El Colani…
Suriye’de El Kaide ve IŞİD kökenli EŞT’nin kısacası ülkenin bir numaralı ismi…
-*-*-
Heyet Tahrir Şam (HTŞ) adlı grubun, örgütün lideri Ebu Muhammed el Culani ya da El Colani, şu anda Orta Doğu’nun en popüler kişisi…
Bir çeşit James Bond mu?
Bilemem!
-*-*-
Hakkında inanılmaz veya inanılır çeşitli komplo teorileri yazılıyor…
Mesela alın bunlardan biri; İsrail tarafından yetiştirilmiş…
Mossad’ın özel bir elemanıymış…
İsrail’de İslam Hukuku eğitimi falan almış…
-*-*-
Elbette insanın kafası karışıyor…
Bir yığın ismi bulunan bu adam kesinlikle şu anda Amerika’nın, İsrail’in ve elbette Türkiye’nin bir numarası…
-*-*-
İran’ın ve Hizbullah’ın “düşmanı” mı?
Öyle görünüyor!
-*-*-
Peki, Suriye – İran olmazsa, Hizbullah da bittiyse, El Colani’nin de Türkiye’nin de “destek verdiği” Hamas ne durumda?
Yoksa Hamas da mı bitti?
-*-*-
İsrail ve Amerika; şu anda Hizbullah – Hamas arasında keskin bölünmüşlüğü, Alevi – Sunni parçalamasını başardı ve Suriye’deki “Sunni” kanada, “buyurun biraz da siz Alevi öldürün” mü diyor?
-*-*-
Okumaktan, dinlemekten ve anlamaya çalışmaktan bir hal oluyoruz gerçekten!
-*-*-
Tek gerçek şu; Suriye’de demokrasi engelliydi; hala engelli!
Suriye’de yoksul insanlar ya ölüyor ya ülkeden kaçıyordu; mezhep değişikliği dışında başka bir değişiklik olmayacak gibi duruyor!
-*-*-
Aslında konu gayet basit…
Konunun uzmanı sayılanların anlattıkları veya yazdıkları doğrultusunda yapılacak en basit analiz şudur; “… Esad ailesi dahil olmak üzere; Rusya, Amerika, İsrail ve Türkiye arasında bazı anlaşmalar yapıldı… Onun bunun garantörü ya da hamisi olan bu ülkelerin çıkarları doğrultusundaki anlaşmalar neticesinde; Suriye bugünkü parçalanmış ve geleceği belirsiz hale getirildi…”
-*-*-
Dikkat edin, şu ana kadar kaybeden sadece İran ve İran destekli Hizbullah!
Ve bir de yoksul insanlar tabii ki!
Gazze’deki Hamas mı?
Sesi soluğu çıkmıyor…
-*-*-
İsrail çok keyifli…
Türkiye’nin pozisyonu “dini ve etnik açıdan” sıkıntılı değil (Şimdilik)…
Amerika, “Bölgedeki en büyük jandarma ekibim olan İsrail kazansın, gerisi ile ilgilenmiyorum”larda!
Ve Rusya, Ukrayna’da Kırım’la birlikte, Donetks midir nedir, içine girdiği bölgeyi kendi sınırlarına katmış bile!
-*-*-
Bir pazarlık yapıldı ve bu pazarlık ışığında Rusya “Esad’ın garantisi olmaktan” vazgeçtiği anda, 13 yıl direnen veya 13 yıl gayet sağlam durabilen Esad’ın ordusu, mermi dahi sıkmadan 13 günde dağıldı!
-*-*-
Burada sevgili İpek Borman hocamızın geçtiğimiz Perşembe akşamı KTÖS’te düzenlenen Arif Hasan Tahsin anması akşamındaki panelde “garantörlerle” alakalı söylediği bir şeyi anladığım kadarıyla özetleyecek olursam; “… Başkalarından garanti beklemek yerine, çatışan veya kavgalı toplumların anlaşarak birbirlerini garanti etmeleri aslında en doğru olandır”ı hatırlatmak isterim!
Çünkü belli ki Suriye’deki çeşitli gruplar veya etnik ya da dini oluşumlar, garantörlerinin çıkarları öyle gerektirdiği için rollerini değişebilmişlerdir…
-*-*-
Gelişmeleri takip ediyoruz ve ne olacağını – çok yakındaki bize kadar bir etki edip etmeyeceğini doğrusu çok da merak ediyoruz…
Mesela Suriye toprakları içerisinde birden çok devlet ya da devletçik kurulur mu?
Yoksa Suriye bölünmez bir bütün mü?
Türkiye açısından en çok merak edilen herhalde şu sorudur; “Devletsiz Kürt halkının”, tarihte ilk defa veya yeni dünya düzeni içerisinde ilk kez bir “devletleri” olur mu?
Türkiye’nin yüce çıkarları buna izin verir mi vermez mi?
Verirse, neye karşılık verir; vermezse “savaş” Türkiye’yi daha çok içine çeker mi?
Doğu Akdeniz’deki doğal gaz veya taaa Kröfez’deki doğal gaz, artık Suriye’deki yeni odakların kontrolünde mi olacak?
-*-*-
Evet…
Kafalar karışık…
En azından benim kafam karışık…
-*-*-
İstihbarat birimleri, bu gibi durumlarda çok önem kazanıyor…
Bölge, zaten yıllardır istihbarat filmlerine senaryo olan çeşitli ilişkiler yaşıyordu; bu hala devam edecek gibi duruyor…
-*-*-
En başta dediğim gibi; Türkiye’nin kardeşi El Colani, gerçekte bir “İslam devrimcisi” mi yoksa İsrail’in, Amerikan dolarları ile yetiştirdiği bir elemanı mı?
Buna kesin cevabı kimse “net” olarak veremez!
-*-*-
Görünen şu; El Colani, Türk istihbaratının son 20 yılına şekil veren iki ismin (Hakan Fidan ve İbrahim Kalın) şoförlüğünü yapacak seviyede bir dostu!
-*-*-
Dediğim gibi…
İstihbarat çok önemli…
İstihbarata karşı koyma daha çok önemli…
Askerde öğrenmiştik…
-*-*-
Bir de, yıllarca yaşam sürdüğüm Kuzey Londra’da, 1990’larda ve 2000’lerde, Finsbury Park Camisi örneği var…
-*-*-
Bu caminin imamı, 1958 İskenderiye – Mısır doğumlu Mustafa Kamel Mustafa’ydı…
Kaynaklar Mustafa Kamel yazıyor ama Mustafa Kemal olduğundan ve babası tarafından Atatürk hayranlığı ile isimlendirilebileceği şüphemden bahsetmek isterim…
Adam tabii ki Atatürk düşmanıydı ki o da ayrı bir mesele…
Konumuz kapsamında olmayan bir şey…
-*-*-
Bu adam, ayrıca Abu Hamza al-Masri ya da kısaca Abu Hamza olarak biliniyordu ve Finsbury Park Camisi İmamı’ydı…
-*-*-
İddialara göre bir mayın patlaması sonucu Afganistan’da bir gözünü ve bir elini bırakmıştı, İngiliz basını da kendisinden “zaman zaman “Captain Hook” ya da “Kör İmam” diye bahsederdi…
-*-*-
Fanatikti, teröristti, şuydu, buydu derken hapsedildi, Amerika’ya iade edildi…
Camideki örgüt dağıtıldı, dağıldı…
-*-*-
Bu adamı birkaç kez uzaktan da olsa gördüm…
En yakınındaki yardımcısı, Kıbrıslı Türk kökenli biriydi…
Abu Abdullah diye bilinen bu Kıbrıslı Türk kökenli, Londra doğumlu kişi, Pazar liglerinde futbol antrenörlüğü de yapmıştı…
O’nunla birkaç kez sohbet etme şansım oldu…
Adını ve ailesini de biliyordum tabii ki…
Ve ne yalan söyleyeyim, “terörist” dense bile, bir Kıbrıslı Türk’ün “popüler” olmasından duyduğum garip bir bakışım da vardı adama…
Gururla üstelik!
-*-*-
Abu Hamza tutuklu yargılanırken ve arkadaşları Finsbury Park Camisi’nden çıkarıldıktan sonra, caminin önündeki yolda Cuma namazı kıldıran kişi Abu Abdullah’tı!
Çok ünlü bir iş insanımızın dayısı, Abu Abdullah’ın eniştesiydi; teyzesiyle evliydi…
-*-*-
Sonraları, Abu Hamza’nın tüm yakınları gibi O da tutuklandı, sorgulandı, hapsedildi ve bazı gazetelere göre, Abu Hamza yakınlarının bir çoğu, O’ndan en basit ifadeyle “şüpheyle” bahsediyordu…
Şüphe mi?
Şüphe şuydu: “Ya İngiliz istihbaratına çok yakındı; ya da bizzat içindeydi…”
-*-*-
Bir de Pazar günü sizi sıkmak gibi olmasın ama şunu da eklemek lazım; İstihbarat örgütleri, bir devleti, devlet yapan en önemli kurumdur… KKTC’nin gerçek bir devlet olmadığının, egemen eşitlik iddiasının ciddi bir safsata olduğunun en basit ispatı, örneğin Türkiye’nin istihbarat örgütü tarafından dilenildiği şekilde dizayn edilebiliyor olmasıdır… Hatta – evet komplo teorisidir bu yazdığım ama - Amerikan, İngiliz istihbaratlarının KKTC’nin en üst seviyesinde fink atabilmesi; hatta ve hatta Mossad’ın bile buralarda rüzgar estirebiliyor olmasıdır…
İyi pazarlar…
Suriye’nin şu anda en popüler ismi; EŞT’nin lideri Ebu Muhammed el Culani ya da El Colani…