Milliyetçiliğin çirkin yüzü

Derya Beyatlı

 

 

Aylar öncesinden başladı Avrupa Kupası heyecanı, Fransız şehirlerinde. 10 şehir, irili, ufaklı, turistik bazısı, hepsi otantik. Stadlarını yenilediler, yollarını bakıma aldılar. Belediye halkla ilişkileri unutmadı, büyük caddelere turnuvaya katılacak ülkelerin bayraklarını döşedi. Şehir Merkezlerine bilgi verme noktaları kurdu, ‘Hoşgeldiniz’ Pankartları astı.

En güzel giysilerini giydi şehirler Haziran başı, en temiz, renk renk. Yeni caféler, barlar açıldı. Esnaf misafirlerinin yollarını gözlemeye başladı. Tüm Hoteller doldu, uçak, tren biletleri yok sattı. Kendi evlerini oda oda kiralamaya başladı Fransızlar. Biraz para kazanmak, biraz yeni insanlar tanımak amaç, futbol heyecanını paylaşmak.

Dev ekranlar döşedi restorantlar, gönüllüler misafirlere bilgi vermek, şehirlerini tanıtmak için Belediye’nin şehir merkezlerinde kurduğu standlara gidip kayıt yaptılar. 10 Haziran sabırsızlıkla beklenmeye başlandı, bir festival, büyük bir parti havasında. 

Rahatlarının bozulacağını, tatlarının kaçacağını düşünen yerliler de vardı, bu hazırlıklardan pek bir rahatsız. 90 dakika boyunca bir topun peşinde koşan 20 Erkeği izlemenin mantığını anlayamayan, kalabalıklardan, gürültüden bunalan insanlar da vardı, on şehrin her birinde.

‘Bütün bu şamata ne için’ diye sordular birbirlerine. Maç günlerini, saatlerini öğrenip, o saatlerde sokağa çıkmayacak şekilde planladılar bir sonraki aylarını. Tatillerini turnuvaya denk getirip şehri terk edenler oldu. Gidenler evlerini turnuvayı izlemeye geleceklere kiraladılar, mantar gibi biten ev kiralama sitelerinde.

Kalabalıkları korumak için polis ekipleri seferber edildi. Kasklarını, kalkanlarını, eğitimli köpeklerini alıp geldiler başka şehirlerden. ‘Savaş mı çıktı, ne oluyoruz?’ diye merak etti ekipleri yollarda görenler. Paris’teki olaylardan sonra iki iki, Brüksel’deki patlamalardan sonra dört dört sokaklarda gezen üniformalı, otomatik silahlı askerlere yenileri eklendi.

Kalabalıklardan korkmaya başlayan Avrupalılara güven vermeyi amaçladı Fransız İçişleri Bakanlığı, ardı ardına açıklamalar yayınladı: ‘Her şey kontrolümüz altında, endişelenmeyin’. İngiliz Polisi önceden olay çıkarmış Holiganların ülkeden çıkışını engelledi, Fransızlar şüphelendiklerini sınırlarından içeriye sokmadılar. 30,000 şüpheli taraftarın böylece Fransa’ya girişini ve olay çıkarmasını engellediklerini açıkladı iki Ülke otoriteleri, gururla.

Yine de olmadı, yetmedi önlemler. Çocukca nedenler, o benim bayrağımı yırttı, bu çok bağırdı diye sallandı yumruklar karşılıklı. Kaşlar patladı, burunlar kırıldı. Top ve peşinde koşacaklar henüz sahaya çıkmamıştı bile.

Futbolu anlamasa da saygı göstermeyi öğrenenler, holiganlığı, şiddeti hiç anlamadılar. Tüm alınan önlemlere rağmen, henüz turnuva başlamadan birbirine giren taraftarları, barlarda havalarda uçan sandalyeleri, masaları anlamak mümkün değildi zaten. Milliyetçilik çirkin yüzlerinden birini gösteriyordu Fransız sokaklarında. 

Sevinci kursağında kaldı Esnafın, haftanın en fazla satış yaptığı Cumartesi gecesi kepenk indirdi, protesto etti olanı biteni. Fırtına sonrası sessizliğe bıraktı yerini heyecan meydanlarda, sabırsızlık hayal kırıklığına. 

Bu açılış ne spora ne Avrupa’ya ne de Turnuvaya yakışmadı. Şiddet insanlığa zaten hiç yakışmamıştı.