Metastaz

Tayfun Çağra

Yılların ilerlemesiyle birlikte insan yaşamıyla ilgili geliştirilen kolaylıklar özellikle gençlerin yaşamlarına direkt olarak adapte edilirken şans olarak kabul edilebilir belki ama bu gelişim, tersinden bakıldığında şanssızlık olarak da algılanabilir.

Örneğin bilgisayarın bir tuşuna basıp uçsuz bucaksız bilgiye ulaşabiliyorsunuz kolaylıkla ama bu kolaylık sizin araştırma becerinizi de körleştiriyor aynı zamanda…

Eskiden bilgiye ulaşmak için kütüphanelere, arşiv merkezlerine gidilir, ansiklopediler karıştırılır, çeşitli kitaplar okunurdu…

Veya eskilerden bazı bilgiler edinebilmek için büyüklerle konuşulur, nene dedelerin hafızalarına sığınılır, bir yerle ilgili bilgi edinmek için kalkıp oralara gidilir, yerli hakla konuşulur, tartışılır, yazılır, çizilirdi…

Şimdilerde bunlar kalmadı artık.

Bir tuş herkese, heryere ulaştırır, copy-paste yapılır, çıktı alınır ve biter. Bilgi araması yapıldıktan sonra sosyal medya gününüzü doldurmaya devam eder.

***

Genellikle kişisel aramalar, dedikodular için girilir sosyal medyaya ama onun dışındaki gelişmeler de artık sosyal medyada… Örneğin siyaset de.

Gençler oralardan 22 yıldır Türkiye’de iktidarda olan AKP’nin dışında iktidar, hükümet, otorite görmedikleri, bilmedikleri için bu 22 yılın doğru-normal olduğunu sanıyorlardır büyük ihtimalle…

30 yaşında, 25 yaşında, 18 yaşında bir genç siyaset, demokrasi, çağdaşlık, hoşgörü hakkında neler düşünebilir, başka nasıl bir dünya düşünebilir veya düşleyebilir!

2000’li yılların öncesinde siyasi partiler arasında tartışmaların, doğal olarak fikir ayrılığının olabileceğine karşın yine de birbirleriyle konuşabilmelerine, görüş alış-verişinde bulunabilmelerine tanıklık etmediklerinden şimdiyi doğru olarak kabul edebilirler.

Tabii ki o zamanın milli cepheleri, darbeleri, demokrasi karşıtı uygulamaları hatırlarda olmasına rağmen liderler televizyonlarda karşı karşıya gelebiliyorlar, tartışabiliyorlar, birbirlerine saygı gösterebiliyorlardı.

Siyasi komedi programlarının olması, siyasilerin karikatürlerinin yayınlanması hoş karşılanabilen olaylardı şimdinin aksine…

Burada da bir karikatür için dava açan bir lidere rastlanmıyordu bir zamanlar…

Ve yine burada da liderler biraraya geliyor, meclis dışında siyasi-ekonomik tartışmalar yapıyorlar, birbirlerine hoşgörüyle yaklaşıyorlardı şimdilerin aksine, Türkiye ile birlikte burada da oluşan hoşgörüsüzlük ve despotizmle birlikte.

***

Oraların gelişmeleri bizi burada şimdiki gibi etkilemiyordu, hatta oradan buraya gıpta ile bakılıyordu bir zamanlar… Alınan maaşlara kıskançlıkla bakılıyordu geride kalan yıllarda. Ancak buradaki geriye gidişi, Türkiye’de olmayan ekonomik kalkınma veya demokratik gelişimden dolayı değil, tabii ki buradaki beceriksizlikten ve kullanılan TL’den dolayı yaşıyoruz.

***

Bütün bunlardan dolayı da özellikle gençler için üzüntü duyuyorum;

Örneğin Ersin Tatar’ı bir siyasi kişilik olarak tanımak durumunda kaldılar… Örneğin Erhan Arıklı gibi birini sokak kavgası yaparken siyaset tartıştığını sanmak durumunda kalıyorlar…

Örneğin adı Jet Krizine karışmış birini Başbakan olarak kabul etmek durumunda kalmak, örneğin bir partinin Başkanının gelen emirle kenara çekilmesi ve sesinin kısılması ama üyelerinin oy vermedikleri birinin Başkanlarının yerine geçmesine tanık olan gençlerin bu gelişmeyi normal olarak algılaması gerçekten de üzüntü verici…

***

Bunları da geçtim, düşünsenize; 50 yaşında biri bile Kıbrıs’ı bütün olarak görmemiş, Kıbrıs’ı tüm olarak yaşayamamış, Kıbrıslı Rum komşuları olmamış, Rumların Kıbrıslı Türk komşuları olmamış, doyasıya konuşmamışlar, yardımlaşmamışlar, birbirlerinin düğünlerine, ölümlerine gitmemişler…

Şimdilerde eskilerin ilişkilerini bir nebze de olsa sürdürmeye çalışmanın dışında artık özellikle Kıbrıs’ın kuzeyinde çürümüşlüğü yaşıyoruz…

***

Her şeyin sahteliğine tanıklık ettiğimiz bugünlerde ilişkilerin sahteliği de uzun yıllardır yaşanıyordu ve bu sahtelik öyle bir ilerledi ki artık metastaz yapar hal geldi.