Midemiz kaldırmıyor artık

Bu köşeyi birilerine yanıt vermek için “harcamıyorum” artık, kolay kolay. Hele de eğer gerçekten, yazık olacaksa, ses verdiğim her heceye. Ama bu kez kendimi biraz da mecbur hissetim. Çünkü Fatma Azgın, okuduğunuz gazetenin en kıdemli yazarlar






Bu köşeyi birilerine yanıt vermek için “harcamıyorum” artık, kolay kolay.
Hele de eğer gerçekten, yazık olacaksa, ses verdiğim her heceye.
Ama bu kez kendimi biraz da mecbur hissetim.
Çünkü Fatma Azgın, okuduğunuz gazetenin en kıdemli yazarlarından biridir ve sözünü esirgemez hiçbir konuda…

* * *

Birisi, son derece terbiyesiz bir üslupla saldırmış, ömrünü insan hakları savunuculuğuna, barışa adamış Fatma Azgın’a…
Biliyorum, böylesi bir tartışma ortamından belki “zevk” dahi alacak, hatta kendisini “önemsenmiş” hissedecektir, çirkin sözcüklerin sahibi.
Ve hatta “Azgın Fatma” hitabı ile yarattığı kelime oyununu da bir “marifet”ten sayacaktır kendince…
Bu gazetenin yazarlarına, ne ilk olacaktır “saldıran”, ne de son…
Peki ama acaba kendileri ne vermiştir, daha güzel bir gelecek, daha mutlu yarınlar adına.
Nasıl bir “iz”leri var, omuzlarına yük bir kafa dışında…

* * *


<<…Azgın Fatma’ya göre biraz şarap içip sevişince, herkes ve her şey özgürlükçü olabiliyor…>> diyen sözüm ona yazar, “azmış” bir terbiyesizlik sınırında olabilir.
Ama doğrusu, beni asıl düşündüren, bu satırlarıyla “yaranmaya” çalıştıklarının kültür ve medeniyet düzeylerindeki acizliktir.
Eğer “fikri” olduğuna inansam, “Bir düşünceye ancak bir başka düşünce ile yanıt verilir” diyeceğim ama…
Boşuna bir çaba olacak.
Ve en acısı, bu “düzeysizliği” sağa sola sıçratan çamurun, bataklığını güya ülke eğitimini yönetecek kurumda cıvıtmasıdır.
Eğitim Bakanı’nın “basın danışmanı”dır, bu “sözcük kusmuğunun” sahibi…
Anladık, yaşadığımız ülkenin çok da “dürüst” bakanları yoktur!.
Ama unutulmasın ki, “kamusal bir sorumluluk”la rol biçtikleri şahsın saldırdığı, bu gazetenin yazarı olmak dışında, bir kadındır, bir anadır, ülkenin en köklü sivil örgütlerinden birinin başkanıdır ve kurucu meclis üyesidir ayrıca…
Bu “terbiyesizliği” hazmedenleri midemiz kaldırmıyorsa eğer, bir sebebi de işte budur…
Yoksa ne “düzey” beklentimiz vardır kendilerinden, ne de “terbiye” !..

 







Güzel göstermek!

Yakın Doğu Üniversitesi’nde “Ülkücü” ve “Kürt” gruplar arasındaki kavga ne ilk galiba ne de son!..
Ama düşünsenize, küçücük çocukların da ilkokul, ortaokul düzeyinde eğitim gördükleri bir kampusu, Çevik Kuvvet basmak zorunda kalıyor, ateş ediliyor havaya…
Ve böylesi bir ortamda, birileri diyor ki: “Ülkeyi daha güzel gösterelim de daha fazla öğrenci gelsin…”
“Güzel göstermek” değil derdimiz, “güzel bir ülke” sadece…
İşin “gösteriş” kısmı, varsın kalsın size!..

 

 






Yalnız analar

Son günlerdeki gerginliği öyle güzel anlatıyor ki
B. BRECHT’in şu dizeleri:
<<… telgraf telleri hâlâ sayıyordu,
savaş alanındaki ölüleri.
Sonra dost düşman bütün insanlar birden sustu.
"YALNIZ ANALAR AĞLADI
DÜNYANIN İKİ UCUNDA..." …> >



ZAM da ZAM!

Önce sigaraya geldi okkalı zam.
Diyelim ki birileri, “içmeyiniz şu mereti” diyecek.
Peki benzine, mazota, bu kaçıncı zam sizce?
Onu da içmiyoruz ya!..
Yoksa araba da mı kullanmayalım acaba “devletin bütçesi” denkleşsin diye!..

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri