Kıbrıslı yönetmen Tony Angastiniodis’in Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamıyla ilgili çektiği belgesel film, Larnaka’da gösterilecek…
Kıbrıslı yönetmen Tony Angastiniodis’in 2004 yılında yaptığı Muratağa-Atlılar-Sandallar’daki EOKA-B’nin katliamıyla ilgili belgesel filmi “Kan’ın Sesi”, Larnaka’da gösterilecek.
Larnaka’da “Solcu Sinema Grubu” ile “Anadrasi Kültürel Grubu”nun birlikte organize ettiği gecede Muratağa-Atlılar-Sandallar’da EOKA-B’cilerin öldürerek toplu mezarlara gömdükleri, ağırlıkla kadınlar ve çocuklardan oluşan 126 Kıbrıslıtürk’ün hikayesinin anlatıldığı belgesel film, Larnaka’nın yayalaştırılmış Zenonos Pierides Sokağı’nda “Halk Mahallesi” yani “Laiki Yitonya” bölgesinde gösterilecek.
Belgesel film gösterimi 14 Mayıs 2019 Salı akşamı (yarın akşam) saat 20.00’de gerçekleştirilecek.
Film gösterimini, Muratağa-Atlılar-Sandallar’la ilgili sohbet toplantısı izleyecek…
Tony Angastiniodis, 2004 yılında “Kanın sesi” başlıklı bu belgesel film ardından, 2005 yılında da “Kanın sesi – Yeşil hatta sıkışıp kalmak” başlıklı filmle ilgili bir kitap yayımlamıştı. Kitap ve CD, Rüstem Kitabevi tarafından yayımlanmıştı.
Filme aşırı sağcılardan büyük tepki gelince, Tony Angastiniodis, bir süre Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayarak DAÜ’de öğretim görevlisi olarak yer almıştı. Tony Angastiniodis, daha sonra Kıbrıs’ın güneyine dönerek yaşamını burada sürdürmeye devam etmişti.
15 Şubat 2005 tarihinde HÜRRİYET gazetesinde çıkan bir röportajında, Tony Angastiniodis özetle şöyle demişti:
“Kıbrıs’taki gerçeklerin Rum halkından saklandığını ve hálá yaşayan katillerin yargılanması gerektiğini söyleyen araştırmacı Rum yazar Antonis Angastiniyotis’e Rum basını yayın ambargosu koydu.
Rumlar, 1974’te 3 Türk köyünde çoğunluğu çocuk ve kadın 126 kişiyi topluca katlettiler. Katillerin bir bölümü sağ, sadece Rum yönetimi yetmez, tüm Rum halkı Türklerden özür dilemeli. Kurban yakınlarına tazminat ödemeli ve katiller de yargılanmalı.
1974’te Rumların 3 Türk köyünde yaptığı katliamı belgesel haline getiren Kıbrıslı Rum yazar Antonis Angastiniyotis, ülkesinde aforoz edildi. Gerçeklerin Rum halkından saklandığını ve hala yaşayan katillerin yargılanması gerektiğini söyleyen yazara, Rum basını yayın ambargosu koydu. 1974’te Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde çoğu kadın ve çocuk 126 Türk’ün topluca katledilmesini, ‘Kıbrıslı Türkler’e Barbarlıklar ve Madalyonun Öteki Yüzü’ adıyla belgesel yapan Antonis Angastiniyotis, Hürriyet’in sorularını yanıtladı ve bir Rum olarak ‘katliamın belgeselini’ hazırlamasının nedenlerini anlattı.
BUNLARI BİLMİYORDUK
*** Neden böyle bir belgesel yapmaya karar verdiniz?
30 yıl boyunca kapılar kapalıydı. Kuzey Kıbrıs ile bizim aramızdaki kapılar 2003’te açıldı. Ama ben daha öncesinde Alfa televizyonunda kameramanlık yapıyordum ve çeşitli siyasi görüşmeler nedeniyle kuzeye geçiyordum. Ne zaman kuzeye gelsem geçiş noktasının Türk tarafında, Rumların gerçekleştirdiği katliamların fotoğraflarını görüyordum. Merak ettim çünkü biz bu iddiaları bilmiyorduk. Daha sonra internetten araştırma yaptım ve Muratağa Katliamı ile ilgili bilgilere ulaştım. Bizim eğitim sistemimizde böyle anlatılmaz. Kıbrıs sorunu, ‘1974’te Türk ordusu geldi ve Rumları öldürdü’ şeklindedir. Ben öyle öğrendim, 4 çocuğum da okulda bunları öğrenir. Ancak kahvehanelerde yaşlılar farklı konuşurdu, o da sınırlı şekilde.
Bir yıldır yaptığım araştırmalar sonucunda madalyonun öteki yüzünün de olduğunu öğrendim. Bunun üzerine belgesel hazırlamaya karar verdim. Kanın ve acının milliyeti ve bayrağı yoktur. Ben gerçekleri arayan biriyim. Halkımın da bilmesini istedim. Çocuklarım ve gelecek nesiller gerçeği bilmeli. Birisi çıkıp bunları söylemeliydi, ben oldum. Bir gün, gelecek nesiller benden övgüyle bahsedecek. Bir kameraman arkadaşımla Muratağa Sandallar ve Atlılar köyüne geldim. Ancak kameraman Türklerin katledilmesinin belgeselini yapacağımızı öğrenince korktu kaçtı. Bunun üzerine Türk yetkililerden bilgilere ulaşmak için yardım istedim ve her türlü kolaylığı sağladılar.
Belgesel filmimi Rum televizyonlarına yayınlamaları teklifinde bulundum. Yayınlamadılar, sansür koydular. Böyle bir belgeseli yayınlamalarını da beklemiyordum çünkü onlar da korktu. Ama kendi insanıma duyurmalıydım. Kıbrıs Türk televizyonu BRT’ye götürdüm ve kısa bir bölümünü yayınladılar.
Katliamların hálá sağ olan tanıklarının röportajları var. Eski fotoğraflar var. Muratağa’ya belgesel için gittiğimde Rum olduğumu öğrenince köyde yaşayanlar önce benden korktu. Sonra birer birer gelip konuştular. Yaşadıklarını, gördüklerini anlattılar. Arif adlı katliamdan kurtulmuş bir Türk ile katliamı yapan Rumların köylerine gittik. Onlar hálá orada yaşıyorlardı. Geçmişi unutmak kolaydır ama bu katliam geçmiş değil. Yaşatanlar ve yaşayanlar hala sağ. Katiller hiç yargılanmadı.
BRT’de yayınlanacağı gün, eşimin köyündeydik. Türk televizyonları Rum tarafında izlenemiyor. Eşimin yaşlı teyzesinden anteni ayarlamasını istedim. ‘Türk köpeklerin televizyonunu mu izleyeceğiz. Olmaz’ dedi. Sonra ikna ettim. Öldürülmüş çocuklar ve katliam belgeselinden kısa bölümü izleyince ağlamaya başladı. İşte benim zafer anım buydu. Önceki gün Rum devlet televizyonu RIK’ten arayıp ‘getir kasedini bir bakalım’ dediler. Götüreceğim bakalım ne olacak bilmiyorum.
Ailem ve yakın çevrem, ‘Türklerin propagandasına alet olacaksın’ dediler. Ama ben gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyorum. Yönetim üzerime daha çok gelirse gerekirse kuzeye gelir yaşarım. Annem babam zaten Mağusa göçmeni. 74 öncesinde Mağusa’da yaşıyormuş. Türklerden de çok arkadaşım oldu. Tepkilerden korkmuyordum. Belgeseli hazırlamaya başlarken zaten göze almıştım.
Bana tekrar tekrar eski yaraları niye deştiğim ve geçmişi niye unutulmaya terk etmediğim soruluyor. Yanıt son derece basittir. 40 senedir bu adada yaşadığım halde ancak geçen yıl gerçeklerin diğer yarısını keşfetmeye başlamış birisi olarak her bulduğum gerçek ruhumda derin yaralar açıyor. (…) Konuşursan sana hain derler, yaşamın tehdit edilir, dostlarının çoğu sana sırtını döner. Tamamen yalnız kalabilirsin. Yalnızlık artık beni korkutmuyor. Bir süreden beri geceleri Muratağa’dan bir yığın çocuk yatağıma çıkar ve birlikte küçük masallar okuruz. Onlar hikayelerini dünyaya anlattığım için memnun bana gülümserler, ben ise küçük vücutlarındaki kurşun yaralarını sayamadan ayrıldıkları için hıçkırıklara boğulurum…”
(HÜRRİYET – 15.2.2005)
“BEN GERÇEKLERİ ANLATIYORUM…”
Kitabı yayımlandığı zaman bir basın toplantısı düzenleyen Tony Angastiniodis’in söyledikleri, 5 Eylül 2005’te VATAN gazetesinde yayımlanan bir haberde şöyle aktarılmıştı:
“…Kitabını bugün düzenlenen basın toplantısında tanıtan Angastiniotis, “Ben taraf değilim. Ben gerçekleri anlatıyorum, araştırıyorum, sorguluyorum. Rumlar tüm geçmişi kapatmak istiyorlar, ülkemi seviyorum, insanlar dost ve komşu olarak yaşamalıdırlar" dedi.
Angastiniotis, "Kalplerimiz doğru yerde olmadığı sürece bulunacak olan her çözüm 24 saatten fazla yaşamaz. Ben her zaman bunu söyledim, nefrete karşıyım, Türk tarafından da gelse Rum tarafından da gelse karşıyım. Eğer taksim olacaksa ve birbirimizin acılarına saygı göstermezsek, hiçbir zaman iyi komşular olarak yaşayamayız. Eğer birleşirsek o kadar iyi ilişkiler kurmalıyız ki, evlatlarımız birbirleriyle evlenebilsinler" diye konuştu.
'KARŞILIKLI ÖZÜR DİLENMELİ'
Kitabı eline alıp belgeseli izleyenlerin "Bakın Rumlar Türklere neler yapmış" diyebileceğini ifade eden Tony Angastiniotis, Türk tarafında kimin eline kamerasını alıp böyle bir belgesel yapacağını da merak ettiğini söyledi. Katliamların 'karşılıklı olarak yapıldığını' söyleyen Angastiniotis, "Eğer bir sürü insan öldürüp katletmişsek bunu kabullenip, özür dilememiz gerekir. Bu bizim görevimizdir. Çünkü o kişilerin arkasından üzülen insanlar vardır” diye konuştu. İki tarafın da tam haklı olmadığını ve iki tarafın da suçlu olduğunu savunan Tony Angastiniotis, iki tarafın da uzlaşarak yaptıklarından dolayı özür dilemeleri gerektiğini, aksi bir durumda ise her zaman hiçbir türlü anlaşmayı kabullenmeyen insanlar olacağını ifade etti.
'KATİLLER VATANSEVER, BEN VATAN HAİNİ OLUYORUM'
Angastiniotis, bir soruya karşılık "Muratağa ve Sandallar'da toplu katliam yapan insanlar kahvelerde oturup tavla ve kağıt oynuyorlar bunlar vatansever oluyorlar, ben ise 'vatan haini' ilan ediliyorum. Bu benim bir insan olarak kabullenebileceğim bir şey değil. Ben sadece 30 yıl önce olan ve Rum siyaseti yüzünden örtbas edilen şeylerin hikayesini yazdım. Bunların üzerindeki sis perdesi kalkmalıdır. Çünkü benim Ali Faik diye bir arkadaşım var. Bu adam 3 çocuğunu, annesini, babasını ve karısını öldürdüler. Burada bir vatandaş, diğer bir vatandaşın tüm ailesini öldürüyor. Fakat ölenler Kıbrıslı Türk oldukları için sorun olmuyor ve araştırılmıyor bile. Size kitapta ve belgeselde olmayan sonradan edindiğim bir bilgiyi de veriyorum. Klerides (Rum lider) ofisine o katillerden birini çağırıyor ve 'Neden yaptınız?' diye soruyor; o da 'E işte yaptık' diyor. Fakat neden Klerides bu adamı tutuklatmıyor ve gitmesine izin veriyor? Savaşın her ne şekilde olursa olsun bir bahanesi olamaz" şeklinde konuştu.
'ŞÜPHE İÇİNDE YAŞIYORUM'
Angastiniotis sözlerini, "Gece yolda arabamla ilerlerken hep aynalarımı kontrol ediyorum. Evin dışında bir ses duyduğumda şüpheleniyorum. Köpeğimi geçen yıl 3 kere zehirlediler. Garip e-postalar alıyorum, fakat onları önemsemiyorum. Bu ülkeyi çok seviyorum. Bu ne kadar cesur olduğumla ilgili değil, insanları seviyorum, kalbimde nefrete yer yok, neden kalplerimizi nefretle doldurup kirletelim ki! Yazmaya ve yayınlamaya da devam edeceğim" şeklinde sürdürdü.
Rüstem Kitabevi tarafından yayımlanan kitapta, belgesel filmin yer aldığı bir CD de yer alıyor.”
(VATAN – 5.9.2005)