Bugün ülkede yaşanan siyasi kriz; sadece bir kriz olmaktan öte insanlarımız için psikolojik bir sağlık sorununu dönüşmüş durumdadır.
Farkında mısınız?
- Artık sadece gençler değil, yetişkinler bile bu ülkede yaşamaya karşı hevesini kaybetmeye başladı.
- İnsanların özgüvenlerini yitirti. Sadece zorunlu olduğu işleri yapıyorlar.
- Kimse bu ülkede gelecek görmüyor, gelecek için bir şey yapmayı düşünmüyor..
Daha açık söyleyelim: Son dönemlerde yaşanan ve hâlâ devam eden hükumet kuramama, iktidar olamama, bir şey yapmak yerine bir şey olmak için köşe kapma, pandemiden de, ekonomik krizden de hatta 1974’de yaşanan savaş günlerinden de daha büyük zarar verdi bu topluma…
Toplumun en büyük aynası olan eğitimde de benzer durum katmerlenerek kendini gösteriyor:
- Çocuklarımızı sınıflara sığdıramıyoruz.
- Çocuklarımızın okula hevesle gitmediğini, okullarında mutsuz olduklarını her geçen an daha sık gözlemliyoruz.
- Ne yaparsak yapalım onları iyi yetiştiremiyoruz. Canın çektiğini yapan, çekmediğini yapmayan, arkadaşlarına şiddet uygulayan, dalga geçen, küfürlü konuşan, çevreyi kirleten, kullandığı eşyalara zarar vermeyi kendine hak gören, sorumsuz davranışları tavan yapan çocuklarımızın varlığı hergeçen gün biraz daha fazla artıyor.
- Sınav odaklı yarışmacı bir sistemle boğuşan çocuklarımızın büyük bir kısmı günlük yaşam problemlerini çözemiyor, okuduğunu ifade edemiyor, ifade etmek istediğini yazamıyor.
- Dinlemeyi, konuşmayı, olaylara mantıksal tepki vermeyi bilemeyen, düşünmek, üretmek, fikir geliştirmenin keyfini almayan, sorulan en basit sorulara mantıklı yanıt veremeyen, öğretmeninin sunduğu yönergeleri takip edemeyen çocuklarımız var okullarımızda…
- Gelişimlerini destekleyecek öğretmenler; işe girişte, mesleki gelişimde, yükselmede, eğitim-öğretim faaliyetlerinde ciddi sıkıntılar yaşıyor ve kısa sürede tükenmişliğe uğruyorlar.
- Geleneksek anlamdaki uygulama ısrarları çocuklarımıza çağın becerilerini kazandıramıyor.
- Eğitim “denetimin” yok denecek düzeye inmesi; gelişimden, gelişimin sürekli kılınmasından yoksun bir yapıya dönüşmüş bir sistemle baş başa kalmamıza neden oluyor.
- Kısacası önümüzdeki 1-2 yıl içinde çocuklarımızız nitelikli eğitim alabilecekleri okul ortamlarını tamamen kaybetme tehlikesini iliklerimize kadar hissediyoruz.
Bu listeyi uzatmak mümkün elbette ama liste ne kadar uzun olursa olsun bütün bunlarla baş edebilmenin yolu; sorumluluk sahibi ve özgüvenli çocuklar yetiştirmenin önemi fark etmekten geçiyor. Ne var ki, sorumlu ve özgüvenli çocuklar, sorumlu ve ögüvenli toplumlarda yetişir.
Her geçen gün toplumun özgüvenini erozyona uğratan bugünkü anlayışla eğitimde ihtiyaç duyduğumuz değişim ve dönüşümü de yapmak, sorumlu ve ögüvenli yeni bir nesil yetiştirmek de pek mümkün değildir…
Biliyor muydunuz?
Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı bir sonuç beklemek aptalıktır.
Albert Einstein
Anlayana Gülmece
At ve Eşek
Bir at ve eşek, belirli bir zaman için insanların arasına katılıp orada yaşadıklarını birbirlerine anlatmaları için anlaşırlar ve farklı yönlere doğru giderek birbirlerinden ayrılırlar. Anlaştıkları gibi belirli bir süre sonra ayrıldıkları noktada buluşurlar. Perişan halde geri gelen at dayanamaz ve hemen söze başlar:
- Ben, gittiğim yönde bir grup insanla karşılaştım. İlk anda beni aralarına almak istemedir ama sonra at olduğumu anlayınca beni hemen aralarına alıp bütün işlerini bana yaptırdılar. Perişan ve yorgun bir halledeyim...
Bunun üzerine eşek, keyifle gülerek yanıt verir:
- Ben de gittiğim yönde bir grup insanla karşılaştım. Karşılar karşılaşmaz güçlü ve gür bir şekilde “aaaiiiii, aaaaiiiii” diye konuşmaya başlayınca beni hemen aralarına aldılar. Bir süre sonra da başkan seçtiler. Bu nedenle çok rahat bir zaman geçirdim… Etrafımdaki herkes bana iyi görünmek için çabalayıp durdu… Ben ise sadece “aaaiiii, aaaiii” diye bağırıp durdum…
- Nasıl olur? Senin eşek olduğunu anlamadılar mı?
- Valla yarısı anladı ama diğer yarısına bir türlü anlatamadı…