“Mükemmelliği aramayla vakit harcamayın, güzelliğin peşinden gidin”

Bejan Shamsov, 24 yaşında. Birçok karma serginin yanı sıra 9’uncu kişisel sergisini açma başarısını gösteren genç bir sanat yaratıcısı.

Murat OBENLER

Bejan Shamsov, 24 yaşında. Birçok karma serginin yanı sıra 9’uncu kişisel sergisini açma başarısını gösteren genç bir sanat yaratıcısı.

Ülkesi Tacikistan yanında dünyanın farklı coğrafyalarında da eserleri sergilenen genç ressam ve aktivist ile Kıbrıs’ın kuzeyinde, Rüstem Kitabevi’nde açılan ilk sergisi dolayısıyla buluşarak keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.


“Dans, çizim, resim alanlarıyla ilgiliyim. Kusurlu, Kuzey Kıbrıs’taki ilk ama geneldeki 9’uncu kişisel sergim olacak"

Genç bir yaşa sahip olmana rağmen sanatla yoğrulmuş, aktivistlikle desteklenmiş çok dolu dolu bir yaşamın oldu. Kuzey Kıbrıs’ta ilk kişisel sergini de açıyorsun. Biraz geçmişinde yaptıklarınla ilgili bilgi rica ederek başlayalım sohbetimize isterim.
Bejan Shamsov: Adım Bejan Shamsov, aslen Tacikistan'ın Duşanbe şehrinde yaşıyorum. 24 yaşında bir çağdaş sanatçı ve sanat aktivistiyim. Bu benim Kuzey Kıbrıs’taki ilk ama 9.kişisel sergim olacak. Ayrıca dansın benim hayatımda her zaman çok büyük bir yeri olduğunu da en baştan söyleyeyim. Sanat dünyasındaki yolculuğum küçük yaşlarda başladı çünkü görsel ifadenin gücü beni her zaman büyülemişti. Bu erken merak beni çeşitli çizim stillerini denemeye yönlendirdi ve bu da sonunda üç ana teknikte odaklanmış bir uygulamaya dönüştü: grafik, boyama ve nokta çalışması.
Resmi sanat eğitimim, 2016 yılında Modern Dans Bölümü'nden mezun olduğum Duşanbe'deki Malika Sobirova'nın ardından Koreografi Koleji'nde başladı. O dönemde birçok okul,kreş vb. yerlerde kareograf olarak çalıştım. Yaratıcılığa ve tasarıma olan tutkum beni Saint Petersburg’da Ulusal Araştırma Üniversitesi Ekonomi Yüksek Okulu'na götürdü. Petersburg’da İç Mimarlık eğitimine başladım ama bu programı tamamlamamış olmama rağmen sanatsal bilgiye ve keşfetmeye olan merakım/heyecanım dinmedi ve beni şu anda Plastik Sanatlar alanında eğitimimi sürdürmekte olduğum Kuzey Kıbrıs’taki Arkın Yaratıcı Sanatlar ve Tasarım Üniversitesi (ARUCAD) Sanat Fakültesi'ne yönlendirdi.

“Anneannem ve annem bana hayatımda istediğim şeyi yapma özgürlüğünü tanıyan ve tam destek veren en önemli iki insandır”

Biraz da ailenden, ülkenden ve oradaki sanat/sanat yapma özgürlüğünden bahsedebilirsek bu son işlerini daha fazla anlamlandırabiliriz kanısındayım.
Ben Tacikistan’da babasız bir ailede büyüdüm ve annem Nigina her iki rolü de üstlenerek kardeşlerimle (Kisu ve Ümid) beni büyüttü. Büyükannem Muhabbad da hayatımızda önemli bir karakterdir. Anneannem ve annem bana hayatımda istediğim şeyi yapma özgürlüğünü tanıyan ve tam destek veren en önemli iki insandır. Bana istediğim bölümü okumam için gerekli parayı da vererek bu yolu yürümemde büyük destek verdi.
Ülkem Tacikistan doğasıyla, zengin kültürel mirasıyla iyi bir yerdir. Bizler İran kökenli olduğumuz için Fars kültürünün etkisi çoktur. Ayrıca ülkemizde uzun SSCB dönemi dolayısıyla da Rus kültürünün de etkisi vardır. Rus alfabesini ve dilini kullanıyoruz Tacikçe konuşmuyorum. İkili bir kültürel ve demografik yapı vardır. Kötü bir ülke demek istemiyorum çünkü dünyadaki her ülkenin artı ve eksileri vardır. Bizde sanat yaratmak çok zordur çünkü sanatın görünümü azdır. Ben bunu sergiler, festivaller yaparak çoğaltmak isteyenlerdenim ama sanatımı daha fazla sergileyeceğim alanlara ihtiyacım var. Sanatımı göstereceğim daha fazla insanlara ihtiyacım var ve Kuzey Kıbrıs bu açıdan da benim için önemlidir.

“Sanatımda da olduğu gibi sosyal konuları önceleyerek konuşmayı tercih ederim. Ülkemde çağdaş sanatlar üzerine birşeyler yapacaksanız toplum bunu anlamıyor”

Tacikistan’ın da eski Sovyetler Birliği ülkesi olarak demokrasi ve insan hakları konusunda karnesinin çok da iyi olmadığını biliyoruz.
Tüm eski Sovyet bloku ülkelerinin dünyaya yeteri kadar açılamadığı ve demokrasi konusunda yeterli kadar ileriye gidemediği doğrudur.  Politika biraz da büyük bir oyun gibi ve ben bu oyunu oynamak istemiyorum. Sosyal sanatsal konuları önceleyerek konuşmayı tercih ederim. Bir kadının kocası tarafından şiddete maruz kalması hatta öldürülmesi sanatsal olarak eğildiğim konuların başında geliyor. Evet ülkemde büyük ölçüde bir kendini ifade etme özgürlüğü olduğu söylenemez ama ben sosyal problemlerle ilgili çok iyi ve dikkat çekici işler yapıyorum. Kadınlar için de eğitim almada veya bir ressam olmada sıkıntı yok ama eğer çağdaş sanatlar üzerine birşeyler yapacaksanız toplum bunu anlamıyor.  Bir Türkmenistan asla değiliz, kadınıyla erkeğiyle işleme, okuma, iş kurma gibi özgürlükleri var.

“Pedofil ile, dedikodu ile ilgili sergilerim oldu. Birçok kişi bana bunları sanatla dile getirdiğim için teşekkür ediyor çünkü kimse bunları konuşmak, tartışmak istemiyor”

İmperfect(Kusurlu,eksik) serginden önce biraz da eski işlerine bakmak isterim.
Tabi ki daha önce açtığım 8 serginin bazıları çok önemliydi bazıları da daha basit gösterilerdi. En önemlilerinden birisi sanıyorum 2021’deki Duşanbe’deki idi. Pedofil ile ilgili, dedikodu ile ilgili sergilerim oldu. Bizim toplumdaki en büyük problemlerin başında geliyor. Birçok kişi bana bunları sanatla dile getirdiğim için teşekkür ediyor çünkü kimse bunları konuşmak, tartışmak istemiyor. Bizim toplumda insanlar böyle şeyleri konuşmaz, (Bir nevi zayıflık olarak görüyorlar veya kendilerini aşağılanmış) korku da var ama konuşmalıyız. Çünkü bu konuda ileriye gitmemiz geriyor. 

Rufeida vakası da bunlardan birisidir sanıyorum.

Bir Tacik genci olan Rufeida’nın bir pedofil katil tarafından önce öldürülmesi, sonra parçalara ayrılarak gömülmesi çok vahşiceydi ve bu vaka toplum tarafından bu konular üzerine konuşulan ilk mesele oldu. İnsanlar bu tür konuları konuşmaktan korkuyorlardı. Konuşmalar da çok kötü bir açıdan oluyor ve ben bunları birazcık olsun değiştirebilmek için uğraşıyorum.

“Eğitim sisteminde insanlar iyi eğitim alamıyor, ülke gelişemiyor. Pandora’nın Kutusu bu sorunlardan dolayı oluşuyor ve arada bir aralanmaktan ileriye de gidemiyor”

Bir nevi Pandora’nın Kutusu’nu araladı diyebilir miyiz?

1990’lı yıllara dayanan ülkemizde ciddi savaşlar, çatışmalar yaşandı ve büyük bir çelişki olarak birçok kişi de ülkesini terk etti. 6 yıl süren sivil savaş yaşandı ve bu da Tacik toplumu için çok trajik sonuçları oldu. Birçok sanatçı ve bilim insanı ülkeyi terk etti. Eğitim sistemi gelişemiyor, insanlar iyi eğitim alamıyor, ülke gelişemiyor. Bence Pandora’nın Kutusu bu sorunlardan dolayı oluşuyor ve arada bir aralanmaktan ileriye de gidemiyor.

“Her sergim teknik,tarz ve malzeme olarak tamamen farklı. Bu sergimdeki eserlerde daha önce hiç kullanmadığım kadar beyaz ve altın rengi kullanıyorum”

İmperfect (Kusurlu,eksik) sergisinde de Bejan’ın oturmuş bir tarzını mı göreceğiz yoksa farklı bir tarz m olacak?
Benim her sergim teknik olarak,tarz olarak,malzeme olarak tamamen farklı bir şey olur. Bu sergimdeki eserlerde daha önce hiç kullanmadığım kadar beyaz ve altın rengi kullanıyorum.  Düşünce,konuşma özgürlüğü, çevre kirliliği, bencilleşmeyi anlatan birçok enstelasyonlar kullandım. Bu hem Kıbrıstaki hem de bu stildeki ilk sergim olacak o yüzden insanların reaksiyonunu da merak ediyorum.

Gustav Klimt’in dünyasından renkler, şekiller de görür gibi oldum sergideki resimlere bakarken. Sanat biraz da ustalardan esinlenme,ilham alma,onların yollarından yürümek değil midir?

Evet Gustav Klimt sevdiğim bir sanatçıdır ama bire bir onun resimlerinden tamamen ilham aldığım söylenemez. Tabi ki kullandığınız teknik ve stil sizin yarattığınız bir şey değildir. Yüzlerce yıl öncesinden gelir ama sanatçı kendi yorumunu tuvale yansıtır.

Sanatımda çok fazla sembol kullanıyorum. Bu koleksiyondaki altın renginin birçok anlamı vardır. Bir durumda Tanrının ışığı olurken diğer resimde bencil olmayı semboller. Bazı durumlarda da kanlı bir hikayeyi anlatmakta kullandığım sembollerdir. Resim tarihinde altın rengi ruhsallığı, tanrısallığı, cenneti anlatmak için kullanılır.

“İlk kez bu kadar büyük resimler yaptım ve bir daha böylesi büyük işlere girmeyeceğim”

Resimlerini çok büyük tuvaller üstüne çalışmışsın. Bu da dikkatimi çekti. Hem ekonomik, hem taşıma hem de çalışma alanı olarak zor bir durum ama sen zorlukları da seven birisin anladığım kadarıyla…
İlk kez bu kadar büyük resimler yaptım ve bir daha böylesi büyük işlere girmeyeceğim. Bu eserleri Kıbrıs’ta şehirlere arası taşımak çok pahalı, çok maceralı oldu ama yine de sevdim ve ben bu büyüklükteki resimlerin insanlar üzerindeki etkisini de merak ediyorum.


“Dünyada hiçbir şeyin kusursuz olmadığına inanıyorum”

İmperfect konusunu çalışmanın ardında nasıl bir hikaye veya fikir yatıyor?

Hepimiz müthiş(!) bir durumdayız, herşey mükemmel(!) gidiyor,herkes mükemmel(!) birer birey ama ben dünyada hiçbir şeyin mükemmel/kusursuz olmadığına inanıyorum.

“Kendiniz olun ve bu size yeter. Mükemmelliğin peşinden koşarak kendinizi heba etmeyin”

Bir de “mükemmel iyinin düşmanıdır” derler.
Tam anlamıyla bunu demek istiyorum. Mükemmel olmak da çok zor ve gereksiz bir şey. Biz kendi “mükemmel” zannettiğimiz kutuların içinde yaşıyoruz ve toplum, yaşam vs. bize nasıl yaşamamız gerektiğini, nelere uyup uymayacağımızı söylüyor. Bu çok üzüntü verici. Kendiniz olun ve kendiniz olma size yeter. Mükemmelliğin peşinden koşarak kendinizi heba etmeyin.

Ruhani alem ile dünyevi alem arasındaki çatışma da senin çalıştığın konular arasındadır. Nasıl yaklaşıyorsun bu konuya?

Ben tabi ki tanrıya inanan birisiyim ama güçlü/derin bir dini inancı olan birisi değilim. İnsanların davranışlarından dolayı dini inancımı kaybettim. İnsanlar gerçek tanrı inancının çok güzel yanlarını görme yetilerini kaybettiler. Tanrıyı sadece kendilerine “inançlı olun” dedikleri için inanıyorlar. Ben buna çok üzülüyorum.

“Resimlerime isim de yazmayı sevmiyorum çünkü insanların gerçekten resmi özgürce, yönlendirmesiz olarak yorumlamasını istiyorum” 

“Her sanat işi kendimizin dünyayla bağlantı kurmasına bir davettir.” cümlenizi çok beğendim. Biraz bu davet işini konulaşabilir miyiz?
Benim sergim çok kişiseldir. Benim kişisel hikayelerimi de anlatıyor. Ben resimlerime isim de yazmayı sevmiyorum çünkü insanların gerçekten resmi özgürce/yönlendirmesiz/isimsiz olarak yorumlamasını istiyorum.  Yorumlama özgürlüğünü tamamen sanatseverlere bırakıyorum. Bu daveti özgürce kişilere bırakıyorum.

“Sosyal problemleri anlatmakta sanatın dili bunu yapabilecek en büyük araçtır”

Bu sergimde anlamdan çok sanatın estetik yönünün yoğun olduğunu da dile getirdiniz. Bu tercihe sizi iten şeyler nelerdir?
Sanat çok güçlü bir anlatım şeklidir ve sanat birçok duyguyu insanlarda bırakabilecek en güçlü araçlardan birisidir. Sanatla ağlarız, güleriz, severiz, nefret ederiz vs. İnsanlar sosyal problemleri hatırlamaktan dile getirmekten uzaklaştığı bir dönemde biz de sanatla onlara bu problemleri ve ciddiyetini hatırlatıyoruz. Sanatın dili bunu yapabilecek en büyük araçtır.

“Benim sanatımın en güçlü yanı sunumudur”

Senin sanatsal üretimlerinin en güçlü yanı nedir diye sorsam yeterli birikimlerini olduğunu düşünüyor musun bu soruyu yanıtlamak için?
Benim sanatımın en güçlü yanı sunumudur. Ben kendime sanatta çok güvenen birisi değilim. Birçok hatalar da yapıyorum o yüzden mükemmel değilim, bir şeyler eksik. Bunu tutku ile yapıyorum ve bunu da arzuladığım şekilde yapmak için mücadele edeceğim. Her yapılan işte yeni kapılar açılıyor ve bu kapılardan sanatsal davetlerimizi çoğaltıyorsunuz.

Son olarak eklemek istediğin bir şeyler varsa rica edebilir miyim?
Kalbimden Rüstem Kitabevi’ne ve özellikle çözüm üretme becerisiyle dolu sevgili Şaziye Konaç’a, aile dostlarıma, kendi vücudunun, ruhunun ve gücünün farkında olan, yaratma şevkini asla kaybetmeyen kendi içimdeki küçük çocuğa (ruhun gizli yanına) da teşekkürler.

Röportaj Haberleri