Memleket yangın yeri, tek bir dertleri var: KOLTUK!

Serhat İncirli

Hemen çok kısa bir geçmiş taraması yapalım...

Türkiye’deki ağalar, KKTC’de kimi cumhurbaşkanı yapacakları konusunda bir kararsızlık süreci yaşadı...

Türkiye’deki aynı ağalar arasındaki çekişme ve tartışma neticesinde son kararı Tayyip Erdoğan verdi...

Bu kararda bazı anketler de etkili oldu.

Ama en çok da Türkiye’deki ağaların buradaki adamlarının da devreye girmesiyle, “Ersin Tatar”, en uygun aday olarak belirlendi.

-*-*-

Yoğun bir kampanya başlatıldı.

Bu kampanyada, Türkiye’den her türlü maddi ve manevi musluk açıldı ama merhum Halil Falyalı’nın da maddi gücü kesinlikle piyasadaydı.

-*-*-

Günde en az 20 kez telefonda, haftada en az beş kez de yemekte merhum Falyalı ile bir araya gelenler, tabii ki ölümü sonrası “derin sessizliğe büründü” ki zaten bu “adamlıklarının” seviyesini de gözler önüne sermekteydi.

-*-*-

Derken Ersin Tatar “Cumhurbaşkanı” seçildi.

Ancak herkes, ama herkes çok çok iyi biliyordu ki, kendi ülkesinde ilkokul dahi bitirmeyen, ömrünün büyük bölümünü İngiltere ve Türkiye’de geçiren Tatar, kendinden önceki liderlerin yerini dolduramayacaktı...

Genel kültürü, ülke ile ilgili bilgisi ve “Adab-ı Muaşaret” çok zayıftı.

Ve çok garip davranışları olan, zaman zaman frenleri tutmayan, nerede ne söyleyeceği, ne konuşacağı belli olmayan biri olarak bilindi hep...

“Sussa” sorun azalacaktı, hiç susmadı.

Konuştukça da çam devirdi.

(Dünkü helikopterli fotoğraf, nerede, nasıl davranması gerektiğini bilmemesinden kaynaklanıyordu ama yanında kendisini cidden uyaracak bir tek seveni olmaması da tabii ki bu tür garip görüntüler vermesinin başlıca sebebiydi.)

-*-*-

Derken, Türkiye’nin istemediği Faiz Sucuoğlu UBP’ye genel başkan, ülkeye de başbakan olacaktı ki “ilk darbe” geldi.

Sucuoğlu “kabul” görmedi, yerine Ersan Saner atandı.

Ve kimse, ama kimse bu atamaya “olmaz böyle şey, bu parti demokrasi ile yönetilmeli” diye karşı çıkmadı.

Sonra Saner, hiç alışık olmadığımız talihsiz bir kaza yaptı.

Tamamen siyasetten çekildi.

-*-*-

Bir kurultay daha yaşadı UBP ve Sucuoğlu bir daha kazandı.

Hem de açık farkla...

Ama bir kez daha darbe yedi.

Yine bir tek UBP’li bu darbeye karşı çıkmadı.

-*-*-

Ancak atlamayalım; UBP’nin her zaman ama özellikle son zamanlardaki en güçlü “perde gerisi” hatta perde önü destekçisi Halil Falyalı, faili belki belli ama “azmettiricisi” şüpheliler tarafından “ortadan kaldırıldı”...

-*-*-

Falyalı’nın barbarca katledilmesinie de aslında kimse ses çıkarmadı...

Bir tek UBP’li, partimizin en büyük sponsorlarından ve eski MYK üyesi – genel sekreter yardımcılarından Cahit Falyalı’nın oğlu Halil’in son derece organize ve tarihte görülmemiş şiddette tuzaklanmasına “neden?” sorusuyla dahi karşılık vermedi.

Ve Sucuoğlu’na yapılan darbeye de sıfır tepki olunca, “En uygun kişidir” denilerek, çok rahat bir şekilde Ünal Üstel “Başbakan” olarak “atandı”...

(Bu arada tüm UBP üyelerine, demokrasinin bir peynir türü olduğu da parti içi derslerle anlatıldı, onlar da hepten kabul etti.)

-*-*-

Evet, Üstel “atama” ile “Başbakan” oldu...

Yine kimse rahatsız olmadı...

Hatta çok ağır bir UBP’li o günlerde beni yolda gördü; “neden tepki vermiyorsunuz? Olmaz böyle şey” dedi...

Ersin Tatar’ın dün ünlenen helikopter gülümsemesi gibi bir gülümseme attım ünlü UBP’li kardeşime ve “siz tepki verdiniz mi?” dedim, yürüdüm.

Ne Anayasa, ne yasa vardı bu noktada...

Ama kimse umursamadı...

Tüm UBP onayladı ya da onaylarmış gibi yaptı...

-*-*-

Ancak bu partide kavga – gürültü – dağınıklık hiç bitmedi...

Türkiye’de “faşist” kanattaki tüm unsurların “abi” diyerek çok sevdiği ve “Kesinlikle kabinede olacak” denilen Tahsin Ertuğruloğlu, Sucuoğlu tarafından açıklanan ilk kabinede “dışarıda bırakıldı”...

Ancak, iddialara göre Tatar’ın, Sucuoğlu’na, “bırak be genni dışarıda, bırak be genni dışarıda, Mehmet bey bir şey demez” diyerek yaptığı baskı ile Sucuoğlu’nun düştüğü ya da düşürüldüğü bu “atama ihlali”, tam 5 günde “düzeltildi!”...

“Tahsin abi kabinede olacak” dendi.

Hasan Taçoy’un yeri değiştirildi, Oğuzhan Hasipoğlu ise kadrodan çıkarıldı.

-*-*-

Bu esnada, Ertuğruloğlu’nun ismi “UBP Genel Başkanı, Başbakan ve tabii ki ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde sağın adayı” olarak ortaya atıldı.

-*-*-

Tatar buna “daha da huylandı”...

Tepki verdi.

Verdiği tepkilere karşılık, Türkiye’ye gezme maksatlı gidişlerine “dur” çekildi. “Gelmesin sakın” dendi ve eskiden haftada üç gün Türkiye’de mahalle, mahalle gezen Tatar, yaklaşık 3 aydan beri, “Kıbrıs’ın Kuzeyi sınırlarına” adeta hapsedildi.

Tatar bu arada, “Rumcular, federasyoncular, hepinizi döverim ha!” şeklindeki “zeka fışkıran” açıklamalarına; “Sucuoğlu arkamdan iş çevirmekten vazgeçsin” açıklamasını da ekledi.

-*-*-

Sucuoğlu şimdilik sinmiş durumda...

Ama UBP’de hala en ciddi ağırlık O’ndan yana...

-*-*-

Bu arada, Sunat Atun ismi ortaya atıldı. Veya başarılı bir şekilde kendi ismini ortaya attı.

Atun, ilk başta partide genel seçimlerde Sucuoğlu ile birlikte en çok “rey” alan Olgun Amcaoğlu’nu hedef aldı...

“Maliye Bakanı ben olacağım” dedi ve oldu.

“Kıb – Tek bana bağlı olacak” dedi, o da oldu...

Bir tek Gürcan Erdoğan’ın hapse girmesine engel olamadı...

-*-*-

Akabinde, Ünal Üstel ile dalaşmaya başladı.

Ünal Üstel de geçen gün Bakanlar Kurulu’nda elini masaya vurarak, Atun’a, “Ma sen zanneden yeycen beni da yerime geçesin? Hade mahalleye!” diyerek, tepkisini dile getirdi...

-*-*-

Bu arada arkadaşların tek derdinin “koltuk” olduğu net bir şekilde ortaya çıkarken; ülkede ekonomik – siyasi – sosyal ve “zihinsel” yangınlara, gerçek ve çok büyük bir yangın eklendi...

-*-*-

Tahsin Ertuğruloğlu taaa milliyetçi aşısının etkisinden kurtulup da Kıbrıs Cumhuriyeti’nden hava desteği isteyinceye kadar, 10 bin dönümden fazla ormanımız yandı.

Ersin Tatar hala yangın fotoğrafları paylaşıyor; BRTK’ya konuşuyor ve yangınla ilgili “sağ olsun” bilgiler veriyor...

Bir de daha önce de dediği gibi, etrafında ya hiç seveni – uyaranı yok; mahallenin haşarı oğlancığı gibi acayip pozlar vermeyi sürdürüyor... (O helikopterdeki gülümseme pozu, efsanedir...)

-*-*-

Bu arada dün Fuat Oktay geldi. Geleneksel derslerini verdi. Bu arada “havadaki helikopter ve uçak sayısı ile ilgili olarak” sanırım “doğru bilgi” vermedi...

Ahbap gazetecilerle sohbet bile etti.

Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiliz Egemen Üsleri ve BM ile İsrail’e, yangının kontrol altına alınmasına  destek verdikleri için teşekkür ettiğini de işitmedim.

-*-*-

Eşit ve egemen devlet mi demiştiniz?

Allah’a çok şükür, ne tanıyan var, ne de tanıtmak için çabalayan!

Gerçekten Allah’a binlerce kez şükür!

O helikopter pozunu, sadece biz görelim...

Ya tanınsaydık!

-*-*-

Hep yalan hep yalan!

Yaşasın bizim koltuklar ve anavatan!


Yangına müdahale eden, söndürülmesinde ya da kontrol altına alınmasında emeği geçenlere, bölgeye su, yiyecek, araç, gereç yardımı yapanlara, elleriyle, uçaklarıyla, helikopterleriyle katkı koyanlara...