Daha ilk günden itibaren ‘Arap Baharı’nın bir palavra olduğunu söyledim. Akşam’daki tüm yazılarımda, yasaklanmadan önceki tüm televizyon konuşmalarımda ve ‘Ortadağu’da Kanlı Bahar’ kitabımında ABD’nin ‘Uyumlu İslamcıları’ Arap ülkelerinde iktidara getirerek test edeceğini söylemiş ve ‘Bu İslamcılar tam anlamı ile ABD ve İsrail ‘e teslim olmazlarsa bir çok sorunla karşılaşırlar’ demiştim. Yine dedim ki ‘ Bir çok siyasal, sosyal, kültürel ve tarihsel nedenden dolayı Mısır’daki İslamcıların işi çok daha zor ‘.
Peki televizyonlarda endam gösteren o acaip strateji uzmanları ile köşelerinde yazdıkları palavralarla halkı kandırmaya uğraşan o dönek ve yalaka meslektaşlarmız ne dedi ?
‘Arap Baharı coğrafyaya demokrasiyi getirdi, herkes AKP’yi model alacak ve Başbakan Erdoğan İslam aleminin lideri olacak ‘..
Bu hamasi propaganda ise içi boş olsa da Türk toplumunun bazı kesimlerini heyecanlandırıyordu.
Oysa olan ortada..
‘Arap Baharı’ Temmuz sıcağına ve Mursi’nin twiter hesabından paylaştığı ‘Anayasal meşruiyet ‘ vurgusuna dayanamadı.
Halkın hiç ilgi göstermediği seçim ve referandumla (ortalama katılım % 25-42) geçen yıl parlamento ve cumhurbaşkanı seçimi yapılmış ve İslamcı bir anayasa % 17 katılımla kabul edilmişti. Halkın sandığna gitmemesinin bir nedeni ise vaad edilen demokrasiye inanmaması ve güvenmemesidir. Nitekim cumhyurbaşkanı olan Müslüman Kardeş Mursi halkın sorunları ile ilgilenmek yerine devleti ve toplumu İslamlaştırmaya kalkıştı. Medya, yargı, emniyet, üniversiteler, ve daha bir çok kurum Mursi’nin hedefindeydi. Mursi biraz da AKP’yi MODEL almıştı .. Mursi bu davranışı ile halkın her kesiminden tepki topluyordu. Örneğin seçimlerde kendisine destek veren Tahrir gençleri ve ‘evet ama yetmez ‘ diyerek yine ona oy veren liberal aydınlar. Hepsi de hayal kırklığına uğramış ve muhalafete katılmıştı. Çünkü herkes ne yapacağı belli olmayan Müslüman Kardeş Mursi’den çok tedigin olmuştu .
Belki de bu nedenle askeri darbelere karşı olan insanlar bu kez müdahaleye ses çıkarmadılar. Çünkü biliyorlar ki Mursi 1-2 yıl daha kalırsa herşeyi ele geçirecek ve hiç kimseye yaşama şansını vermeyecektir. Mursi’nin bir yılda yaptıkları herşeyi kanıtlıyordu. Yani Mısırlara göre ya geçici bir askeri müdahale kabullenecek ya da sonsuza dek Müslüman Kardeşlerin canderesi altında yaşanacaktı. Onlar da birinicisini seçti ve ‘nasıl olsa 6 ay sonra seçim olacak’ diyerek evlerine döndüler . Sonuçta yine herşeye halk karar verecek.
Çünkü daha çok turizme dayalı ülke ekonomisi giderek kötüleşiyordu. İMF ve Dünya Bankası bir çok nedenden dolayı para vermiyordu. Yoksul olan halkın ezici çoğunluğu ‘ben ne anladım bu Arap Baharı’ndan demeye’ başladı. Katar Şeyhi ve Ankara’nın desteklediği Müslüman Kardeşler ile Vahabi Suudilerin desteklediği Selefiler Kahire’de iktidar paylaşamı konusunda anlaşamıyorlardı. Bu arada petrol zengini Kuveyt, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri gibi Arap ülkeleri Müslüman Kardeşler’den nefret ediyordu. Sıkışan Mursi bu kez radikal İslamcı gruplarla işbirliği yapmaya başladı. Bu toplumu ve özellike nüfusun %10’nu oluşturan Hıristiyan Kıptileri çok tedirgin ediyordu. Katar parası ile her Cuma hutbesinde fetva veren Mısırlı Müslüman Kardeş Yusuf Kardavi inanılmaz ve çok tehlikeli bir şekilde Sünni-Şii, Sünni- Alevi ve Arap – Acem düşmanlığını provake ediyordu. Bölge müthiş gerginleşiyordu. Üstlik Suriye’deki iç savaş bu yöne sürükleniyordu.
Özetle Mısır ve Mısır’dan dolayı Arap alemninde herşey karışmış ve çok tehlikeli gelişiyordu. Ama denklemin bozulmasına neden olan esas şey Suiye .. Çünkü ABD’ye ‘’Esad’ı 3-5 ay içinde deviririz ‘ diyen Müslüman Kardeşler bir varlık gösteremedi. Bunun üzerine Müslüman Kardeşler ve onlara destek veren Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Mursi dünyanın dört bir yanından gelen Kaide’ci militanlara yol ve destek vererek Suriye’ye soktular. Başlangıçta bu ABD, Batılı müttefikler ve İsrail’in işine geliyordu.. Çünkü hem Suriye’de ölecek binlerce radikal İslamcı militandan kurtulacaklarını hem de bunlarla Esad yönetimini hırpalayarak Suriye’nin yıkımını sağlayacaklarını hesaplıyorlardı.
Nitekim de öyle oldu. Ancak Suriye’de giderek güçlenen Nusra ve benzeri Kaide’ci gruplar kontrol edilemez olunca ABD ve Batı tedirgin olmaya başladı.
Üstelik Esad yıkalamaıştı..
Peki şimdi ne olacak?
Yapılacak yeni cumhurbaşkanlığı seçimine kadar Mısır’da çok karmaşık iç ve dış pazarlıklar sürecek. Bugünün koşullarında ve gidişata bakılırsa ordu ve muhalefet Müslüman Kardeşlerin tekrar iktadara gelmesine izin vermeyecek. ABD ile tam anlamı ile teslimiyetçi bir pazarlık Müslüman Kardeşler’in şansını artırır mı şimdilik bilinmez . Bilinen şey Müslüman Kardeşler‘in düşürülmesi Mısır’da ve bölgede çok ama çok şeyi etkileyeck.
İki örnek verelim .
Milliyetçi ulusalcı karaktere sahip askerlerin desteğindeki yeni yönetim kuşkusuz belirli bir süre içinde Esad yönetimni rahatlatacaktır. Örneğin dönem başkanlığını Katar’ın yaptığı Arap Birliği Örgütü şimdiye kadar olduğu gibi bundan böyle canı sıkıldığında toplanıp Suriye aleyhinde kararlar alamayacaktır. Çünkü birliğin merkezi Kahire’de ve yeni askeri yönetim Suriye’de savaşan muhalif gruplara sıcak bakmayacaktır. Bu ise Suriye’de yeni bir durum demektir.
Suriye’de böylesi yeni bir durum bölgede aklınıza gelen HERŞEYİ ve HERKESİ ama daha çok Türkiye’yi yani AKP hükümetini ilgilendirir ve etkiler. Çünkü Libya’ya da komşu olan Mısır’daki Müslüman Kardeşlerin dayanışmasından yoksun kalacak bir AKP bölgesel TÜM politikalarında zor duruma düşecektir. Hele hele Katar’daki yeni genç Şeyh Ankara’dan uzaklaşırsa. Yani ABD’nin ‘Arap Baharı ‘ bölgeyi uyumlu bir versiyonla İslamlaştırma projesi şimdilik suya düşmüştür. ABD bundan böyle nasıl bir bir taktikle karşımıza çıkar hep birlikte yakında göreceğiz. Ancak Mısır’daki değişim ve Suriye’deki olası gelişmler sonucu bölgesel planlalanmalarında yenilgiye uğrayan ve uğrayacak olan bir AKP Türkiye içi ve belki de KKTC’ye yönelik siyasal ve ideolojik proje ve palanlamalarında çok farklı hesaplar yapmak zorunda kalabilir. Yapıp yapmayacağını ise önümüzdeki günler gösterecektir.
Gezi Parkı Direnişi ve o sıra yaşanan tüm iç ve dış süreçler işte bu nedenle önemliydi. Yani bölgede bir model olmaktan çıkmış bir AKP içerde ne yaparsa yapsın rahat ve mutlu olmaz. Çünkü Başbakan Erdoğan’ın rüyaları ve Bakan Davutoğlu’nun Stratejik Derinliği Türkiye coğrafyası ile sınırlı kalamaz.
Ama Mursi’nin düşmesi ile şimdilik kalıyor ve yapılacak hiç bir şey yok.
1514-1517’de İran’la savaşan ve Suriye ile Mısır’ı elegeçiren Yavuz Sultan Selim bu olup bitenleri bir görse acaba ne düşünür?