Sokaktaki 100 Kıbrıslı Türk'e sorsak, İsviçre'deki müzakerelerden ne
çıkacağı konusunda şöyle bir yanıt dağılımı olur bence:
A) Çözüm için güçlü bir gelişme: % 9
B) Çözümsüzlük yönünde gerilim: % 8
C) Ne ilerleme, ne gerileme: % 33
D) Fikri/cevabı yok: % 50
Güney'in nabzı da üç aşağı beş yukarı böyle olmalı...
Yani?
Yani haklarında önemli bir karar aşamasında olan iki toplum da neler olup
biteceğini kestiremiyor.
İlk iki şıkkı seçenler, duygusal isteklerini dile getirenler.
Gerisi ise daha rasyonel bakan kesim.
* * *
Böyle bir kamuoyu yoklaması var mı, bilmiyorum. Varsa da ben görmedim.
Tamamen gözleme dayalı bir dağılım bu. Bana göre doğru, ama bilimsel bir
tarafı yok tabii...
Lakin liderlerin Mont Pelerin açıklamaları sonrasında bu tablonun gerçekçi
olduğuna daha fazla inandım.
Zira Mont Pelerin'in hedefleri konusunda bile Akıncı ve Anastasiadis
farklı konuştular.
Liderlerin TV'lerde ayrı ayrı yaptığı konuşmalarda dile getirdikleri Mont
Pelerin, birbirinin aynı değildi.
Toplumlar bu tür samimiyetsiz durumları görünce, haliyle liderlere olan
güveni de sarsılıyor.
Kafalarda soru işaretleri yaratmak, liderlerin her ikisini de yıpratıyor.
* * *
Cuma akşamı bütün TV'lerden canlı verilen programda Kıbrıslı Türk lider
Mustafa Akıncı ısrarla çözüm niyetini vurguladı, samimi mesajlar verdi,
birçok konuda ilerleme olduğunu ayrıntılarıyla anlattı.
Belki de müzakere masasında gelinen en ileri aşamadayız, doğru.
Lakin müzakerelerin gidişatı konusunda umutlu olan Akıncı iki noktada
gözlerini boşluğa dikerek konuştu.
Birincisi, bölgedeki konjonktür ve özellikle Türkiye'nin tutumunun ne
olacağı...
İkincisi ise, Anastasiadis'in iç politik kaygılar nedeniyle New York'taki
gibi verdiği sözü tutup tutmayacağı...
Akıncı kafasında diğer konuların yan ısıra esasen bu iki büyük soru
işaretiyle gitti Mont Pelerin'e...
* * *
Dış dünyaya, yani konjonktüre kaldıysa işimiz, yangın yerine dönen bu
coğrafyadan barış falan çıkmaz!
İçeride ve dışarıda ne yaptığını kendi bile bilmeyen, demokrasinin
kırıntılarını bile silip süpüren, komşularıyla sıcak savaştaki Türkiye'nin
bu ahvalde Kıbrıs'ta çözüme katkı koyabileceğini düşünmek ise ham hayalden
ibaret...
Ama Kıbrıs'a ve Kıbrıslılara barış şart...
Bu iki gerekçe bile adada acilen federal bir uzlaşının aciliyeti için
fazlasıyla yeterli...
Başkalarının ne istediğine, ne planladığına bakmaksızın, sırf Kıbrıs'ın ve
Kıbrıslıların geleceği için ve elbette bölgeyi de rahatlatacak, istikrara
yönlendirebilecek bir adımı atar mı, atmaz mı iki lider?
Asıl soru bu bence...
Mont Pelerin'deki Akıncı ve Anastasiadis'e önemle duyurulur!
Yoksa ben zaten yazmıştım geçen hafta, "yüzde 50'nin içindeyim" diye...