Birçok toplumda din değiştirmeler yaşanmış yaşanmaya devam etmektedir.
Yüzyıllardır süren bu konudaki “değiştirmelerin” birden fazla nedei olabilmektedir.
Adamıza bakarsak; kimisi “aşk” uğruna dinini değiştirmiş, kimisi baskıyla, kimileri zamanında Osmanlı’ya vergi ödememek için, kimileri de terkedilmiş ücra köylere gidemeyen dini görevlilerin boşluğundan yararlanılarak, özellikle maddi imkansızlıkların ağır bastığı yerlerde dinini, yaşayabilmek için değiştirmiştir.
1949 yılına ait Hür Söz gazetesinde, gazetenin sahibi de olan Fevzi Ali Riza beyin baş sayfadan verdiği haber-yorumunda, bu konuda bazı araştırma kitaplarımızda da yer alan Baf-Dillirga köylerinde dinini değiştiren (İslâm) Kıbrıslı Türklerden bahsedilmektedir.
Fevzi Ali Rıza beyin biraz sonra okuyacağınız uzun yazısında bu konunun detayları, kendi görüşüne göre sorumluları ve yapılması gerekenler kaleme alınmış...
“31 Temmuz 1949-Hür Söz-syf:1
Baf ve Dillirya köylerinden tenassur haberleri geliyor!..
-Fevzi Ali Riza-
Gün geçmez ki Baf köylerinden bir veya bir kaçındaki tenassur vakaları hakkında üzüntülü bir haber almış olmıyalım!...
40 yıllık Mehmet, Ahmet ve Kânilerin; papazların mütemadi gayretleri ve bu köylere sık sık yapmış oldukları ziyaretler ve telkinler neticesinde, Mihaili! Ahilleya! Ve Yanni! olmalarına; yirminci asırda, teşkilatlarımız, Vakıf müesseselerimiz ve bütün bir cemaat mevcudiyetimizle hâlâ seyirci mi kalacağız?!..
Sayın okurlarımız tenkidin yine Evkaf Dairesi’ne yükletileceğini sanmasınlar. Hayır: kanaatimizce bu meseleden mesul olan Evkaf Dairesi değil ve fakat Evkaf’tan cemaatı irşat için vazife alan ve “Seyyar vaizlik” ismi altında mevcut vazifenin maaşını her ay çöpürlenerek! –ayda değil- hatta yılda bir olsun tek bir köye uğramıyanlar mesuldurlar.
Halkımız, ekseriyet unsurunun din adamlarının alelâde bir papazından tutunuz da despotuna ve hatta başepiskoposuna kadar misyonerlik yapan ruhbanının telkinlerinden kurtarılmalı ve bu kardeşlerimizin din ve milliyetinin muhafazası için bunlar, bu gibi zararlı telkinlerden uzak tutulmalıdır. Bu ise ancak seyyar vâizlere düşen başlıca bir vazifedir.
Şimdiki seyyar vâizler şayet bu vazifelerini ifadan uzak kalıyorlarsa, bunlar derhal (icap ederse) vazifeden dahi uzaklaştırılmalıdırlar.
Her zaman mesuliyetleri merkezin ve Evkaf Murahhas vekilinin üzerine yükletecek değiliz; fakat bu çok önemli ve cemaatımızın geleceği bakımından vahim neticeler doğurabilecek durumu önlemek üzere, icap ederse Evkaf bütçesinden harcırahları da verilerek, Baf ve Dillirya’nın bu gibi köylerine, ilâveten derhal birkaç din adamı ve seyyar vâiz gönderilmesini; vazife ve mesuliyetini ihmal edenlerin ise, yılmadan ve hatır, gönül dinlemeden cezalandırılmasını ehemmiyetle reca edeceğiz.
Bu pek önemli mesele üzerinde bahis açılmışken; cemiyetimizin ve bilhassa Baf ve Lefkoşa’daki münevverlerimizin de bu hususta kendilerini vazifedar addetmeleri lazım olduğunu belirteceğiz. Her şeyi bir müesseseden ve o müessesenin mahdut kimselerinden beklemek kanaatimizce doğru olamaz.
Bütün bu çabalamaların adada mevcud varlık müesseselerimizin ve cemaat ileri gelenlerinin müşterek mesaisiyle bir program çizilerek çalışılınca daha verimli olacağı tabiidir.
Şu halde;...
Henüz Türk işleri komisyonu raporu tatbik mevkiine geçmeden, münevverlerin iştirakıyle Evkaf Dairesi’nde müşterek bir toplantı yapılarak tenassur hâdiselerine karşı mücadele açılması acaba doğru ve yerinde olmaz mı?”
Yazımın başında da belirttiğim gibi “AŞK” nedeniyle hem dinini hem de ismini değiştirenler olmuştur bu ada’da. Yakın geçmişimize kadar böylesi örneklere rastlamaktayız. Elbette uzun yıllar var olan “aşk” uğruna kendi dininden ve isminden vaz geçme olayı, mutassıp küçük ada toplumunda pek dile getirilmezdi. Ama bu konuda bir haberin gazeteye düşmesi hem de 1951 yılında, gerçekten ilginç ve önemli. İşte “aşk uğruna” dinini ve adını değiştiren Kıbrıslı Rum bir kadın...
“01 Nisan 1951-Hür Söz-syf:4
Lârnakadan:
.....
İslâm dinini kabul etti.
Bundan bir müddet evvel Larnakalı Salih Kara Mustafa isimli bir Türk gencine kendi arzusu ile varan Marullâ ismindeki bir Rum kızı geçen gün İslâm dinini kabul ederek vardığı Türk genciyle nikâhları kıyılmıştır. Marulla, Selma Salih diye isimlendirilmiştir. Yeni çifti tebrik eder ve mesut olmalarını dileriz.
.....”