Erdoğan gelmedi, gelmezdi, kurmayları da gelmesini istemezdi zaten…
İp üzerinde yürüdüğü kritik bir seçim öncesinde, Kıbrıslı Türkler tarafından protesto edildiği yönünde bir fotoğraf vermeyi göze alamazdı.
Seçime kadar da zor gelir.
Belki “uzaktan” Ercan Havaalanı’nın açılışını yapar, uyarına gelirse, bir Rus uçağını gösteri niyetine “doğrudan” Ercan’a indirir.
***
TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay geldi.
“Basına kapalı” dediler ve “Külliye” denetimini gizlediler.
Anadolu Ajansı ve TRT servis yaptı, ziyareti…
Kıbrıs’ın kendi “devlet” ajansı, televizyonu dahi yanaştırılmadı.
***
Çevik Kuvvet polisleri gördünüz mü?
Tam teçhizat!
Kimi, kimden koruyorlar?
Bu soru çok önemli!
“Cumhurbaşkanı” rolündeki Ersin Tatar’a sormak istiyorum.
O makineli tüfekli adamlar, kimi, kime karşı koruyordu ve niçin?
***
Projenin nasıl “dayatma” olduğunu gösterdiler, yeniden…
Siyasi bir proje olduğunu…
Bu ülkeye zorla “Cumhurbaşkanı” seçtirdiler, “Başbakan” atadılar.
Hükümet kurdular, hükümet bozdular, bakan aldılar, bakan verdiler.
Şimdi toplu açılışlar yapıyorlar peş peşe…
Kurdele kesmekle “demokrasi” kurtulmuyor oysa!
***
Ne 1955’lerde böyle gezerdi Dr. Küçük, ne 1963’lerde Rauf Denktaş!
Bir bakınız tarihi fotoğraflara…
Ne böyle bir koruma ordusu vardı, ne özel güvenlik…
***
“Türkiye-Kıbrıs” ilişkilerini olabilecek en üzücü noktaya taşıdılar.
Parayla örtüyorlar üzerini müdahalenin, utancın, ilhak odaklı siyasetin…
Özel tasarlanmış sevgi gösterileri dışında tam bir gerilim, korku, soğukluk yaşanıyor.
Türkiye’den gelen “baş”lar şunu düşünmüyor mu acaba?
“Yanımızda, yakınımızda gördüğümüz ve bizi alkışlayan bu insanların tümünü biz makam sahibi yaptık. Bu müzevir, ispiyoncu ve menfaatçiler dışında kim var? Kıbrıs insanından gizlenerek, saklanarak, korunarak geziyoruz. Bu noktaya nasıl geldik?”
***
Tam aksine…
Meydan okuyor Oktay!
Tehdit ediyor, açık açık…
“Bu projenin hayata geçmesini zorlaştırmaya çalışanlar, net ifade ediyorum, açık söylüyorum; karşılarında KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti devletini bulur” diyor.
KKTC devleti adına da konuşuyor haklı olarak!
“Mühür” diyor.
“Vurulacak.”
Baktıkça adanın kuzeyinde etkin ve fiili kontrolün Türkiye’ye ait olduğu anımsanacak.
İradenin, demokrasinin, egemenliğin ve ayrı bir devletin “külliyen” yalan olduğu bundan böyle “damgalı” olacak.