Bir şahidimizin bize ve Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğu alanda kalıntıları bulunan dört “kayıp” Kıbrıslırum’dan üçüncü “kayıp” şahsın da kimliği belirlendi… “Kayıp” Pavlos Pavlu, 27 Ağustos’ta toprağa veriliyor…
Bir şahidimizin bize ve Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğu alanda yürütülmüş kazılarda kalıntıları bulunan dört “kayıp” Kıbrıslırum’dan üçüncüsünün de kimliğinin belirlendiği öğrenildi.
Buna göre kalıntıları bulunan dört “kayıp” Kıbrıslırum’dan üçüncüsünün Ksilotimbulu Pavlos Pavlu olduğu ve 27 Ağustos’ta Ksilotimbu’da düzenlenecek cenaze töreni ardından toprağa verileceği öğrenildi.
1946 doğumlu Pavlos Kiriaku Pavlu, 1974’te öldürüldüğü zaman henüz 28 yaşındaydı… Ailesinin acısını paylaşıyor, bize bu alanı gösteren Kıbrıslıtürk okurumuza ve çok değerli babasına sonsuz teşekkürler ediyoruz… Kayıplar Komitesi’ne de bu alanda kazı yürütmüş olduğu için çok teşekkür ederiz…
Bu dört kişiden bir diğeri olan “kayıp” Yorgos Yeorgiu, 29 Temmuz 2017 saat 14.00’te Larnaka’da Prodromu Kilisesi’nde yapılan cenaze töreni ardından ailesi tarafından toprağa verilmişti.
Yorgos Yeorgiu, “kayıp” edildiğinde 28 yaşındaydı…
Kayıplar Komitesi’nin yürüttüğü kimliklendirme çalışmaları sonucunda kimliği belirlenen dört “kayıp”tan bir diğerinin ise Kostas Faşşas olduğu belirtiliyor.
Trullili Kostas Faşşas, 1974’te askerleri ve askeri mühimmatı taşımakta olduğu kamyon, Türk tankları tarafından Mora’da vurulunca kamyon infilak etmiş ve Faşşas ile bazı askerler bu patlamada ölmüştü… Kamyonla birlikte hareket etmekte olan konvoydan sağ kurtulanlar ise tutuklanarak Aya Kebir’e (Dilekkaya) götürülmüş ve burada bir süre tutulduktan sonra öldürülerek bir kuyuya atılmışlardı…
Trullili Kostas Faşşas’la ilgili bazı okurlarımız onun patlamada öldüğüne ilişkin bilgi vermişlerdi.
Trullili Kostas Faşşas’ın ise 10 Eylül 2017 tarihinde Trulli’de düzenlenmesi beklenen cenaze töreni ardından toprağa verilmesi bekleniyor...
Bir okurumuzun babası olan şahidimizle birlikte 23 Ocak 2016’da Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine bu olası gömü alanını göstermiştik… Bir süre sonra bu alanda başlatılan kazılarda, Faşşas’ın kamyonunun parçaları, mermiler ve dört “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlara ulaşılmıştı.
Okurumuzun ve şahidimizin yardımları sonucu kalıntıları bulunan bu “kayıplar”ın ailelerinin acısını paylaşıyoruz… Okurumuza ve şahidimize göstermiş oldukları insaniyet için yürekten teşekkür ediyoruz… Kayıplar Komitesi’ne de bu alanda kazı yürüttükleri için çok teşekkürler…
Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı İnsani Konular Komiseri Fotis Fotiu:
“Türkiye, kayıplar konusunda işbirliği yapmıyor…”
Lefkoşa, 7 Ağustos 2017 (T.A.K): Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı İnsani Konular Komiseri Fotis Fotiu, kayıplar konusunda işbirliği yapmaması nedeniyle Türkiye’yi suçladı.
Türkiye’nin şu ana kadar Türk ordusuna ait arşivlerdeki ve ilk baştaki gömü alanlarından taşınarak başka yerlere götürülenlere ilişkin verileri vermekten kaçındığını” söyleyen Fotiu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kayıplarla ilgili kararlarının uygulanmasını istedi.
Kendilerine ait sorumluluğu üstlendiklerini, geçmişte yapılan yanlışları da mümkün olduğunca düzelttiklerini de söyleyen Fotiu, son kaybın akıbeti belirlenene kadar mücadeleye devam edeceklerini belirtti.
(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 7.8.2017)
BASINDAN GÜNCEL
Bir belgesel: “Der Yasin’de doğmuş…”
Murat TÜRKER
Günümüzdeki kabul edilemez politikalar bir yana, İsrail devleti kurulurken uluslararası hukukun yerle bir olduğu durumları da unutmamak lazım.
Deir Yassin köyünde yaşanmış olanlar bunlardan biri.
Köydeki gaddarlık hakkında haberler yayıldıkça coğrafyanın muhtelif noktalarındaki Filistinliler'in memleketlerinden dehşetle kaçmalarına sebep olan Deir Yassin katliamı, ülkeye dışişlerinde zarar verebileceği için devletin bugün bile itinayla saklamaya çalıştığı bir sır.
Bölgeye mezalim sonrası atfedilen lanet yüzünden İsrailliler'in bir yerleşim alanı olmasını uygun bulmadıkları Deir Yassin köyüne 1951 yılında Kfar Şaul adlı akıl hastanesi münasip görülmüş. (Türkiye'de de benzer lanetlerin fışkırdığı birçok alanın enerjisini hissetmemek ne mümkün!)
Filmin senaryosunu, annesi mevzubahis sağlık kurumunda tutulurken orada doğan Dror üzerinden takip ediyoruz. Hastanenin arşivindeki kayıtlar veya annesinin kendisine bir zamanlar yazdığı mektuplar, mütevazı ve ciddi olduğu kadar müstehzi gülümseyişini gizlemeyen Dror'un hafızasındaki eksik taşların bir ölçüde yerine oturmasına vesile oluyor. Biz de bu arada kadın yönetmen Neta Şoşani ile projede kendisine senaryo ve sinematografide destek olmuş Tamara Erde'nin röportajları aracılığıyla Deir Yassin'in kanlı geçmişine vâkıf oluyoruz.
Katliamda fail olarak birebir bulunmuş, bazısı coşkusunu hâlâ koruyan eski askerlerin hatıraları gerçekleri teyit ediyor olsa da devlet, ülkenin imajına halel getireceğinden arşivlerdeki fotoğrafları film ekibine teslim etmiyor. Kamera karşısında itiraflarda bulunanlara film çekiminin sürdüğü günlerde gizli güvenlik birimlerinden gelen konuşmama uyarısı da cabası.
Born In Deir Yassin (Deir Yassin'de Doğmuş) adlı belgesel Kudüs Film Festivalinde mansiyon aldı, İsrail'de inkârcılara inat, günah çıkartılmasından yana olanlar ödüllendirilmiş oldu. Ülke itibarının yerle bir olduğu bir dönemde mantığın ve vicdanın, belirli bir azınlık tarafından savunulsa da muzaffer olabileceği ıspatlandı.
(BİANET.ORG – Murat TÜRKER – 5.8.2017)