Ödül Aşık ÜLKER
İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gülşen Akman Demir ve Çukurova Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Meltem Demirkıran, MS’in kesin tedavisi olmadığını ancak en azından hastalığı kontrol etmenin ve ilerlemeyi önlemenin mümkün olduğunu söyledi.
MS’in 150 yıldır adı konmuş bir hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Gülşen Akman Demir, bazı ilaçların 20-25 yıldır kullanıldığını ve bunların hastalığın seyrinde çığır açtığını söyledi.
“Daha evvel MS ilerleyen, kötü sonuçları olabilen bir hastalıktı, ancak şimdi bu tedavilere, özellikle erken başlarsak, hastalığı durdurmak mümkün olabiliyor” diyen Prof. Dr. Demir, “Bu yüzden çok şanslıyız. Gelecek yıllarda daha da şanslı olacağız çünkü şu anda MS’in yarattığı tahribatı, kalıcı hasarı geri döndüremiyoruz, ama yarın öbür gün muhtemelen bunların tedavileri de gelecek” diye konuştu.
Prof. Dr. Meltem Demirkıran da MS’i tamamen ortadan kaldırmanın şimdilik mümkün olmadığını belirterek, ileriki yıllarda çok daha iyi tedavi seçenekleri olması yönündeki beklentisini dile getirdi. Prof. Dr. Demirkıran, “Yan etkisi olmayan tek ilaç sevdiğine sarılmaktır” dedi.
• Soru: MS nedir?
• Prof. Dr. Demirkıran: MS yetişkinlerde en çok görülen nörolojik hastalıklardan biri. MS hem beyni, hem de omuriliği etkiliyor. Etkilediği alanlarda sinirlerin etrafında bulunan miyelin adını verdiğimiz sinir kılıfının hastalığı aslında. Sinir kılıfında bir takım bozulmalar ortaya çıkıyor ve buna bağlı olarak hastalığı görüyoruz. Normalde, bağışıklık sistemi bizi çevreden gelen mikroplar gibi zararlı maddelere karşı korur. MS’de miyelin denen sinir kılıfı mikropmuş gibi algılanıyor ve bağışıklık sistemi ona savaş açıyor. Bu savaşı neyin, niçin tetiklediği net olarak bilinmiyor. MS önemli bir hastalık çünkü daha çok genç yaşta, 20-40 yaş arasında ortaya çıkıyor ve kadınlarda erkeklerden iki kat daha sık görünüyor. MS, akıl hastalığı değildir, bulaşıcı değildir.
• Prof. Dr. Demir: Aslında MS alerjik iltahabi bir hastalık. Vücut bunu kendi kendine yapıyor, bağışıklık sisteminin yoldan çıktığı, hedefini şaşırdığı hastalıklardan bir tanesi. Bağışıklık sistemi hedeflemesi gereken mikroplar yerine vücudun kendi dokularını hedef alıyor. Bazen hastalık ortaya çıkıyor ve özellikle hastalığın erken dönemlerinde vücut onarımı kendi kendine yapabiliyor. Neden olduğunu tam olarak bilmiyoruz ama genetik yatkınlık zemininde, çocuklukta karşılaştığımız mikroplar, aşırı hijyenik ortamda yaşama gibi birçok teori var, bunlar araştırılıyor. Eskiden MS neden oluyor, nasıl kötü gidiyor diye araştırılıyordu, artık iyi olan MSlilerin nasıl iyi kaldıkları araştırılıyor ve inşallah o sır bulunacak ve bütün hastalara umut olacak.
• Soru: MS’in belirtileri nelerdir?
• Prof. Dr. Demir: MS kendini çok farklı şekillerde gösterir. MSli hasta kadar farklı çeşitleri vardır bile diyebiliriz. Hastalık kendini dönem dönem tekrar edebiliyor. Bu dönemlerde farklı sinir sistemi bulguları ortaya çıkabiliyor. Sinir sistemine dair bulguyu da yapabildiği için birçok hastalık MS ile karıştırılabilir veya MS birçok farklı hastalıkla karıştırılabilir. Görme kaybı, ellerde ayaklarda uyuşma, dengesizlik olabilir. Ama bunlar birçok farklı hastalıkta olabilecek olaylar ancak bu şikayetler günlerce devam ediyorsa doktora başvurmak gerekir.
• Prof. Dr. Demirkıran: Sıklıkla gördüğümüz belirtilerden bir tanesi görmedeki sorunlar, bulanık veya çift görmeye neden olabiliyor. Gözde, kollarda ve bacaklarda uyuşma, keçeleşme, ağrı, yanma, karıncalanma gibi şikayetler oluyor. İnce beceri gerektiren hareketlerde zorluk, kas krampları, denge kusuru, yorgunluk gibi bulgularla karşımıza çıkabiliyor.
Prof: Dr. Demirkıran: “Tanı için tek bir test yok”
• Soru: MS tanısı nasıl konur?
• Prof: Dr. Demirkıran: Tanıya ulaşmak için tek bir test yok. Tanı için bizim açımızdan hastalığın hikayesi ve hastanın klinik bulguları önemli. Beyin ve omurilik MRları çok önemli, ilk aşamada bel suyu incelenebiliyor. Beyin, omurilik ve görme yollarındaki elektriksel akım ölçümleri de yol gösteriyor. MS tanısı her zaman çok kolay konulabilen bir tanı değil, bazen zamana ihtiyaç olabilir. Bu durumda MS olduğunu düşündüğümüz hastaları klinik takibe alıyoruz ve seri MR çekimleri istiyoruz.
Prof: Dr. Demir: “MS hayatı kısaltan bir hastalık değil”
• Soru: MS atakları neden olur, ruh haline göre de değişir mi?
• Prof: Dr. Demir: Hiçbir neden yokken atak olabilir ama stres, enfeksiyonlar, uykusuzluk tetikleyici olabiliyor. Herşey yolunda giderken de birden bire MS atağı olabilir. MS çok bilinmeyen bir hastalık. MS hayatı kısaltan bir hastalık değil. Bazı MSliler çok normal bir hayat sürebilirken, bazı MSliler daha sıkıntılı yaşamlar sürebilir. Bunu önceden öngörmek çok mümkün olmadığı için belirsizlik vardır. Belirsizlik kaygıya neden olabiliyor, kaygı durumunda da bulgular katlanarak sıkıntıları artırabiliyor.
• Soru: Zaman zaman “yalancı atak” tanımını da duyuyoruz. Bu ne anlama geliyor?
• Prof. Dr. Demirkıran: Atak olmaksızın eski bulgularda kötüleşme olmasına “yalancı atak” diyoruz. Enfeksiyon, ateşli hastalıklar, aşırı sıcak, yoğun stres, uykusuzluk ve adet dönemlerinde şikayetlerde artış olabilir. MS hastalarının bunun gerçek bir atak olmadığını ve geçeceğini bilmesi gerekiyor.
• Soru: Tedavi edilebilen bir hastalık mı?
• Prof. Dr. Demirkıran: MS’i tamamen ortadan kaldırmak şimdilik mümkün değil ama büyük olasılıkla ilerdeki yıllarda çok daha iyi tedavi seçenekleri olacak. Hastalık sürecini, atak sıklığını, bir ölçüde hastalığın ilerlemesini etkileyen tedaviler var. Atakları çoğunlukla tamamen, bazen da kısmen düzeltebilecek tedaviler var.
• Prof. Dr. Demir: Bugün çok fazla seçenek var. MS’in kesin tedavisi yok, uzun süreli hayat boyu bir tedavi uyguluyoruz. Ama en azından hastalığı kontrol etmek, yakaladığımız noktada durdurmak, ilerlemeyi önlemek mümkün. Bundan 20 yıl öncesine göre çok daha iyi bir noktadayız ve bundan sonra çok daha iyi şeyler olacak.
-----------------------------------------------------------------
Prof. Dr. Demir: “Gelecek yıllarda daha da şanslı olacağız”
• Soru: Tedavi seçenekleri hakkında bilgi verir misiniz?
• Prof. Dr. Demir: Her hastaya farklı yaklaşımda bulunmak lazım. Tedaviye karar verirken önemli bazı faktörler var. Hastanın yaşı, cinsiyeti, MR lezyon yükü, atak sıklığı, atak ağırlığı, atakta iyileşme oranı, hastanın mevcut özürlülüğü, tanısal sorunlar, mevcut diğer hastalıklar ve kullandığı diğer ilaçlar, geçmişteki diğer hastalıkları, iş-aile yükü ve tabi ki hastanın tedavi seçeneklerine bakışı bizim için çok önemli.
Az önce de söylediğimiz gibi, bazı hastalar tedavi gerektirmiyor, ataklar bazen tedavisiz iyileşebiliyor. MS tedavisini genel anlamda üç ana grupta ele alabiliriz. Birincisi atak tedavisidir. Atak olduğu zaman damardan kortizon veriliyor. Kortizon yan etkileri olan bir ilaç, birçok hastamız tedirgin oluyor ama MS hastalarına biz “vur-kaç” yaklaşımını tercih ederiz, yani kısa süreli kullanımla atağa müdahale ederiz.
İkinci tedavi şekli, atak önleyici tedavilerdir ki bunlar oldukça yeni sayılır. MS’in 150 yıldır adı konmuş bir hastalık olduğunu düşünürsek, yaklaşık 20-25 yıldır bu tedavilere sahibiz. MS hastalığının seyrinde bu tedaviler çığır açtı. Daha evvel MS ilerleyen, kötü sonuçları olabilen bir hastalıktı, ancak şimdi bu tedavilere, özellikle erken başlarsak, hastalığı durdurmak mümkün olabiliyor. Bu yüzden çok şanslıyız. Gelecek yıllarda daha da şanslı olacağız çünkü şu anda MS’in yarattığı tahribatı, kalıcı hasarı geri döndüremiyoruz, ama yarın öbür gün muhtemelen bunların tedavileri de gelecek.
Üçüncü tedaviler de belirti tedavisidir. Yani hastanın sızısı, ağrısı, elektriklenmesi karıncalanması varsa buna yönelik tedaviler. Yürümede spastisite dediğimiz sertlik varsa kas gevşetici tedaviler gibi... Belirti tedavisi de çok önemli. MS hastalarına her noktada yapılabilecek birşey vardır. Hastaya az ya da çok faydamız olabilir, bu tedavilerle hastanın günlük yaşamını kolaylaştırmak mümkün.
• Soru: MS’i durdurmanın, ilerlemeyi önlemenin mümkün olduğundan bahsettiniz. Bunun için ne gibi tedaviler uygulanıyor?
• Prof. Dr. Demir: Ben MS alanında çalışmaya başladığımda, yani yaklaşık 25 sene önce, hastalarımıza sadece kortizon verirdik ve sonra onlar kaderleriyle başbaşa kalırdı, başka seçeneğimiz yoktu. Sonra zamanla birinci basamak tedaviler yani interferonlar ve glatiramer asetat çıktı ve bunlar gerçekten MS tedavisinde bir devrim oldu. Birinci basamak tedaviler enjeksiyon yoluyla yapılıyor, hastalar bunu kendileri yapıyorlar. Bu ilaçlara ne kadar erken başlarsak o kadar etkili oluyor. Çok erken başlandığı zaman ilerleyici MS’e dönüşme riski azalıyor.
Birinci basamak tedaviler işe yaramadığı zaman ikinci basamak tedaviler gündeme geliyor. İkinci basamak tedavilerden biri belirli aralıklarla hastane ortamında serumla veriliyor. Diğeri de ilk oral MS ilacı... Günde bir kez kullanılıyor ancak ikinci basamak tedavilerin etkinliğine paralel olarak yan etkileri de daha fazla olabiliyor.
Üçüncü basamak tedavilere kemoterapi ajanları diyoruz. Bu ilaçları diğer ilaçlara cevap yetersizse veya hızlı yanıt almak istediğimizde tercih ediyoruz. Bunlar da bazen kortizon tedavileri gibi iyileşmeye yol açabiliyor. Pek çok seçeneğe ek olarak yeni bazı ilaçların da yolda olduğunu müjdeleyebiliriz.
-------------------------------------------------
Kök hücre tedavisi...
• Soru: Pek çok hastalıkta olduğu gibi MS konusunda da kök hücre tedavisi konuşuluyor. Kök hücre tedavisi ne aşamada?
• Prof. Dr. Demir: Bugün aslında pek kullanmadığımız ama dördüncü basamak tedavi olarak önümüzde duran da kök hücre tedavisidir. Hastalarımız kök hücre tedavisini merakla bekliyor. Üç değişik kök hücre tedavisi var. Birincisi, bugün “kök hücre yapalım” dediğimizde kastettiğimiz tedavidir. Burada hastadan kandaki kök hücreleri ayırdıktan sonra çok yoğun kemoterapi ile bağışıklık sistemini sıfırlıyoruz ve ardından kendi kök hücrelerini hastaya geri vererek kan hücrelerinin yeniden oluşmasını sağlamak amaçlanıyor. Bunun düzeltici bir etkisi yok ama hastalığın ilerlemesini durduruyor. Burada bağışıklık sisteminin yeniden ve düzgün bir biçimde yapılanması hedefleniyor.
İkincisi, kemoterapisiz kök hücre dediğimiz “mezenkimal kök hücre nakli”dir. Bu bazı ülkelerde yapılıyor ama henüz yeterli çalışma yok.
Üçüncüsü ve sonuncusu bizim düzeltici kök hücre dediğimiz “nöral kök hücre nakli”dir. Burada yürümeyen ayağı yürütmek, görmeyen gözü gördürmek gibi hasarlı sinir dokusunun onarımı hedefleniyor.
Alternatif tedaviler...
• Soru: Alternatif tedavilere yaklaşımınız nedir?
• Prof. Dr. Demir: Alternatif tedavilerin bazısı masum şeyler çok ciddi sıkıntı yaratmayabilir ama bazları çok tehlikeli olabilir. Alınan ilaçları etkisiz hale getirebilir veya onların bir takım yan etkilerini artırabilir. Bazen ölümcül dahi olabilir. Bitkisel dediğimiz ilaçlar bazen en kuvvetli zehirleri içeriyor olabilir. Msli hastalar alternatif bir tedavi uyguluyorlarsa bunu mutlaka doktorlarıyla paylaşsınlar.
• Soru: MS hastaları nelere dikkat etmeli?
• Prof. Dr. Demirkıran: Sıcak ortamlardan kaçınmakta fayda var, sıcak banyo, sauna, hamam, kaplıca, solaryum, güneşin dik olduğu zamanlarda güneş banyosu önermiyoruz. MSli birinin hayatında spor olmalı ancak vücut ısısını artıran ağır egzersizler önermiyoruz, sıcak MSle çok iyi geçinen birşey değil. Yüzme tavsiye ettiğimiz sporlardan. Sigara ve alkolden kaçınmak gerekiyor. Aşılar konusunda doktorlarına danışmaları gerekir, bazı aşılar atakları tetikleyebiliyor, bazı aşıların da mutlaka yapılması gerekiyor.
• Prof: Dr. Demir: MSli hastalar mümkünse biraz stres yönetimi yapmalı, bu çok kolay birşey değil ama hayatımıza ekstradan stres olacak faktörler varsa bunları azaltmakta fayda var.
• Soru: MSli hastaların yakınlarına ne gibi görevler düşüyor?
• Prof: Dr. Demir: Hasta yakınlarına önemli bir görev düşüyor. MS belirsiz bir hastalık, ne zaman ne yapacağı öngörülemeyen bir hastalık olduğu için hastanın bu belirsizlikle yüzleşmesinde ona destek olmaları gerekiyor. Mümkün mertebe endişelerin açıkça konuşulabilindiği bir ilişki kurmak önemli.
Prof. Dr. Demirkıran: “Yan etkisi olmayan tek ilaç sevdiğine sarılmaktır”
• Soru: MS hastalarına son olarak ne mesaj vermek istersiniz?
• Prof: Dr. Demir: MS’i kabullenmek önemli, bu tedavinin de daha başarılı olmasını sağlıyor. Ancak bunu bir yenilgi gibi kabullenmek değil, “MS artık benim hayatımda, zaman zaman gelecek, gereken neyse onu yapacağım” demek lazım. Kronik hastalıklarda hastalığı yenebilmek için onunla savaşmamak, kendinize güvenmek ve olumlu düşünmek en iyisi. MS sizin bir tür yol arkadaşınız, hayatınız boyunca sizinle birlikte gelecek. Sizi bazen rahatsız edecek, bazen kendi başının çaresine bakacak. Onu böyle kabullenirseniz, ihtiyaç duyduğu dönemlerde ona gereken ilgiyi gösterirseniz çok büyük bir sıkıntı yaşamamanız mümkün.
• Prof. Dr. Demirkıran: MS sizinle sonuna kadar birlikte olacak, en azından bugün için böyle görünüyor. Sizi bazı zamanlar yoracak, sizi bazen umutsuzluğa düşürecek ama siz MS tanısı almadan önceki kişisiniz ve değerlisiniz. Sadece şimdi hayatınızda başa çıkmanız gereken farklı sorunlar olacak. Kendinize iyi bakmalısınız, duygusal yaşamınızı kontrol etmeyi öğrenmelisiniz. Pozitif insanlarla birlikte olun, negatif enerji veren kişilerle birarada olmayın. MS’inizi başka hastaların durumu ile karşılaştırmamalısınız, herkesin MS’i kendine özgüdür. Hayatınızda öncelikleri belirleyin, yaşamınızı iyi organize edin ve hayattan keyif almaya devam edin. Yan etkisi olmayan tek ilaç sevdiğine sarılmaktır.