Mesaj 1: BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Ersin Tatar’a ve Nikos Hristodulidis’e “süreci ilerletme, çıkmazı kaldırma ve müzakere masasına dönme” çağrısı yaptı.
“Süreci işletin, çıkmazı kaldırın ve müzakere masasına dönün!”
Peki bu mesaj kimedir?
Tabii ki Türk tarafına…
-*-*-
Mesaj 2: Holguin “liderlerin, uluslararası toplumun ilerlemelerine verdiği desteği görmelerini umuyorum” dedi…
Bu mesaj kimedir?
Bu da bizim tarafadır…
Çünkü uluslararası toplumun ne istediği açıktır; uluslararası topluma karşı ifadelerle olayı yokuşa – çıkmaza süren yine bizim taraftır…
-*-*-
Mesaj 3: Kıbrıs Cumhuriyeti Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis, son Avrupa Konseyi kararında “Türkiye-Avrupa ilişkilerinin Kıbrıs sorunundaki ilerlemeye bağlandığını ve bunun Türkiye’ye verilmiş olumlu bir mesaj olduğunu” iddia etti…
Bu ne demektir?
Bu demektir ki, “AB yolunda yürümek istiyorsan, gel gel gel çözüme gel” demektir…
-*-*-
Mesaj 4: Letimbiotis, Holguin’in Hristodulidis’e, Ada’ya gelmeden önce gerçekleştirdiği temaslar hakkında bilgi verdiğini de söyledi ve bu temasların “müzakerelerin koptuğu yerden başlaması hedefini… içerdiğini” gizlemedi!
Bu mesaj ne demektir?
Holguin’in ve tabii ki BM’nin tüm uğraşının, “koptuğu yerden başlama” hedefinde olduğunu…
-*-*-
Mesaj 5: Holguin, Tatar ile görüştükten sonra, “yapıcı bir görüşmeydi” dedi…
Mesaj nedir bu kısa cümlede?
“… Tatar ötemedi” demektir!
Ben aldım, sizi bilmem!
-*-*-
Haaa gelelim Mesaj 6’ya: Tatar ne dedi? Boş verin garibimi… Önemli olan Hakan fidan’ın ne dediğidir… Fidan, önce Tatar ile en az 5 saat mesai yaptı; sonra hiç planda olmayan bir şekilde Holguin ile Ankara’da buluştu!
-*-*-
Sonuç: Erdoğan Mitsotakis hafta başı görüşüyor… Bence, masaya dönülecektir!
Kesin bilgi paylaşabilirsiniz!
İki portre ve bir büyükelçi!
Elbette “insan insandır…”
Irk, renk, dil, din ayrımcılığı yapacak değilim…
Ama dün iki insanı yakından görme, sohbet etme, soru sorup cevap alma şansım oldu; ikisine de hayran kaldım!
-*-*-
Bir kişinin de resmen saçma ve Kıbrıs Türk toplumu ile dalga geçercesine yaptığı açıklamaları okudum!
-*-*-
Haaa sakın “bu ülkede, KKTC’de, hayran olunacak Kıbrıslı Türk kalmadı” dediğimi sanmayın!
-*-*-
Ama toplum olarak, devlet olarak, halk olarak, millet olarak ne bileyim, bu ada üzerinde yaşayanlar olarak o kadar yozlaştık ki, bu iki insanı görünce, gerçekten selamlamak istedim…
-*-*-
Birincisi İlhan Küçük…
Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı…
Ve Avrupa Parlamentosu Milletvekili…
-*-*-
Traş etmiyor, yalana kaçmıyor, boş vaatlerle uğraşmıyor…
Barış diyor, çözüm diyor, bilikte yaşam diyor…
Elbette Bulgaristan’da çok kötü ginler yaşandı ama Avrupa Birliği vatandaşlığı ile birlikte bütün bunlar durdu, azaldı ya da…
-*-*-
Sim Tv’de sevgili yayın yönetmenlerimizden Çamay Çiçekseven, “adamın gözleri gülüyor” dedi…
-*-*-
Programdan sonra Creditwest Bank’ın 30’uncu yıldönümü nedeniyle düzenlenen basin toplantısındaydık…
Genel Müdür Mazheer Zaheer’i dinledik…
-*-*-
49 yaşında…
Bizim ülkemizdeki üniversitelerden birinden mezun oldu, sonra lisansüstü eğitim aldı…
Pakistan doğumlu…
1997’den beri aynı bankada çalışıyor ve şu anda Genel Müdür…
Çamay’ın dediğinden, “O’nun da gözlerinin içi gülüyor”…
-*-*-
Her sorunuza, gayet net yanıtlar veriyor, ana dili Türkçe olmasa bile, çok anlaşılır bir şekilde anlatıyor her şeyi…
Ve şüphelenmiyorsunuz; bu adamlar bizi soyacak veya öldürecek diye ürkmüyorsunuz!
-*-*-
Yok yok, ayrımcılık yapmıyorum efendim; uğraşmayın o kertiğe gelmem!
-*-*-
Ayrımcılık yamak değil elbette amacım ama bizim sahte diploma tüccarlarını düşündüm…
Yazacağım tabii ki!
-*-*-
İhaleciler, yolsuzluk şampiyonları, hatta Rum tarafından pasaport almak için bile sahtecilik yapanlar geldi aklıma…
-*-*-
Düşünürken, son günlerdeki o malum kelimeyi telfauz ettim yine; YAZIK!
Yazık ettiler ve biz de “işbirlikçilik yaptık, işte sonuç: Kıbrıs Türk toplumu tükendi!
-*-*-
Sonra Kıbrıs gazetesinin sür manşetinde TC’nin Lefkoşa Büyükelçisi’nin açıklamalarını okudum!
“Kıbrıs Türkü’nü asimile ettirmeyeceğiz” dedi!
Güldüm!
Acı acı!
Tükendik!
Tükenişten sorumlu kişi bize laf sokuyor adeta!
Resmen dalga geçiyor!
Alay ediyor Kıbrıs Türk toplumu ile!
-*-*-
Oysa keşke asimile olsak; hepimiz Mazher ya da İlhan beyleri örnek alabilsek!
Ama acıdır, örnek aldıklarımız gayet nettir ki, ya soyguncu, ya çıkarcı, ya ihaleci, ya yolsuz ya da ne bileyim dilbandi be gavollem, dilbandi!
Bu kadar dandik diplomanın
olduğu yerde senin ülken de dandik!
TRT Lefkoşa temsilcisi Sefa Karahasan'ın sahte diploma nedeniyle tutuklanması sonrası Türkiyeli ünlü gazeteci Fatih Altaylı'dan açıklamalar geldi…
Avrupa gazetesi bu açıklamaları dün manşetinden yayımladı…
Ama ben de bahsetmezsem çatlardım!
-*-*-
Gün boyu, bir yetkilimizin Altaylı’ya yanıt maksatlı açıklama yapmasını falan bekledim…
Özellikle de Dışişleri Bakanı’nı!
Veya timsah terbiyecisini!
Kimse konuşmadı!
Olsun!
-*-*-
Altaylı’nın özellikle şu sözünü, bir şekilde kayıtlarda, akıllarda kalsın; tarihe biz de not düşelim diye mutlaka yazmak istedim:
"… Herkes doktor ya! Nerede abuk sabuk üniversite, adı sanı geçmeyen, ilk defa duyduğunuz garip garip üniversite, veya belli yerlerde çok duyduğun ama normalde herhangi bir hakiki işte rastlamadığın pek çok üniversite doktoralar dağıtıyor. Böyle olduğunda ülkeler dandik hale geliyor, yani bu kadar dandik diplomanın olduğu yerde senin ülken de dandik hale geliyor."
-*-*-
Ne demişti Eğitim Bakanımız?
Sahte diploma demeyelim, geçersiz diyelim!
Sevgili Nazım Çavuşoğlu, ne sahtesi, ne geçersizi; dandik dandik!
Bu gülüşlerde bizim diplomalar gibi sahtelik yoksa, çözüm umudu vardır! Umarım, özellikle bizimkinin gülüşü de devleti gibi sahte değildir!