Hala bazılarının ürktüğü, erkek düşmanlığı sandığı feminizm, başta kadınlar olmak üzere herkes için, tüm ezilenlerden ve ayrımcılığa uğrayanlardan yana, her alanda eşitlik ve özgürlük mücadelesi aslında...
Bir yandan bu mücadeleyi evde, okulda, sokakta, iş yerinde, sendikada, dernekte, siyasette, kısacası var olduğumuz her yerde vermeye çalışırken diğer yandan neredeyse her gün cinsiyete dayalı ayrımcılığa, baskıya, şiddete maruz bırakılıyoruz.
Toplumsal cinsiyet rollerindeki eşitsizlik, çocukluğumuzdan itibaren sarıp sarmalıyor bizi. Akıllı, uslu, eve erken gelen, baba sözünden çıkmayan, evdeki görünmez emeği anneyle paylaşan, topluluk önünde konuşmaya utanan kızlar; şiddete özendirilen, ava götürülen, kadın bedeni üzerine söylenen sövgülerle kendini ispatlayan erkekler olarak yetiştiriliyoruz.
Günü gelip iş hayatına atıldığımızda -ki artık çok zor güvenceli ve insanca kazancı olan bir iş bulabilmemiz- kadınsak, iki kez eziliyoruz. Hem evdeki, maddi karşılığı olmayan bakım hizmetleri hem de acımasız, rekabetçi iş yaşamının yükü biniyor omuzlarımıza...
Bir de anne olmaya görelim, devletin, hükümetin sorumluluklarını yerine getirmemesi, sosyal devlet olmaması daha da hırpalıyor bizi. Ücretsiz ve nitelikli kreşlerin yokluğuna, kamusal sağlık ve eğitim haklarımızın piyasaya açılmasına, toplu taşıma, barınma gibi imkanlar sunulmamasına rağmen, çocuklarımız için canımızı dişimize takıyor, yoktan var etmeye uğraşıyoruz.
Üstüne üstlük, eteğimiz kısa diye, gece sokakta gezdik diye, kıskanıldık diye, yemeği vaktinde hazır edemedik diye ya da gözümüzün üstünde kaşımız var diye taciz, tecavüz, ekonomik, psikolojik, sözel ve fiziksel şiddetle karşı karşıya kalıyor, yalnız ve çaresiz hissedebiliyoruz. Çünkü ne bir sığınma evi ne de şikayet edip sonuç alabileceğimiz bir kurum var yanımızda... Devlet, tıpkı gece kulüplerindeki kadınların kölelik koşullarını görmezden gelip sadece vergisini almaya baktığı gibi, kadına yönelik şiddeti de bir kaç duyarlı sözle geçiştirmeye bakıyor... Oysa tüm topluma işlemiş olan ataerki, kadınların her gün canını yakıyor...
İşte tüm bunlara karşı eşitlik ve özgürlük diyerek mücadele ederken ve herkes için daha insanca, daha yaşanır bir dünya talep ederken minik bir durak bu FEminiSTİVAL...
Bu yıl ikincisi yapılacak olan FEminiSTİVAL, büyük iddialarla değil, izleyeceğimiz filmlerle başkalarının deneyimlerine bakabileceğimiz, söyleşilerle birbirimize derdimizi anlatabileceğimiz, paylaşarak ve dayanışarak güçleneceğimiz minik bir durak olma çabasıyla çıkıyor karşımıza.
Kadın Eğitimi Kolektifi tarafından düzenlenecek olan FEminiSTİVAL, 15 Mart Çarşamba saat 19.00’da “Mustang” filminin gösterimi ile Lefkoşa AKM’de başlıyor.
Açılış kokteyli ve Baraka Müzik Topluluğu Sol Anahtarı’nın müzik dinletisi ile başlayacak olan etkinlik, Sosyal Hizmetler Dairesi emekli Genel Müdürü ve MAKAMER başkanı Sıdıka Özdoğan’ın yapacağı “Sosyal Politika ve Kadınlar” konulu sunum ile devam edecek ve ardından “Mustang” filmi gösterilecek.
Festival 18 Mart Cumartesi 14:30’da “Cesur” adlı çocuk filminin gösterimiyle devam edecek. Ardından ise 22 Mart Çarşamba 19.00’da Lefkoşa AKM’de “Ekmek ve Güller” film gösterimi ve eski BES başkanı Gülev Sıdal tarafından yapılacak “Sendikalarda Kadın Mücadelesi” konulu sunum ve söyleşi gerçekleştirilecek.
FEminiSTİVAL, 23 Mart Perşembe 19:00’da Agora film gösterimi ve Şair Fatoş Avcısoyu Ruso’nun “Edebiyatta Kadın” sunumu ile sona erecek.
Söyleşi ve filmler süresince katılımcıların çocukları için oyun, resim vb. etkinlikler yapılacak ve ayrıca festival boyunca kurulacak olan standda Khora Kitabevi tarafından feminist kitaplar %10 indirimli olarak satışa sunulacak.
Bu arada festivali düzenleyen Kadın Eğitimi Kolektifi’nden kısaca bahsetmemek olmaz. 2016 baharında kadınların ve toplumun özgürleşmesi amacıyla bilgi ve deneyim paylaşımları yapan, drama atölyeleriyle özgürleşmeyi prova eden bir kolektif çaba olarak kurulan Kadın Eğitimi Kolektifi, Kıbrıs’ın kuzeyinde farkındalık yaratmaya yönelik, periyodik olarak interaktif seminer ve atölyeler gerçekleştirmekte.
Kadın Eğitimi Kolektifi, ilk eğitimini Mayıs 2016'da Geçitkale'de gerçekleştirdi. Daha sonra Lefkoşa ve Mağusa bölgelerinde çeşitli eğitimler düzenlendi. Şu anda ise Şubat ayından beridir Mağusa'da, MAKAMER ile birlikte "Kabuğunu kır, sen de katıl!" sloganıyla düzenlenen kadın eğitimi seminerleri ve drama çalışmaları sürüyor.
Eğitimler arasında, “Kadının Ev İçi Emeği”, “Feminizm ve Toplumsal Cinsiyet”, “Kıbrıs’ta Kadın Hareketi Tarihi”, “Kadına Yönelik Şiddet” ile “Kadın ve Medya” konuları bulunuyor. Eğitimler sonunda katılımcılara ufak bir de törenle sertifika veriliyor. Bunun yanında sosyal medya da kullanılarak "Kadın Eğitimi Kolektifi" isimli facebook sayfasından düzenli olarak kadın haklarıyla ilgili çeşitli makaleler yayınlanıyor.
İlk kez geçen yıl, feminist film ve söyleşilerin yer aldığı minik bir festival olma hedefiyle ortaya çıkan FEminiSTİVAL ise, Kadın Eğitimi Kolektifi’nin sırtlandığı en coşku verici projelerden biri.
O zaman yineleyelim, "Minik, feminist bir festival, “FEminiSTİVAL” var, gelmez misin?