Metin Münir Değerli Bir Gazetecidir

İbrahim Özejder

• Herhangi bir düşünceyi çürütmek, düşünce sahibini değersizleştirilerek yapılıyorsa, bunun demokrasiye, çoğulculuğa, basın özgürlüğüne katkısı değil, zararı olur

• Münir, liberal basın özgürlüğü anlayışına sadık kalarak, siyasi baskıları reddederek, tutarlı bir gazetecilik örneği vermiştir.

Gazeteci Metin Münir’in ‘Türkiye, Kıbrıslı Türklerin şımarıklığından bıktı’ başlıklı yazısı Kıbrıslı okurlardan büyük tepki aldı. 21 Haziran’da yayınlanan yazının içeriği bir yana,  başlığı bile yeterince kışkırtıcıydı ve yoğun tepki gösterileceği, bir anlamda belliydi.
Metin Münir’e tepkiler sosyal medyada başladı, geleneksel medyada devam etti. Bazı köşe yazarları uzun yazılarıyla Münir’in düşüncelerini eleştirdiler.

Hakaret, aşağılama, alay etme, değersizleştirme

Maalesef yazılar eleştrilerle sınırlı kalmadı, bir çok kez olduğu gibi tepkilere hakaret, aşağılama, değersizleştirme karıştı. Sosyal medya içeriklerini, kitle iletişim araçlarında uygulanan standartlarla değerlendiremeyiz. Yani, bir tür kitle iletişimi de olsa, sosyal medya daha çok bireysel ifadelere aracılık yapıyor ve hukuki ve etik sorun içermediği sürece dengesiz tepkileri hoşgörebiliriz.

Gazeteciliğin toplumsal sorumluluk boyutu

Ancak, mesleği gazetecilik olanların, gazete, radyo, tv ve internet sitelerinde yayınlanan haber ve köşe yazılarının toplumsal bir sorumluluk taşıdığını hesaba katması gerekiyor. Fikir eleştirilerine aşağılama, değersizleştirme karıştırmak okura karşı sorumsuzluktur. Evet, Metin Münir’in yazısı, bütün ekonomi odaklı yaklaşımlar gibi, KKTC’deki toplumsal ve siyasal realiteyi açıklamaktan uzaktı.  Yazarın kendisi değersizleştirilmeyerek de bakış açısı eleştirilebilirdi.

Herhangi bir düşünceyi çürütmek, düşünce sahibini değersizleştirilerek yapılıyorsa, bunun demokrasiye, çoğulculuğa, basın özgürlüğüne katkısı değil, zararı olur. Unutulmamalıdır ki en iyi değersizleştirmeyi, egemen siyaset yapar.

Münir’le alay edildi

Bazı yazılarda Münir’in İngiliz vatandaşlığıyla alay edildi, Kıbrıslılığı sorgulandı, şükrancı politikacılarla ilişkilendirildi, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yapılan protestolardan rahatsız olduğu ima edildi v.s.
Bu ve benzeri yakıştırmalar isabetli değildir,  tam tersine gazetecilik mesleğindeki geçmişi ve duruşuyla Metin Münir’in çok değerli bir isim olduğunu söyleyebiliriz. BBC ve Financial Times gibi prestijli yayın kuruluşlarının Türkiye temsilciliğini yürüten, bir çok Türkiye gazetesinde yayın yönetmenliği ve köşe yazarlığı yapan Münir, meslek hayatı boyunca, liberal basın özgürlüğü anlayışına sadık kalarak, siyasi baskıları reddederek, tutarlı bir gazetecilik örneği vermiştir.

Münir’in şükrancı politikaları desteklediğine dair bir örnek gösteremeyiz. Türkiye hükümetinin son yıllardaki politikasına karşı olduğunu, hatta bu yüzden baskılara maruz kaldığı ve üç yıl kadar önce Milliyet gazetesindeki işine son verildiğini nasıl unutabiliriz.

Metin Münir bugün, T24 adlı bağımsız internet gazetesinde yazıyor ve bu da onun değerli bir gazeteci olduğunun bir başka işaretidir. T24’te Hasan Cemal, Perihan Mağden, Hakan Aksay gibi iktidar baskısıyla gazetelerinden atılan değerli isimler de bulunuyor.

 

---------------------------------------------------------------------

 

Kıbrıs Time ve Haber Kıbrıs internet sitelerinden yeni bir adaletsizlik örneği
Yenidüzen’in Haberi ile Reklam Topla

Yenidüzen muhabiri Ayşe Güler’in dünkü (26 Temmuz 2015) haberi, ayni gün Kıbrıs Time ve Haber Kıbrıs adlı internet gazeteleri tarafından aynen kopyalanarak yayınlandı.

Muhabirin ve gazetenin adını eklemeleri, haber hırsızlığını ortadan kaldırmaz.  “Üzerinde '7' yazan ağacın sırrı” başlığını taşıyan haber için, her iki internet gazetesinin de Yenidüzen’den izin almadığını ve bir bedel ödemediğini öğrendik.

Emek hırsızlığı medyamızda ilk defa gerçekleşmiyor ve giderek büyüyen bir sorun olarak da karşımızda duruyor. Haber ve fotoğraf hırsızlığı öncelikle bir etik ihlaldir, gazetecilerin kendi meslektaşlarının emeğine saygı göstermesi en önemli meslek değerlerinden birisidir.

Konunun bir de ekonomik boyutu vardır; bir muhabire yapılan yatırımın karşılığı haberdir, haberin karşılığı da reklamdır. Kıbrıs Time ve Haber Kıbrıs, tek bir kuruş harcamadan, sadece beş-altı saniyelik bir işlemle Yenidüzen’in haberini sayfasına yerleştiriyorsa ve bu yöntemle elde ettiği haber ve fotoğraflarla çok sayıda reklam alıp gelir elde ediyorsa, burda bir haksızlık ve adaletsizlik yok mu?

Medya hukukunda uluslararası geçerliliği olan kurala göre, bir yayın kuruluşunun özel çaba harcayarak elde ettiği haber ve fotoğraflar üzerinde 24 saatlik telif hakkı vardır. Bu süre içinde ya izin alarak ya da para karşılığı haberi alıp yayınlayabilirsiniz. Fakat yukarıda adı geçen internet gazeteleri, haber Yenidüzen internet sayfasında yayınlanır yayınlanmaz, izinsiz kopyalayıp kendi sayfalarında yayınlıyorlar.

Yenidüzen, tüm altyapıyı hazırlıyor, haber merkezini kuruyor, Ayşe Güler’in(muhabirlerin) maaşını, sosyal sigortasını, ihtiyat sandığını ödüyor, özel haber üretiyor, bir başkası oturduğu yerde hem haberi alıyor, hem okuru, hem de reklamı.

Kabul edilebilir bir adaletsizlik değil bu.

Bilişim yasası henüz çıkmamış olabilir, varolan yasalar belki yetersiz, yine de bu kuruluşların sahipleri, bunun “ayıp” bir şey olduğunu ve meslektaşlarına karşı büyük bir haksızlık yaptıklarının farkında değiller mi?

 

----------------------------------------

bir not

Kıbrıs Türk medyasından 2 gazetecinin "YENİDÜZEN haber ya da fotoğraflarımızı izinsiz kullandı" iddialarına yönelik değerlendirmeyi inceleme sonrasında gelecek haftaki sayfamda sizlerle paylaşacağım.