Musa Kayra; “İnsana dair her şey karikatür olarak çizilebilir”

Musa Kayra karikatürle geçen hayatının tüm detaylarını bizimle paylaşıyor

Simge Çerkezoğlu

Musa Kayra kuşkusuz Kıbrıs’ın en önemli karikatür sanatçılarından biri… Kırk yıldır karikatür çizmeye, karikatürleriyle kendini ifade etmeye devam ediyor. Pek çok ülke tarafından karikatürleri ödüllendirilirken, ülkemizde karikatür sanatına yeterince kıymet verilmediğinden yakınıyor. Karikatürle geçen hayatının tüm detaylarını bizimle paylaşıyor.

“HÜRRİYET GAZETESİ ÇOK ÖNEMLİ BİR DENEYİM OLDU”

1949 yılında Limasol’un Bladanisya köyünde dünyaya gelen Musa Kayra, gençlik yıllarını bu şehirde geçirdi. Yüksek öğrenim için İstanbul’a gittikten sonra elbette tüm hayatı değişti.

“İstanbul’da güzel sanatlar akademisinde sahne ve görüntü sanatları eğitimi aldım. Aslında ilk başta resim eğitimi almak istiyordum, iş imkanları kısıtlıydı, en azından öğretmen olurum diye düşünüyordum. Ancak İstanbul’a gidince fikrim değişti, görüntü sanatları daha çok ilgimi çekti. Üniversite eğitimimi çok huzursuz bir ortamda tamamladım. Sürekli öğrenci olayları vardı. Biz Kıbrıs’ta çatışmalar görmüştük ama böylesi olaylara ilk kez şahit oluyorduk. İnsan orada düşmanı kim, onu bile anlayamıyordu. İstanbul’da eğitimim sırasında Hürriyet gazetesinde iki yıl kadar grafiker olarak çalıştım. Gazete ek olarak ‘Çarşaf’ isimli bir mizah dergisi çıkarmaya hazırlanıyordu. Bu vesile ile orada pek çok karikatüristle tanıştım. Karikatüre aslında o güne kadar ilgim yoktu. Benim için Hürriyet, hayatımda çok önemli bir deneyim oldu. Matbaacılıkta en gelişmiş imkanlara sahipti, çok iyi yazarları, çizerleri vardı.1976 yılında okuldan mezun olarak, adaya döndüm. Bayrak Radyo Televizyon Kurumu açılmıştı, baş vurdum sekiz yılı aşkın süre orada dekoratör ve grafiker olarak çalıştım. Elbette o yıllarda içinde bulunduğumuz şartlar çok zordu. Görevim dekor yapmaktı ama grafik işlerini de yapıyordum. O yıllarda imkanlar kısıtlıydı. Atölye bile yoktu. Bilgisayar yoktu. Yirmiden fazla grafiği hep elle yapardım. Maç sonuçları, hava durumu grafikleri hep günlük yapılır, hepsini ben elimde yapardım. O yıllarda BRT’ye Türkiye’den pek çok sanatçı da konuk olarak gelirdi. Hepsi için özel dekor yapmaya çalışırdım. Bu sayede pek çok sanatçı ile tanıştım. Safiye Ayla’yı bile bu şekilde BRT’de konuk ettik.”    

“BRTK’DE ÇALIŞIRKEN KARİKATÜRE BAŞLADIM, İLK ÖDÜLÜMÜ 1980’DE ALDIM”

Karikatür çizmeye Bayrak Radyo Televizyon Kurumu’nda çalışırken 1978 yılında başladığını anlatan Musa Kayra, dönemin belediye başkanı Mustafa Akıncı’nın yaptığı Lefkoşa Kültür Sanat Festivali sayesinde bugün gördüğümüz pek çok sanatçının önünün açıldığına vurgu yapıyor.  

“O yıllarda Lefkoşa Belediye Başkanı Mustafa Akıncı bize her türlü desteği vermişti, altı yıl boyunca Lefkoşa Kültür ve Sanat Festivali düzenledik. Bu festivalden önce herkes kendi kabuğunda kapalı sanat yapmaya, bilinmeden çalışmaya devam ediyordu. Bu festival bize pek çok olanak sağladı. Bu festivalin ardından ben ilk karikatür sergimi açma imkanına da sahip oldum. Bu serginin ardından dönemin muhalif gazeteleri olan Kurtuluş, Söz ve Yenidüzen’de Barış ismiyle haftalık karikatürler de çizmeye başladım. Karikatür alanında ilk ödülümü 1980 yılında Türkiye’den Uluslararası Nasrettin Hoca Karikatür yarışmasından aldım. Böylece kendi ismimle karikatürler çizmek için cesaret kazandım.”

“ÇAĞDAŞ KARİKATÜRDE YAZININ YERİ YOKTUR”

O yıllardaki iktidarların aşırı milliyetçi, bağnaz ve baskıcı olduğuna dikkat çeken Kayra, karikatürlerin içeriğini de anlatıyor.  

“O yıllarda özellikle sol düşünceye sahip insanlar büyük baskı altındaydı. Bunu biraz da Türkiye’nin o yıllardaki iktidarlarından aldıkları güçle yapıyorlardı. Ben de karikatürü kendimi ifade biçimi olarak seçtim. Biraz da şartlar beni buna zorladı. Aslında onlara teşekkür borçluyum, tüm bunlar olmasaydı ben belki de karikatür çizmeyecektim. O günden bugüne kırk yıldır karikatür çizmeye devam ediyorum. Bu yıllar içinde iki de kitabım yayınlandı. Ben ağırlıklı olarak kara mizah üzerine karikatürler çiziyorum. Elbette daha sosyal karikatürlerim de var. İnsana dair her şey karikatür olarak çizilebilir. İlk başta karikatür sanatının tarihi ve geçmişi ile ilgili yeterince bilgim yoktu. Tüm bunları zaman içinde öğrendim. Her zaman yazısız karikatürler çizdim. Daha sonra edindiğim bilgilerden anladım ki doğru olanı yapmışım. Doğrusu ben bu tercihi çok da bilinçli olarak yapmamıştım. Bahsi geçen 1950’li yıllarda özellikle Türkiye’de yazılı karikatürler daha revaçtaydı. Zamanla anladık ki çağdaş karikatürde yazınının yeri yoktu. Bugüne kadar hep yazısız karikatür çizmeye devam ettim. Bence karikatür yazısız olmalıdır, evrensel olan budur. Önemli olan çizgilerimle insanların ne demek istediğimi anlamasıdır.”

“KARİKATÜRCÜLER OLARAK ADAMIZDA YETERİNCE BİLİNMİYORUZ”

Yıllar içinde farklı ülkelerden yetmişten fazla ödüle layık görüldüğünü söyleyen Kayra, amacının ödül almaktan öte tanınmayan bu toprakların sesini herkese duyurmak olarak açıklıyor. Kitaplarından da söz eden sanatçı sözlerine biraz da sitemle devam ediyor.

“1982 yılında Kıbrıs Postası gazetesinde günlük karikatürler çizmiştim. 1983 yılında yayınladığım ilk kitabımda daha çok bu karikatürlere yer verdim. Siyah beyaz, saman kağıda basılmış bir albüm şeklindeydi. 2005 yılında Comtech sayesinde ikinci karikatür albümümü üç dilde yayınladım.  Maalesef biz Karikatürcüler Derneği olarak yıllardır çalışıyoruz, çabalıyoruz… Doğrusu dünyada, pek çok ülkede de bilinmemize rağmen kendi adamızda yeterince bilinmiyoruz. Önemsenmiyoruz. Bu çok acı verici. Karikatür sanatına ülkemizde yeterince önem verilmiyor. Elimizdeki birikimlerle bir müze açmak istedik ancak bunu gerçekleştirebilecek imkanı bulamadık .”

“KARİKATÜRCÜYÜM DİYEN İNSAN ELDE KARİKATÜR ÇİZMESİNİ BİLMELİDİR”

Karikatür çizim tekniklerini bizimle paylaşan Kayra, sadece bilgisayarda çizim yapmakla gerçek anlamda karikatür sanatçısı olmanın mümkün olmadığını vurguluyor.   

“Her gün karikatür çizmem mümkün değil; gün olur beş tane çizerim, zaman olur üç ay geçer bir tane bile çizmeyebilirim. Ancak her ne olursa olsun karar verip çizeceğim konuyu önce çok iyi tartarım. Aklıma yazarak çizebileceğim pek çok karikatür gelir ancak amacım yazısız karikatür çizmek olduğu için onun yolunu bulmaya çalışırım. Bulursam zaten hemen çizmeye başlarım. İki yıldır Tantana mizah dergisi için de karikatürler çiziyorum. Orada zaman zaman yazılı karikatürler çizdiğim oluyor, derginin amacı insanlara karikatürü sevdirmek, yaygınlaştırmak olduğu için de arkadaşlarımızla zaman zaman bu yönde tercihler yapıyoruz. Ben karikatürlerimi elde çiziyorum, elde renklendiriyorum. Elde karikatür çizmek bana büyük de bir zevk veriyor. Zaten ben yaşımı aldım bundan sonra ancak ufak tefek renk oynamalarını bilgisayarla yapabilirim. Çok da fazla bilgisayar bilgim olduğunu söyleyemem.  Elbette yeni nesil kalem tutmasını bilmez ama bilgisayarda karikatür çizer. Bana soracak olursanız karikatürcüyüm diyen insan elde karikatür çizmesini de bilmelidir. Uygulamasa dahi bilmeli kalem nasıl tutulur, rapido nedir, tirlin nedir bunları bilmelidir.”

“HER İNSANIN HAYATTA EN BİRİNCİ GÖREVİ ÜRETMEK OLMALIDIR”

Hayatın anlamını üretmek olarak açıklayan Kayra, üretmeyen toplumların yok olmaya mahkum olduğunu hatırlatıyor.  

“Dünya büyük bir çelişki içinde, hem yaşanası hem de aslında hiç yaşanamayan bir yer. Karikatür de işte insanın çelişkisini ortaya koyan en önemli sanat dalı. Karikatürcüler her acı olayın içinde olan, dünyada yaşanan tüm acılara empati yapan, kafa yoran, bunu resmetmeye, eleştirmeye çalışan insanlardır. hayat benim için üretmektir. Her insanın hayatta en birinci görevi üretmek olmalıdır. Hangi mesleği yaparsak yapalım fark etmez. Asıl olan üretmektir. Bizler toplum olarak üretimden koparıldık, uzaklaştırdık. Ancak şunu anlamalıyız ki üretmezsek yok olmaya mahkumuz. Bu nedenle de birinci görevimiz üretmek olmalıdır. Bunun devamı olarak da adada barış ve huzur ortamına erişmek olmalıdır.”

       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

     

   

  

 

 

       

 

  

 

Dergiler Haberleri