Mızır bebek

Mızır bebek


Tayfun Çağra


Milyonlarca spermden biri ilerlemiş ilerlemiş, diğerlerine göre atak davranmış ve yumurtayı bulup döllemiş. Embriyo bebek oluşumu yolunda yerini bulup oturmaya başlamış.
Bu yolda artık beşinci veya altıncı hafta falan… Rahmindeki embriyonun artık farkına varıyor kadın ve yaptırdığı testten sonra hamile kaldığını anlıyor.
“Tühh, kim haber verdi yaaa karnında olduğumu” dedi embriyocuk… “Aha şimdi mecburen büyüyecek, gelişecek ve sanki çok lazımmış gibi bebek olup doğacağız” diye iç karartıcı, olumsuz yüklü sözcükleri geçirdi kafasından… “Keşke haberi olmasaydı, belki bir yol bulur düşer giderdim” de dedi içinden, kimseler duymadan!
Günler, haftalar geçiyor, artık anne adayı kadın doktora gidip gelmeye başlıyor… Tetkikler, ultrasonlar yaptırıyor, henüz daha 1.5-2 cm büyüklüğündeki canlı şey, kalp atışlarının sesini cihaza veriyor.
“Aman yahu, çekilecek gibi değil. Şimdi her ay televizyona gir, çıplak çıplak herkes seni görsün, olmaz ki böyle…” diye söyleniyor yine embriyo mu, bebek mi, ne olduğu henüz belli olmayan şey…
20 haftalık falan oldu artık… Anne adayı hamilelik giysiler için mağaza mağaza dolaşırken karnındaki bebek de anne adayının karnında dışarıdan belli olacak şekilde büyümüştür.
“Of be… Şimdi herkes da bilecek hani ben buradayım. Tanıdık, tanımadık herkes gelip elleyecek şimdi… Aman ne güzel, aman da ne cici diye… Çekilecek iş değil, burada kalsam da 9 ayın sonunda çıksam da başka dert… Nerden girdim ben buraya… Başka işleri mi yoktu bu adamınan bu kadının!!!”
Birkaç hafta daha geçer. Karında doğmadan söylenen, iç karartıcı sözler sarfeden bebek şişmanlamaya, rahim içinde biraz daha sıkışmaya başlamıştır. “Nedir bu benim halim böyle… Durduğum yerde büyürüm. Seslensem içinde olduğum kişi belki beni duyar da daha fazla şey yemez. Yoksa çatlaycam bunun içinde…”
Yedi ay kadar zaman geçti mızır bebeğin anne rahmine düştüğü günden bugüne… Doktor anne adayına “daha iyi beslenin çünkü bebeğin de ihtiyaçları arttı” derken, anne bu kez bebek için alışverişe çıkmaya başladı. Cicili, bicili şeyler alınıyor, başkaları beğeniyor ama kendisine soran yok, canı sıkılıyor tabii… Hem çıkmak, doğmak istemiyor hem de alınanların kendisine sorulmamasına sinirleniyor. Nasıl bir bebek bu! Doğmadan böyle ise, doğduktan sonra nasıl olur acaba!
Sekizinci ay dolarken o mızır bebek, sanki çıkmak için acele eder gibi, çıkış yolunu zorlamaya başlıyor… Erken gelecek gibi… Doktora taşınıyor kadın… Önlemler ve doğum yapana kadar yatak istirahati… Bebek o rahimde hem büyümekten, hem de sıkıntıdan patlayacak gibi… İki kiloya da yaklaşmış olmasından rahatsızlık duyuyor. O çıkmaya çalışıyor ama yardımcı olan yok. Onu daha da orada tutmaya çalışıyorlar. “Doğmamı istemiyorlar mı yoksa!!!” diye bir olumsuz düşünce daha beliriyor henüz daha beyin mi değil mi daha çok belli olmayan o yumuşacık kafatası içinde…
Normal doğum gününe daha dört hafta var. Çok uzun bir süre… Artık çıkmak ve ne olacaksa görmek istiyor bebek… Bağırsa onu duyarlar mı acaba? Ağzını açıp bir şeyler söylemeye, bağırmaya çalışıyor ama yapamıyor… Bir şey ona engel oluyor. Biraz daha yani 10-15 gün daha dayanıyor ama artık sabrı kalmadı… Bir sancı veriyor ki yatakta yatan kadına “hade hastaneye gidelim artık” demek zorunda kalıyor kadın…
Eşyalar toplanıyor ve hastaneye gidiliyor, anne, baba, nene ve dede… Daha 15 gün var normal süreye ama doktor hemen ameliyathaneye almak zorunda çünkü mızır bebek çıkacağı yeri epeyce aralamış, zorluyor. Anne de yardımcı olmuş bu kez ve biraz sonra sıkıntıdan patladığı yerden epeyce geniş bir yere çıkan mızır bebek gözlerini alıştırmaya çalışıyor yeni dünyaya ama bir şey göremiyor. Göremeyince de öyle bir açtı ki ağzını, oradakilerin hepsi, odanın dışında bekleyen herkes kulaklarını tıkamak zorunda kaldılar.
Daha rahimdeyken karamsar, olumsuz, biraz da naz yapan mızır bebek doğmuştu artık.
-devamı haftaya-

Dergiler Haberleri