*** Bir okurumuz, Mora’da (Meriç) çeşitli olası gömü yerleri gösterdi...
Mora’da toplu mezar açılıyor...
Cumartesi günü öğleden sonra, Kayıplar Komitesi yetkilileri Murat Soysal, Okan Oktay ve Ksenofon Kallis’le birlikte Mora’ya (Meriç) gidiyoruz...
Mora, benim en sevdiğim köylerden birisi... Ercan’ın (Timbu) yakınında, geçit olmayan bir yerde olduğu için kendisini koruyabilmiş bir köy... 18 bin dönümlük “Türk toprağı”yla, harika efgalipto ağaçlarıyla, deresiyle, ıssız, sessiz alanlarıyla, Lefkoşa’ya yalnızca 15 dakika uzaklıktaki bu harika köyden harika bir insanla buluşmaya gidiyoruz. Moralı bu okurum, Temmuz 2008’de bana Mora’daki olası gömü yerlerini göstermiş, ben de bu yerleri Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk yetkililerine bildirmiştim. Daha sonra bu okurumu, o dönemin Kıbrıslıtürk araştırma görevlileriyle buluşturarak, onlara da bu olası gömü yerlerinin gösterilmesini sağlamıştık. Bu okurumuzun göstermiş olduğu bir noktada bu yıl içerisinde yapılan kazılarda iki “kayıp” şahıstan geride kalanlar bulunmuştu...
Şimdi bir kez daha aynı okurumla buluşmaya gidiyoruz... Kayıplar Komitesi’nin hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum yetkililerine, bu olası gömü yerlerini ve okurumun bulmuş olduğu yeni yerleri göstermek istiyoruz ki halen Mora’da devam eden kazılar bitmeden ve kazı ekibi bölgeden ayrılmadan önce, belki bu yerler için de birşeyler yapılabilsin.
Okurumla buluşmadan önce, Mora’da bir toplu mezarda yürütülmekte olan kazının bulunduğu yere gidiyoruz.
Köyün dışında, derenin içerisinde bulunan toplu mezarda bazı söylentilere göre yedi “kayıp” şahıs, bazı söylentilere göre ise 13 “kayıp” şahıs bulunmaktaymış.
Bunlar 1974’te savaş sırasında, kaçmakta olan ve bir domuz çiftliğine sığınan bazı Kıbrıslırum askerlermiş diye anlatılıyor. Yakalanmışlar, esir alınmışlar, köyün dışındaki bu derenin içerisine getirilerek orada infaz edilmişler...
Deneyimli arkeolog Demet Karşılı’nın ekip liderliğini yürüttüğü bu toplu mezar kazısı için, arkeologlarımız haftasonu da silme çalışıyorlar. Toplu mezarın derenin içerisinde olması nedeniyle aniden yağmur yağacak olursa, kazı ekibinin işi çok daha zor olacağından, bir an önce bu gömü yerindeki işlerini bitirmek istiyorlar. Ekipte arkeologlarımız Çınar, Pambos ve Yiannis de bulunuyor. Şiroda ise Ahmet Akanay var...
Toplu mezarın derenin içerisinde olması, kazı ekibine çeşitli sorunlar yaratmış: Gömeç sıçanlarıyla kaynayan, sivrisineklerin soktu mu derilerini hemen şişiren ve tifüs korkusu yaşatan bu dere yatağı çok pismiş – birkaç gün süreyle burayı temizlemişler... Dereye inebilecekleri basamaklar yapmışlar... Şimdi işe girişiyorlar – ekibe Pazartesi’nden itibaren başka takviyeler de yapılarak, toplu mezar kazısının hızla tamamlanması bekleniyor... Pazartesi toplu mezarda bulunan “kayıp” şahıs sayısı yedi civarında imiş ancak bu sayının artabileceği sanılıyor...
Kazı ekibine veda edip okurumuzla buluşmaya gidiyoruz... Onunla buluşuyoruz ve birlikte olası gömü yerlerine bakmaya gidiyoruz...
İlk durağımız, derenin üstünden geçen köprünün hemen sağında bulunan selvi ağaçlarının altı. Buraya 2008’de de gelmiştim. Burada bir toplu mezar varmış fakat 10 belki de 15 yıl önce boşaltılmış bir günde... Bu gömü yerinin boşaltılmış olduğuna dair görgü tanıkları da var. Toplu mezardan çıkarılan kaç kişiymiş? Bunlar kimlermiş? Asker miymiş, sivil miymiş? Çarpışmalarda mı ölmüşler? Alınan kemikler nereye götürülmüş? Tüm bu soruların yanıtı yok. Tek bilinen şey, bu alanda bir zamanlar bir gömü yeri olduğu ve boşaltılmış olduğu. Bölge tekrar kazılırsa, boşaltılan diğer bölgelerde olduğu gibi herhalde kemik parçaları, dişler, diz kapakları gibi geride kalan “kayıp” kalıntıları bulunabilecek. Genelde 10-15 yıl önce boşaltılmış olan ve tekrar kazılan yerlerde böyle oluyor... Örneğin Afanya’da (Gaziköy) bir kuyunun dibinden dişler ve 24 tane diz kapağı çıkmıştı... Herhalde bunlar kuyunun dibine çökmüş olduğu için görülüp alınmamış... Veya bu “boşaltma” işlemleri belki aceleyle yapıldığından, çok fazla özen gösterilmemiş... Kimbilir?
İkinci durağımız “Hudut” denen bölgede bulunuyor... Bu bölgeye 2008’de de gelmiştim... Baktığımız tarlanın bir noktasında kare veya dikdörtgen şeklinde bir “dolap kuyu” olmalıymış fakat şu anda bu kuyunun ağzı görünmüyor. Kıbrıslırum Kayıplar Komitesi yetkilisi Ksenofon Kallis, bu bölgenin 1970’li yıllarda havadan çekilmiş fotoğraflarını bulacak, böylece kuyuların yeri de saptanabilecek. Bu kuyuya dört “kayıp” şahıs gömülmüş.
Bu dört “kayıp” şahısın tümü de sivillermiş.
Buradan ayrılıp Mora’dan Afanya’ya giden toprak yolda ilerliyoruz. Garanoz bölgesine gidiyoruz. Burada dört kişi gömülüymüş. İkisi Aşşalı (Paşaköy), ikisi Miamilyalı (Haspolat) Kıbrıslırumlarmış bunlar. Aşşalılar’ın iki kardeş olabileceği de söylenmekteymiş.
Bundan sonraki durağımız “Kumluk” denen alanda bir dere kenarı... Güneye doğru baktığımızda, Afanya’nın köprüsü bulunuyor ki oradaki kazılarda dört “kayıp” şahıstan geride kalanlar bulunmuştu.
Anlatılanlara göre Palekitre’den (Balıkesir) bir otobüs ve bir kamyonla savaştan kaçmaya çalışan Kıbrıslırum askerler tanklarla karşılaşıp da araçları bombalanınca, bazıları orada ölmüş ama kaçmayı başaranların bir kısmı bir çiftliğe sığınmışlar. Çiftliğe sığınan Kıbrıslırum askerler ikiye bölünmüş, beş kişi buraya gelmiş... Bunlardan bir tanesi, az ileride mandradan atılan bir kurşunla sırtından vurulmuş. Dört tanesi derenin içinden kaçarak Afanya köprüsünün bulunduğu noktaya kadar gidebilmiş, orada bazı Afanyalı Kıbrıslıtürkler onları yakalayıp öldürmüşler. Kayıplar Komitesi’nin yaptığı kazılarda da bu dört “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulunmuş. Durduğumuz noktada, bu grupta bulunan beşinci “kayıp” şahsın gömülü olduğu söyleniyor. Onu bir şiroyla gömmüşler, derenin hemen dışına, arkın üstüne...
Böylesine insani bir konuda bizi bilgilendiren, bize zaman ayıran Moralı Kıbrıslıtürk okuruma sonsuz teşekkürler... Onun gibi insanlar sayesinde “kayıplar”ımız, teker teker bulunuyor ve ailelerine iade süreçleri başlıyor...