Bir okurumuz bizimle şu bilgileri paylaştı:
“Orada ölü olarak yatıyordu, genç ve iri yarı birisiydi, altı ayak kadardı, yerde ölü vaziyette yatıyordu... Arkadaşımız ....’nın babasından kendisine miras kalmış olan bahçesinin yanındaki zeytin ağaçlarının bulunduğu bahçedeydi. Burası Vadili’ye doğru, Sinde’den Lisi’ye giderken, batıya doğru bir yerdedir...
ZEYTİNLİKTE ALAGADİ BİR KUYU...
Bu zeytinlikte bir kuyu vardı – zeytin ağaçları da seyrek ekilmişti bu bahçeye... Genç bir çocuktu yerde yatan, belki 24 ya da 25 yaşlarında. “Balligari” dediğimiz türden genç irisi birisiydi... Aşşalı olabilirdi bu genç. Asker değildi, haki renkli bir pantolon giyiyordu ama asker değildi bu genç adam.
BİLEĞİNDE SAATİ DURUYORDU...
Bileğinde hala saati duruyordu, saatin kolanı siyah renkteydi...
Lisi’den geliyorduk biz, çevresinde birkaç Sindeli vardı... Bu Sindeliler’den biri de T... adlı şahıstı. Bu genci tutup kuyuya attılar. “Alagadi” dediğimiz türde dikdörtgen bir kuyuydu bu... Onu sanırım orada öldürmüşlerdi ve sonra da kuyuya attılar. Sizinle benim ortak bir arkadaşımız vardır, adı ....’dır, o size bu kuyunun yerini gösterebilir... Elbette eğer bu kuyu daha önce Kayıplar Komitesi tarafından kazılmadıysa onlara bu kuyuyu gösterirsiniz, onlar da kazıp bu genç adamdan geride kalanları o kuyuda bulabilirler. İnanıyorum ki Aşşalı’ydı bu genç adam.
ANGASTİNALI YAŞLI ÇOBANI ÖLDÜRÜP KUYUYA ATAN ADAM...
Size bildiğim bir başka olası gömü yerini anlatmak isterim. Eğer Mora’dan Palekitire’ye doğru bakarsanız, orada bir mevzi vardı... Bu mevzi, Angastina’nın batısındaydı...
Bir adam vardı, bu adam Mora’da yaşardı ancak Moralı değildi. A... adlı bir köyden Mora’ya geldiydi... Bu size anlatacağım olay 1974’ün Ağustos ayının sonlarında meydana geldiydi.
Dizlikli bir Kıbrıslırum çoban yakalamış ve onu öldürmüştü bu adam. Bu adamın adı M.... idi... Sözkonusu çobanı öldürdükten sonra, onu öldüren şahıs, kuyuya attıydı. Bu kuyu da alagadi kuyu idi.
Kuyu, efgalipto ağaçlarının altındaydı... Mora’dan Angastina’ya giderken, Angastina’nın batısında, anayolun sağında kalıyordu... Bu kuyu da bir bahçeye aitti... Orada efgalipto ve akasya ağaçları vardı. Angastinalılar bu bölgeyi bilecekler, onlara sorabilirsiniz. Sanırım dizlikli bu yaşlı çoban Angastinalı’ydı, esmer tenliydi... Hatırladığım kadarıyla bu yaşlı çobanın yanında koyun sürüsü de vardı... M... onu öldürerek sürüsünü aldı... Adamı vurdu ve kuyuya attı... Biz oradan ayrıldıydık...
Yıllar önce Kayıplar Komitesi yetkililerine şahitlerimizle birlikte Sinde ve Mora'da çeşitli olası gömü yerleri göstermiştik...
GÖĞÜS CEBİNDE DUNHİLL SİGARA PAKETİ VARDI...
Bir başka olay daha anlatmak istiyorum: Bir adam vardı, göğsünün solundan vurulmuştu, yerde yatıyordu. Bu Ercan Havaalanı’nın yanındaydı... Dalgalı saçları vardı bu adamın... Ölü olarak yerde yatıyordu. Göğsünün solundan vurulmuştu. Göğüs cebinde bir kutu Dunhill sigara vardı... Pakette üç adet sigarası kalmıştı... Sigaralardan biri kana bulanmıştı, diğer iki sigarayı aldım paketten ve bu iki sigarayı içtim... O zamanlar genç bir çocuktum...
Size onu tam olarak nerede gördüğümü söyleyeyim, sanıyorum oraya gömülmüştür. Ercan Havaalanı’nın karşısında, yerde yatıyordu... Mora’ya doğru giden yolu düşünün Ercan’dan – Yol, Mora’ya doğru ayrılır, Afanya’ya giden yol ile Mora’ya dönen yolun orada bir üçgencik oluşur – bir tarafta da Palekitire’ye giden anayol vardır. O üçgenciğin içindeydi... Bir da harita çizip göstereceğim size tam olarak yerini...”
ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİNE BU BİLGİLERİ AKTARDIK...
Bu okurumuz bize sözünü ettiği yerlerin haritalarını da çiziyor... Bu notları ve haritaları, geçtiğimiz günlerde bir araştırma için gittiğimiz Gönyeli’de Kayıplar Komitesi araştırma görevlilerine aktarıyoruz... Daha ayrıntılı bir mektubu da haritalarıyla birlikte, Kayıplar Komitesi yetkililerine önümüzdeki günlerde göndereceğiz ki bu konularda araştırma başlatabilsinler... Okurumuza bizimle paylaşmış olduğu bu bilgiler için çok teşekkür ediyoruz...
GEÇMİŞLE YÜZLEŞME İÇİN DÜNYADA YÜRÜTÜLEN MÜCADELELER...
“Arjantin’de Plaza de Mayo Anneleri mücadelelerinin 46. yılını geride bıraktı...”
Plaza de Mayo Anneleri ilk eylemlerinde...
Geçtiğimiz Pazar 30 Nisan'da "Plaza de Mayo [Mayıs Meydanı] Anneleri" Arjantin'deki askeri diktatörlük döneminde (1976-1983) hükümet merkezi önündeki ilk gösterilerinin 46. yıldönümünü kutladılar.
Arjantin Cumhurbaşkanı Alberto Ángel Fernández "Onların mücadelesi halkımızda sonsuza dek yaşıyor. Sloganları 'Bir Daha Asla' ve 'Hafıza, Hakikat ve Adalet' Arjantin demokrasisinin bugünü ve geleceği oldu." dedi.
30 Nisan 1977
Her şey 30 Nisan 1977'de on dört kadının, General Jorge Rafael Videla başkanlığındaki askeri diktatörlük görevlilerince kaçırılan ve bir daha kendilerinden haber alınamayan, nerede tutuldukları bilinmeden işkence edilen ve öldürülen çocuklarının dirisinin kendilerine gösterilmesi talebiyle Mayo Meydanı'na çıkışlarıyla başlamıştı.
O Cumartesi'den sonra tutsak çocukların anneleri her hafta, ister yağmur yağsın ister güneş açsın Buenos Aires'in Mayıs Meydanı'nda başlarında göz altında kaybedilmiş gençlerin adları işlenmiş beyaz başörtülerle bir araya gelip bir çember oluşturup yürür oldular.
Bu yıl 30 Nisan 1977'deki ilk gösterilerinin 46. yıldönümüydü. O Cumartesi günü, Plaza de Mayo Anneleri (Madres de Plaza de Mayo) ilk kez daha sonra kendilerinin adı olacak olan meydanda bir araya gelmişlerdi. O günden sonra kaybedilmiş çocuklarının kaderini öğrenmek üzere 2 bin 392 kez aynı meydana geri geldiler.
İlk buluştuklarında, arkada hiç bir iz bırakmadan kaybedilen oğulları ve kızlarına ne olduğunu öğrenme talebiyle o meydanda ayakta dikilerek bir protesto gerçekleştirmeyi düşünmüşlerdi. Ancak, askeri diktatörlük boyunca iki veya daha çok kişinin bir araya gelmesi yasaktı. Onlara orada öylece dikilip duramayacakları söylenince Buenos Aires şehir merkezindeki hükümet sarayı Casa Rosada önündeki Plaza de Mayo'da çember çizerek dolaşmaya başladılar.
Kaybedilen çocuklarının peşinde kaybedilen Anneler
Anneler, kaybedilmiş çocuklarının bebeklik bezlerinden yaptıkları başörtüleri takmaya başladılar, kaybedilmiş yakınlarının fotoğraflarını ellerinde taşır oldular, gösterileri hızla medyanın gündemine girdi ve halkın ilgisini çekti. Bu ilk buluşma, şiddet karşısında susmayı reddeden ve çocuklarının kaderi konusundaki hakikati bilme hakkı için mücadele eden kadınların güçlü mücadelesine evrilen hareketin zeminini hazırlayacaktı.
Mücadeleleri, kurucularının üçünün -Azucena Villaflor, Esther Ballestrino ve María Ponce de Bianco- Aralık 1977'de uğruna meydana çıktıkları sevdikleri gibi göz altında kaybedilmesiyle de durdurulamadı.
Plaza de Mayo yürüyüşleri sabit bir zamana bağlandı: Her Perşembe öğleden sonra saat 15:30. COVID 19 pandemisi dönemi dışında hiç durmadılar. Bugün de hala çocuklarına ne olduğunu bilmiyorlar ve onların kaderi hakkında bilgi edinme talebini sürdürüyorlar.
Farklı hareketlerden aktivistleri ve hak savunucularını diğer insan hakları eksenleri ve siyasal konular -işçi mücadeleleri, adalete erişim, ifade özgürlüğü ve polis zulmü- üzerine konuşmaya çağırıyorlar.
Aralarından Hebe de Bonafini (geçtiğimiz yıl vefat etti), Nora Cortiñas ve Taty Almeida gibileri dünya çapındaki mücadelelerde direniş ve umudun simgeleri oldular. Anneler, başka yerlerde kaybedilmiş çocuklarının peşine düşen başka annelerin bir araya gelip örgütlenmelerine yardımcı oldular.
Meksika'da kaybedilen 43 Ayotzinapa öğrencisini, kaybedilmiş gençlerini ve ailelerini arayan Sahralı kadınları ve başkalarını bir araya getirip desteklediler.
Zamanında askerlerin "Plaza de Mayo'nun 'kaçıkları'" diye adlandırdıkları annelerin Arjantin'deki hafıza, hakikat ve adalet sürecine katkıları günümüzde hem devlet hem sivil toplum tarafından kabul ve takdir ediliyor.
Plaza de Mayo Annelerinin halkın önündeki bu ilk açık etkinlikleriyle birlikte siyasal mahkumların yakınlarına toplumsal destek giderek büyüdü ve tüm dünyada insan haklarının simgesi haline gelen Mayo Meydanı'nda kesintisiz her hafta düzenli olarak yürüyen 2 bin kadını bir araya getirmeyi başardı.
"Acıyı sevgiye dönüştürdüler"
47. yıla girerken düzenlenen anmada konuşan üniversite öğrencisi Maria Gomez, "Kırk altı yıllık direniş ve cesaret. Kırk altı yıl boyunca bütün bir ülkeye yürümeyi öğretti. Acıyı sevgiye dönüştürdüler. Sevgili büyükanneler, başörtünüz bizim bayrağımız, onu yükseklerde dalgalandırıyoruz." diyordu.
"Çağımızda hala demokrasi karşıtlarının sesi güçlü çıkıyor. Bununla birlikte, Mayo Meydanı Anneleri'nin mirası -sebat etmek ve susmamak- sapasağlam ayakta" diyen Başkan Alberto Fernandez, Devlet terörizmine karşı "seslerini yükselten" kadınların mücadelesini selamlıyor.
"Onların mücadelesi halkımızın bağrında sonsuza dek yaşayacak. Onların sloganları 'Bir Daha Asla' ve 'Hafıza, Hakikat ve Adalet' Arjantin demokrasisinin bugünü ve geleceğidir."
Arjantin İnsan Hakları Bakanlığının yayınladığı videoda Mayo Meydanı Anneleri'nin kurucularından Nora Cortiñas'ın sesi çınlıyor: "Hep korkarak ama bütün gücümüzle ve bedenimizi siper ederek -bu meydanı işte böyle doldurduk."
(BİANET.ORG – 3.5.2023)