadece onkologlar değil... Fiyat konusundaki beklentim ise şimdiki kanser ilacı fiyatlarına göre çok daha makul olmalı. Ama kontrolü bende değil… Ben şahsen bu astronomik rakamları beklemiyorum. Pahalı olmamasını istiyorum ama…”
“Birçok avantajı var, dezavantajı da neredeyse yoktur”
“Bu ilaç kanserin dağılmasını önleyen bir ilaçtır. Ki bu hastalıkta ölüme yol açan sebep de kanserin dağılmasıdır. Bunu engellemeye çalışıyoruz. Bu hapın birçok avantajı vardır, bunlardan başlıca şöyle söz edebiliriz;
“Tümörleri mahvetme özelliği yoktur çünkü kemoterapi gibi tümörleri öldürmeyecek. Bu hap kanserin dağılmasını önleyecek ve biz kanserle yaşayabileceğiz. Hap dağılma potansiyeli olan hücrelerle savaşacak ve dağılmalarını önleyecek. Kemoterapi kanseri daha agresif yapabilir.
Diğer özelliği de yan etkileri çok azdır. Sağlıklı hücrelere yapacağı etki çok azdır. Bu yüzden hastalar bunu çok daha kolay alabilecektir.
Üçüncü özellik ise ilacın birçok kanser türünde çalışacağına dair bir tezimiz var. Uygulaması daha geniş olacak. Birçok avantajı var, dezavantajı da neredeyse yoktur.”
“Üç yıl beklemeden uygulamaya başlayabileceğiz”
“İlacımızı hastalar üzerinde denemeye hazır aşamaya geldik. İlk olarak Triple Negative Meme Kanseri türünde denemeye başlamak istiyoruz. Çünkü bu türde hastalar sadece kemoterapi alınıp kanser geri gelecek mi gelmeyecek mi diye beklemeye girerler. Biz bu ilacı kullanarak kanser geriye döner mi dağılır mı dağılmaz mı bunu deneyip göreceğiz. Üstelik bu tür en fazla tekrarlayan kanser türdür, bu tür, iki buçuk, üç yılda tekrarlayabilir. Denenme sürecinde iyi bir etki alırsak üç yılı beklemeden uygulamaya gideceğiz. Elde edilecek olan tüm bu verileri dünyanın birçok yasal prosedürlü kurum ve ülkelerine sunup, onların onayı neticesinde üç yıl beklemeden uygulamaya başlayabileceğiz. En kötü ihtimalle üç yıl sonra tablo önümüze çıkacak.”
Prof. Dr. Camgöz:“En kötü haber teşhis yaşının meme kanserinde çok daha erkene düşmesidir. 30 yaşının altında meme kanseri milyonda bir görülen bir durumdur fakat bizim adamızda görüldü, 29 yaşında bir genç kızın meme kanseri olduğunu gördük…”
“29 yaşında bir genç kızın meme kanseri olduğunu gördük”
“Araştırma ve kayıt olmazsa hiçbir şeyin neticesini almayız.
Geçmişte, bilinçsizce, çok sorumsuz iddialar yapıldı, negatif propaganda yapıldı fakat bu demek değildir ki kanseri yok sayıp görmeyeceğiz.
Kıbrıs’ta kanser hususunda hem iyi hem de kötü haberler var. Burada çığırından çıkmış astronomik kanser durumu yoktur, vakalarımız Avrupa ile aynı orandadır. Geçmişte de çeşitli incelemelerimiz oldu ve rakam olarak inanılmaz büyük bir rakam yok. Yapılan çeşitli araştırmalar var, bunlar kimisi bir yıllık kimisi daha geçmişten günümüze gelen araştırmalardır, bu çeşitli araştırmalar bize Avrupa’daki rakamlarla, nüfusa oranla orantılı olduğumuzu gösteriyor.
Sayım konusunda çok net veriler olmasa da teşhis yaşında bu rakam daha net. En kötü haber ise teşhis yaşının meme kanserinde çok daha erkene düşmesidir. Teşhis yaşını belirlemek çok daha kolaydır. Teşhis yaşına baktığımızda ise kadınlarımızda, meme kanserinin daha erken yaşlara düştüğünü gördük. 30 yaşının altında meme kanseri milyonda bir görülen bir durumdur fakat bizim adamızda görüldü…
29 yaşında bir genç kızın meme kanseri olduğunu gördük. Modern dünyada kanser oranı erkeklerde daha çok... Erkekler için başlı başına prostat kanseridir. Ne kadar erken teşhis olursa o kadar şansımız olur.”
“Kanserin esas nedeni çevre, dış faktörler... Beslenmemiz, toprağımız, suyumuz, alkol, sigara, bunun yanında hızlandırıcı etken olan stres... Kanser, tohumdur, vücudumuza ekilir, eğer elverişli toprak varsa yayılır, yoksa yayılmaz”
“Kanser, tohumdur, vücudumuza ekilir, eğer elverişli toprak varsa yayılır, yoksa yayılmaz”
“Kanserin esas nedeni çevre, dış faktörler... Beslenmemiz, toprağımız, suyumuz, alkol, sigara, bunun yanında hızlandırıcı etken olan stres... Kanser Araştırma Vakfı (KAV) araştırmalarındaki bursiyerimiz Beste Arslan’ın tezi ile vurguladığımız Kıbrıs topraklarında bazı ağır metaller görülüyor, bunlar. Normalin üzerindeyse bir şekilde azaltılmalı. Kansere tohum ve toprak fenomeni var. Zirai ilaçların bilhassa hormonsal ilaçların etkileri, denetimi ve kontrolü çok büyük rop oynuyor.
Kanser, tohumdur, vücudumuza ekilir, eğer elverişli toprak varsa yayılır, yoksa yayılmaz.
Bu bağlamda çevrenin bu alanda çok büyük önemi vardır. Ülkede kanserin artık çok daha ciddiye alınıp, tüm çalışmalar yapılmalı.”
“İngiltere eve posta ile gelen pakete dışkıdan bir örnek sürüp zarfa koyup gönderiyorsun, devlet tarafından ilk inceleme yapılır ve kolon kanseri bu şekilde teşhis edilir. Devlet 50 yaş ve üzeri herkese bunu yapıyor, kişilerin isteğine bağlı değil, devletin isteğine bağlıdır”
“Kişilerin isteğine bağlı değil, devletin isteğine bağlıdır”
“Yurt dışını ve ülkemizi kıyaslamak çok doğru olmaz. Nüfusa oranla, vakalara oranla, devletin hassasiyetinin teknik donanımı olmalı. İngiltere’de rahatsızlanan bir vakanın, iki hafta içerisinde uzman onkologa ulaşmasına ilişkin kanun var. Her hastanın kendi uzmanına gitmesine hem de iki hafta içinde gitmesine ihtiyaç var, devlet bunu vakalarına sağlamak için yasallaştırdı. Her hasta uzman onkologuna gidiyor, örneğin meme kanseri vakası meme kanseri uzmanına, prostat kanseri hastası ürologa, akciğer kanseri hastası, akciğer uzmanına gider… Bizde bir veya iki onkolog var, tüm kanser türleri ile uğraşıyor…
İngiltere eve posta ile gelen pakete dışkıdan bir örnek sürüp zarfa koyup gönderiyorsun, devlet tarafından ilk inceleme yapılır ve kolon kanseri bu şekilde teşhis edilir. Devlet 50 yaş ve üzeri herkese bunu yapıyor, kişilerin isteğine bağlı değil, devletin isteğine bağlıdır. Bunun ekonomik boyutu var. Devlet bu hastalığı erken tanırsa çok fazla ekonomik olacağını da düşünüyor ve önlemini alıyor. Kolon kanseri en pis kanserlerden biridir. Devletin bir adım öncü olması gerek, bu aslında devlet için de ekonomik bir kazançtır ve devletler bunu düşünüp adım atıyor.”
“Her alanda yardım ve desteğe hazırız, yeter ki adamızda da bir sistem otursun…”
“Bir devlet programı oluşturulmalı, uzman atanmalı, alet edevatlarımızın çoğalması lazım. Bizim işittiğimiz bozulan bir makinenin aylarca köşede durduğu oluyor.
Tarama programları geniş çaplı veya sistemli değil. Devlet biran önce alanında uzman yardımlarla yola koyulmalı. Bir an önce sistem oturmalı. Gerek Mustafa Camgöz olarak edindiğimiz tüm tecrübeler ışığında, gerekse Kanser Araştırma Vakfı (KAV) olarak her alanda yardım ve desteğe hazırız, yeter ki adamızda da bir sistem otursun…”
“Gıdalarımızı yediğimiz toprağı tanımamız lazım”
“Biz uzmanlar olarak bu vatani görevi sorumluluk hissi ile yüklendik. Rakamlar ve vakalar, sorunlar konusunu ele aldık ve çalışmalarımızla Kanser Araştırma Vakfı’nı vakıf olarak ilan ettik. Bu gibi sorumluluğu olan kurumların vakıf olmalı ve denetlenmeye tabi tutulmalı... Gıdalarımızı yediğimiz toprağı tanımamız lazım, toprak, su ve bitki analizleri dallarında önümüzdeki yıl çok net veriler açıklayabileceğiz. Bir sonraki Orkide Yürüyüşümüzde toprak, su ve bitki analizleri konusunda çok daha detaylı açıklamalarımız olacak. Biz gençlere fırsat yaratacak şekilde insanlara yatırım yapıyoruz. Toprak, su, bitki analizi hala devam ediyor, ‘D vitamin Projemiz’ var, bu da genel olarak kanserlerle ilgili. Herkes vücudundaki D vitaminin bilmeli. Basit bir kan testi ile bunu öğrenebilir. Neden çünkü koruyucu bir vitamindir, vücudu güçlendirecek olan bir etkendir. Bizim ada genelinde gördüğümüz D vitamin çok düşük olduğu yönünde. Bu vitamini güneşten almamıza karşın bu seviyeyi düşük bulduk, bunu da araştırıp inceleyeceğiz, bunu da çevreye bağlıyoruz. D vitamini DAÜ, analizler ise UKÜ ile yapılıyor. Paylaşıma ve ortak çalışmaya açığız.”