“Minareliköy Kütüphanesi’ndeki kitaplar yakılmış olabilir...”

Sevgül Uludağ

Dün bu sayfalarda yer verdiğimiz, Minareliköylü bir Kıbrıslırum okurumuzun Minareliköy (Neahorgo Kitrea) Kıbrıslırum Kütüphanesi’nin “kayıp” kitaplarının bulunması için bizden yardım istemesiyle ilgili yazımızı okuyan bir okurumuz, yaptığı araştırmada şu sonuçlara ulaştığını bildirdi:

***  Minareliköylü bir Kıbrıslırum okurunuzun anlattıkları çerçevesinde, köydeki kütüphanenin akibetini araştırdım...

*** Minareliköy’deki sözkonusu kütüphane binası, 1974 sonrası bir sene kadar askerin denetiminde imiş...

*** 1975 senesi veya daha sonraki sene olacak, burasını özel bir şahsa devretmiş asker...

***  Sözkonusu aile bu binayı devraldığı zaman, içerisi boş imiş, herhangi bir kitap falan görmemişler...

***  Tek gördükleri, arka kapının yanında yanık bazı Rumca kitaplar imiş...

***  Benim anladığım, bu kitapların en azından bir kısmı yakılmış olabilir, bana anlatılanlardan öyle anladım... Bu yakma olayı da 1974’te veya 1975 yılında falan olmuş olabilir...

“KAYIP KİTAPLAR”IN AKIBETİ...

Bu okurumuza bu araştırmayı yürüttüğü için çok teşekkür ediyoruz ve çağrımızı tekrarlamak istiyoruz:

Minareliköy’de Kıbrıslırum Kütüphanesi’ndeki kitapların akıbetini bilen okurlarım, lütfen beni isimli veya isimsiz olarak arayınız... Bu “kayıp” kitapların nereye gittiğini öğrenmek istiyoruz... Gerçekten yakıldılar mı? Atıldılar mı? Yoksa birisi bunları alıp kendi kütüphanesine mi koydu? Öyleyse, belki kendisine bu kitapları gönüllü olarak sahibine iade etmek üzere çağrı yapabiliriz...

DÜN NE YAZMIŞTIK?

Konuyla ilgili olarak dün bu sayfalarda şöyle yazmıştık:

“Kayıp kitaplarımızın bulunması için yardımınızı istiyoruz…”

Maraş kütüphanelerinden “kayıp” edilen kitaplarla ilgili araştırmalarımızı, yazdıklarımızı, gerek Ulus Irkad’ın bu yönde vermiş olduğu mücadeleyi, gerekse Mitsos Marangoz’un ailesinden rahmetlik Niki Marangu ile halen yurtdışında yaşayan Marina Marangoz’un yazdıklarını gören bir Kıbrıslırum okurumuz bizimle temasa geçerek “Kayıp kitaplarımızın bulunması için yardımınızı istiyoruz” dedi.Sözkonusu Kıbrıslırum okurumuz, halen Minareliköy (Neahorgo Kitrea) Kıbrıslırum Toplumu Kütüphanesi yetkililerinden birisi – kendisi bu kütüphaneye danışmanlık yapıyor gönüllü olarak…1974’te “kayıp” edilen kütüphanedeki 500-600 civarındaki kitabın bulunarak kendilerine iade edilmesi için bizden bu konuyu okurlarımıza duyurmamızı ve böylece yardım etmemizi isteyen Kıbrıslırum okurumuz, bize gönderdiği yazıda özetle şöyle dedi:

***  Nea Horgo Kitrea (Minareliköy) Kıbrıslırum Toplumu Kütüphanesi, Şubat 1970’te kurulmuştu ve OCHEN (OXEN) binasında bulunmaktaydı – bu bina, Ayios Haralambos kilisesinin yanında, köyün tam merkezinde idi.

***  Ağustos 1974’te Toplum Kütüphanesi’nin raflarında 400-500 kadar kitap bulunmaktaydı…

***  Kıbrıslırum köylüler köyü Ağustos 1974’te terkettikten sonra kütüphane dağıtıldı ve bizler bu “kayıp” kitapların akıbetini bilmiyoruz…

***  Savaştan birkaç sene sonra bu kütüphaneden bazı kitaplar – bunlar toplam 61 tane idi – Girne’de ve Mağusa’da bulunarak bize geri verilmiş ve şu anda bizde bulunmaktadır...

***  Kitaplar gibi kültürel emtianın sahiplerine iade edilmesi yönünde göstermekte olduğunuz çabaları gördük, bu yüzden sizi bu konuda bilgilendirerek, yardımınızı istemeye karar verdik.

Sözkonusu Kıbrıslırum okurumuza, bizimle temasa geçmiş olduğu için çok teşekkür ediyoruz.Bize ayrıca kendilerine iade edilmiş olan kitapların iki de fotoğrafını gönderdi, bu fotoğrafları da okurlarımız görsün diye sayfamıza alıyoruz…Biz de Minareliköylü arkadaşlarımıza çağrıda bulunarak kendilerinden yardım istirham ediyoruz.Eğer Minareliköy Kıbrıslırum Toplumu Kütüphanesi’ndeki “kayıp” kitapların yerini biliyorsanız veya tesadüfen sizin elinize geçtiyse bu kitaplar, lütfen bizi arayınız – bizi isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan arayabilirsiniz…Bu kitapların akıbetini öğrenerek mümkünse bunları sahibi olan Minareliköy Kıbrıslırum Toplumu Kütüphanesi’ne iade etmek, onlar için anlamlı, bizim toplumumuz için ise gönüllü ve insani bir hareket olacaktır…Yardımlarınızı bekliyorum…”

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ – 14.6.2021)


“Bir Nazi Ortağı: Vital Hasson...”

Nesi Altaras

Holokost sonrası Avrupa’da Yahudilerin isteğiyle savaş suçlusu olarak yargılanan ve idam edilen tek Yahudi Selanikli Vital Hasson.

Naziler 9 Nisan 1941’de Selanik’i işgal etmişti. Kentte 50 binin üzerinde, çoğunlukla Sefarad bir Yahudi toplumu vardı. Başka şehirlerdeki gibi Selanik’te de adı ‘Sivil Gardiyan’ olan Nazi işbirlikçisi bir Yahudi polisi vardı. Bu kıtanın başında Nazi SS askerlerine hizmet eden isimdi Vitali Hasson.

Kendi eşinin ifadesine göre bir sadistti. Polis komutanı olarak Selanik’te Nazi SS üniforması ve kırbaçla yeni kurulan Yahudi gettosunda geziyordu. Trenlerle imha edilmek için gönderilen, bizzat tanıdığı Yahudileri boyayla mutlaka yok edilmeleri için işaretlerdi. İşgal dönemi boyunca yüzlerce kadına tecavüz ve tacizde bulunduğu kayıt altına alınmıştı.

1933’te Filistin’e taşınan Hasson’un neden Selanik’e geri geldiği bilinmiyor ancak anlaşılan istekli bir Nazi işbirlikçisi olduğu. Yahudi polisinin başına Nisan-Mayıs 1943’te getirilmişti ve 200 kadar silahsız Yahudi polisi yönetiyordu. Nazilere olan hizmeti sırasında pozisyonun üzerinde işlere de gönüllü olmuştu. Yunanistan’ın İtalyan yönetimi altındaki bölgesine giderek Nazi işgalinden kaçan, görüşten tanıdığı Yahudileri yakalayıp Nazi bölgesine geri getirecekti. Bu projesi İtalyan yetkililerin isteğiyle sona erince tüm nefreti Selanik’te Yahudilerin yerleştirildiği Baron Hirsch gettosuna çevirildi.

Baron Hirsch Gettosunda İşkence

Selanik Yahudileri Baron Hirsch gettosunda sadece 6 ay tutulmuştu: Ağustos 1943’e gelindiğinde Selanik’ten 48.533 Yahudi, imha edilmek üzere Auschwitz’e gönderilmişti. Nerdeyse tamamı vardıkları anda gaz odasında yok edildi.

Gettonun var olduğu 6 ay boyunca resmi sorumlusu 23 yaşındaki SS komutanı Herbert Gerbing olsa da gündelik yönetim Vital Hasson’un elindeydi. Bu dönemde yaptıkları Selanikli Holokost kurtulanlarının anılarında çarpıcı şekilde anlatılıyor. Akıl hastanesini bir hapishaneye çevirip gettodan kaçmakla suçladığı ve para sakladığını düşündüğü Yahudilere işkence uyguluyordu. Özellikle kadın ve kızları aşağılamak için taciz ediyor, kendisi tecavüz ediyor veya Nazi ve işbirlikçisi başka erkeklere ilişkiye girmeye zorluyordu. Gettoya tıkılmaktan kurtulan Yahudileri şehrin her yerinde arıyor, gettoda bulunanlara ise gördüğü her anda fiziksel şiddet uyguluyordu. Hapsettiği bu insanlara ait beğendiği tüm eşyalara da el koymuştu.

1943 Ağustos’unda kendisi de Nazi hedefi haline geleceğinden korkarak İtalyanlarla bir anlaşma yapmıştı. Arnavutluk üzerinden İtalya’ya kaçması karşılığında 8 veya 9 İtalyan vatandaşı Yahudi’yi Auschwitz’ten kurtardı. Kavaje ve Dubrovnik üzerinden İtalya’da Bari’ye ulaştı. Yanında eşi Regina, kızı Liliane, ve hamile sevgilisi İda Levy vardı. Bari’de bir mülteci kampında Selanikli bir mülteci Hasson’u tanıdı. Onun ihbarı üzerine Müttefik devletler askerleri tarafından tutuklandı ancak Hasson kısa sürede tekrar salındı. Savaştan kurtulan Yunanistanlı Yahudilerin de baskısıyla tekrar tutuklandı ve İskenderiye’ye götürüldü.

Tekrar Tekrar Kaçış

Yunanistan’ın kurtarılması üzerine Ekim 1944’te yargılanmak üzere Atina’ya getirildi. Bir şekilde tutulduğu yerden tekrar kurtuldu. Selanik’e geri döndü ancak kısa sürede Holokost kurtulanları tarafından tekrar tanındı. Bu sefer onu tanıyan Yahudiler geri durmadılar: yakalayıp dövdükleri Hasson’u polise teslim ettiler. Bu sefer Selanik’in Pavlos Melas hapishanesinde duruşma bekledi.

Vital Hasson’un savaş suçlusu olarak yargılandığı davada on iki sanık daha vardı. Kendisine ortak olmakla suçlanan babası Aron, kardeşi Julie, karısı Regina, Hasson’dan önce Yahudi polisinin başı olan Jacques Albala bilinen isimlerdi. Diğer sanıklar Hasson’un kurmayları ve işkence ortaklarıydı: Aliki Amora, Amster Avraam, Agop Boudarian, Hagouel, Edgar Kounio, Sam Max ve Lean ‘Tipouz’ Sion. Selanik Yahudi Cemaati 55 kişinin yargılanmasını istemiş ancak son sanık listesi 13 ile sınırlanmıştı.

2 Temmuz 1946’da başlayan Vital Hasson davası için büyük bir kalabalık Selanik adliyesinde toplandı. Sıcak mahkemede protestocular, bağıranlar ve ağlayanlar çoktu. Tanıklar Hasson’un elinden çektiklerini anlattı. Bazıları tanık olarak geldikten sonra travmatik anılarını anlatamadılar. İşkence ve tecavüzden kurtulanlar konuşurken Hasson defalarca dediklerini yalanlamak için ayağa kalkıp konuşmaya başladı. Bazı tanıklar başlarından geçen korkunç şeyleri anlatırken kahkaha attı, bazen gülümsedi. Davanın sonunda suçlu bulunup idama çarptırıldı. Hasson’un suçlarına dahil olmayan, onu reddeden babası, kardeşi ve karısı aklandı.

4 Mart 1948’de Vital Hasson idam mangası tarafından öldürüldü. Onu vuranlar arasındakilerden biri Shlomo Behar’dı. Türkiye sınırındaki Dimetoka kasabasından bir Auschwitz kurtulanı olan Behar idam mangasına gönüllü olmuştu. Behar hem bunu bir intikam olarak görmüş hem de Hasson’un gerçekten öldüğüne tanık olmak istemişti.

Yahudi Selanik Nerede?

Detayları ancak yakın zamanda bir araya getirilen ve konuşulmaya başlanan bu hikaye bize Holokost’la ilgili ne anlatıyor? Bizi cevap vermediği birçok zor soruyla baş başa bırakıyor. Bir insan nasıl hayatı boyunca tanıdığı, içinde büyüdüğü bir toplumun yok edilmesine gönüllü ortak olabilir? Vital Hasson, Selanikli binlerce Yahudi için Holokost’un zulmünün vücut bulmuş haliydi. 1940’ların sonunda Nürnberg davası veya Almanya’daki Nazilere uzak olan Selanikli Holokost kurtulanları yaşadıkları yerde adalet istiyordu. Yunanistan Hasson’u idam ederek onlara bunu verdi.

Evleri ve malları çalınmış, aileleri imha edilmiş Selanik Yahudi toplumunun hayatta kalan yüzde 10’u için Hasson davası ve idamı Holokost’un sonu için önemli bir mihenk taşıydı. Bundan sonra da adalet arayışı sürecekti – ve sürmeye devam ediyor. Selanikli kurtulanlar Almanya’dan tazminat alacak, evlerini geri almak için hırsız komşulara (birçoğu aleyhlerinde sonuçlanan) davalar açacaklardı. Selanik’in yüzlerce yıllık Yahudi mezarlığı yokedilmiş ve arazisi çalınmıştı; bugün üzerinde Aristoteles Üniversitesi var. İmha edilen Yahudi Selanik diriltilemezdi, Hasson davası adalet ihtiyacının yalnız bir damlasıydı ve Avrupa genelinde son derece istisnai bir olaydı.

Kaynak: Sarah Abrevaya Stein. Family Papers: A Sephardic Journey Through the Twentieth Century. Farrar, Straus, and Giroux: 2019.

(AVLAREMOZ – Nesi ALTARAS – 8.6.2021)