Adli yılın açılış töreninde çok önemli bir durum saptaması yaptım.
Sadece ben değil, hukuk camiasından, siyasetten, polis teşkilatından, sivil toplumdan, bürokrasiden birçok isimle de konuştum. Onlar da hemfikir…
Toplam dört konuşma vardı törende…
Yüksek Mahkeme Başkanı Narin Ferdi Şefik…
Baro Konseyi Başkanı Ünver Bedevi…
Başsavcı Aşkan İlgen…
Ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı…
Devletin tepesi, yargının zirvesi…
İzleyenler arasında Meclis Başkanı, Başbakan, bakanlar, parti liderleri, yargıçlar, savcılar, avukatlar, belediye başkanları, komutanlar…
Yapılan dört konuşma da can kulağıyla dinleniyor.
Her çıkan konuşmacı ülke gerçeklerini, sorunları, sıkıntıları üstüne basa basa anlatıyor.
Anlatıyor ne kelime?
Adeta yerden yere vuruyor!
Yazının girişinde bahsettiğim saptama şu: Adli Yıl’ın açılış törenindeki eleştirilerin içeriği ve dozu, basında dile getirilenleri bile fersah fersah geride bıraktı.
Kokteyl kısmında emekli bir üst düzey yetkili ile sohbet ederken, “Bir de bizi ‘memleketi kara göstermek’le suçluyorlar. Oysa konuşmacılar çok daha kara bir tablo çizdiler” dedim.
Cevap: “Memleketin hali karaysa, beyaz demek mümkün mü?”
* * *
Her Adli Yıl açılışında, başta yargının sorunları olmak üzere eleştirel sunumlar yapılır, talepler dile getirilir.
Sonuçta yargı bağımsızdır, üç erkten biridir, ama sorunlarının kaynağı genelde idareden ya da yasamadan kaynaklanır. Mahkemeler ve avukatlarla ilgili yasalar, maddi sıkıntılar, bina yetersizlikleri, personel sorunu her ne kadar ‘yüce’ olsa da mahkemelerin kendi başına çözebileceği mevzular değildir.
Dün Cumhurbaşkanı da dile getirdi: Öyle bir devletimiz var ki, yargı kurumuna gerekli nitelik ve nicelikte istihdam yapılmıyor. Oysa anı devletimiz bildik patronaj ilişkileri çerçevesinde geçici kadrolarını doldurmaya her fırsatta devam ediyor.
Bunları dile getirince ‘kara tablo’ çizmiş oluyoruz tabii…
* * *
Dün yapılan konuşmalarda dikkat çekici en önemli unsurlardan biri, ülkemizdeki dava sayıları, suç miktarı ve suç çeşitliliği ile ilgili kaygılardı. Bütün konuşmacılar “Memleket iyiye gitmiyor” mesajını çok net biçimde verdiler. Cinayet, soygun, hırsızlık, sapıklık, rüşvet, uyuşturucu, trafik ve diğer suç türlerinin her bakımdan ‘dünya rekoru’na yaklaşmakta olduğu KKTC için ‘rastgele yaşıyoruz’, ‘kim vurduya gidiyoruz’ algısı herkesi rahatsız eder hale geldi.
Bu konuşmaları dinleyen Başbakan ve diğer kabine üyelerinin, Meclis Başkanı ve milletvekillerinin, Polis Müdür ve mensuplarının, basın camiasın ve diğer kesimlerin alması gereken mesajlar var.
Ama asıl önemli soru, bu ülkenin neden ve nasıl bu hale geldiğidir.
Eğer sadece ‘sonuç’ları konuşmaya devam edeceksek, ‘neden’lerin üzerinden atlayacaksak, bir sonuca varmak mümkün değil.
Evet, memleketin görüntüsü ‘kara’dır. Kapkaradır.
Ve bunun temel sebebi, ısrar ve inatla dayatılan çarpık, mantıksız, sürdürülemez, halkın yararına olmayan ve insanlara mutluluk vermeyen ekonomik modeldir.
Bu modelden daha ‘açık renkli’ bir tablo çıkmaz.
Çıksa çıksa ‘daha kara’sı çıkar.
Zift karası!..