YONTUCU
Erich Fromm , "Kendini Savunan İnsan" adlı eserinde:
"Sanatlar yalnız tıb, mühendislik ve resimden ibaret değildir. İnsanın yetenekli olduğu şeye doğru gelişme sürecidir; yaşam sanatında insan, hem sanatçı hem de sanatın objesidir. Bu sanatta o, hem yontucu hem mermer; hem doktor hem de hastadır", der.
Sanırım biz bu evrilme sürecinde mermerden ve hastadan öteye gidemedik son 30 yıldır...!
Yontucu da bellidir;
Doktor da..!.
KÜLTÜR
Güvensizlik ortamını ranta dönüştüren kesimler, bu olumsuz durumun bitmesini hiç istemediğinden, doğru sorular sorulmamış, paradigma değişememiştir .
Kültürümüz ise yozlaştırılmıştır...
Çünkü Kültür dediğimiz, kişisel ve toplumsal öykülere cevap bulduğumuz hikâyelerin ve öykülerin anlatıldığı, "ne olmak", "kim olmak" istiyoruz sorularının sosyal olarak inşa edildiği alandır.
Bizim kim olduğumuz, vazifeleriymiş gibi, dış etkenler tarafından belirlenmektedir...!
Buna kılavuzluk eden dün milliyetçilik, bugün ise para ve din olmuştur...!
NASIL BİR TOPLUM ?
Bizler nasıl bir toplum olmayı hayâl etmiştik?
Ganimetçi mi?
Hak yiyebilen ama beş vakit namazını da kılan mı?
Popülizm ile ayar bulan mı?
Avanta dağıtan ve rantını yiyen mi?
Sadece yontulacak mermer olan mı?
Nasıl ?..
İşte esas bu sorunun cevabını verelim...
Çünkü toplum, bir öykü içerisinde ve sosyal uzlaşı yoluyla inşa edilebilir...
NASIL BİR DÜNYA ?
Nasıl bir ekonomi ?
Nasıl bir seçim sistemi ?
Nasıl bir Anayasa ?
Nasıl bir doğa ?
Nasıl bir demokrasi ?
Nasıl bir çözüm ?
Nasıl bir barış ?
Ve en nihayetinde nasıl bir dünya ?
TERCİHLERİMİZ BELİRLEYİCİDİR...
Bu ise, önce yukarıdaki ve bunlara benzer sorulara verdiğimiz cevaplara, sonrasında ise bizim bunları hayata geçirmedeki tercihlerimize göre şekillenir.
Bu sorular cevapsız ve yol haritasız kaldıkça;
Biz daha çooook yontulacak mermer pozisyonunda kalırız, çok...!
(05 Mart 2013 tarihli Yenidüzen gazetesindeki köşe yazım).