Okurlarımız bildiklerini paylaşmaya devam ediyor...
“Mustafa Abuzet’i öldüren Aletirkeli F. imiş... Onu Alekitre’de bir tarlaya gömmüş...”
Bir okurumuz, bize elektronik postayla ulaşarak şu bilgileri paylaştı:
“İki üç yıl kadar önce Larnaka’ya Mağusa Kaymakamlığı’na gitmiştim. Kızımı kaydedip kimlik kartı almak için.. Kalabalık idi, sıramı beklerken susadım bir ara ve dışarı çıkıp ordaki bir Rum’a su en yakın nerde satılır diye sordum. “Neye para verecen içerde var” deyip yerini tarif etti, gidip içtim ve bir sigara yakmak için tekrar dışarı çıktım. Aynı Rum ile konuşmaya başladık..
“Nerelisin?” dedi.. “Civisilliyim” dedim. “Aaa, komşuyuz, ben da Aletirkeliyim (Alethriko)” dedi. “Eyi” dedim. Biraz ondan bundan, eskilerden konuştuk, bizim köylü birkaç kişiyi sordu, söyledim.. Ondan sonra da ben sordum...
- Bezirgan Toğlo sağdır?
- Uuuu.. Öldü çoktan...
- Eyi adamıdı, çok alış veriş ettiydık gendinden..
- Ya eyiydi.. Türkçe de öğretirdi bize...
- F..... napar be komşu? Sağdır yoksa öldü o da?
- Gebermedi o daha..(Then psofisen ginos agoma) dedi..
- Gebermedii?? Hoşlanman galiba gendinden?
- Kim hoşlanır gendinden? Az mı yaptı size da, bize da? Hatırlaman neler etti size? Hem yalnız size yapmadı.. Darbede Makaryosçuların listesini yaptıydı bizim köyde, “Bitsin savaş da temizleycem hepsinizi” dediydi.. Babamı da yazdıydı listeye..
- Bize yaptıklarını hatırlarım be gumbaro.. Bizim köyün otobüsünü birkaç günde bir durdurur da endirirdi bizi otobüsten da yoklardı... dedim.
- Sizin köylü Mustafa’yı o vurdu.. Bilin?
- Yanlışın olmasın be gumbaro.. Ay Lazaro’da (Larnakada bir meydan) vurmuşlar onu deye duyduyduk biz...?
- Doğrudur orda vurdular ama F... vurdu onu.. Vurduktan sonra da getirip bizim köyün ovalarına bir yere gömdüler.. Ama kimse bilmez
- Sen gömdüğü yeri bilin be gumbaro?
- Bilmem, sorsalar da söylemez o şeytan... Hem zaten kanser oldu.. Gebermesi yakındır.....
Bu konuştuğum Rum’un adını sormadım...
Bizim köylü bir Mustafa Abuzet vardı. O dönem moda olan tek pistonlu Macleys marka süslü püslü bir motosikleti vardı.. 1963 olaylarının çıktığı aylarda devamlı motosikleti ile Larnaka’ya gider gelirdi. “Gitme be Mustafa” derlerdi, dinlemezdi. Bir gün gene gitti.. Gelmedi... Karısı Emine aba yollara düştü gitti ondan bundan araştırdı, Barış Gücü’ne haber verdiler.. Neticede bulunmadı... Halen de kayıptır. Eminaba 6 çocukla kalakalmıştı. Bu çocuklar şimdi büyüdüler, evlendiler..Eminaba da sağdır, çocukları da..Mormenekşede ikamet ediyorlar...”
Mustafa Abuzet’in hikayesini bu sayfalarda Kasım 2009’da yayımlamıştık. Mustafa Abuzet, Larnaka’da, Ay Lazaro Kilisesi’nin bulunduğu meydanda “kayıp” edilmişti motosikletiyle. Daha doğrusu en son görüldüğü yerdi bu... Ay Lazaro’dan sonra nereye gittiği ya da alınıp nereye götürüldüğü bilinmiyordu... “Kayıp” edildiği tarih 26 Şubat 1964 idi. Eşi Emine Ergazi, altı çocukla geride kalmıştı. Çocuklarının en küçüğü altı aylıktı, adı Tanyel’di – Tanyel’in adını değiştirip ona “kayıp” babasının adı olan Mustafa’yı koymuşlardı... Aradan üç ay geçmeden, bu kez Mustafa Abuzet’in eşi Emine Hanım’ın kardeşi Mehmet Abuzet, arkadaşı İbrahim Osman’la birlikte, Lefke’den Lefkoşa’ya giderken, portokal yüklü kamyonlarıyla birlikte Mayıs 1964’te “kayıp” edilmişti. İbrahim Osman “kayıp” olunca, eşi Hatice yedi çocuğuyla birlikte geride kalmıştı... Mehmet Abuzet, geride gözü yaşlı eşi Dervişe Hanım’ı ve üç çocuğunu bırakmıştı... Emine Hanım ise önce eşinin, birkaç ay sonra da kardeşinin “kayıp” edilmesinin şokunu, travmasını ve büyük acısını yaşamıştı... O ve altı çocuğu... Bir düşünün: Bu üç “kayıp” insandan geriye üç gözü yaşlı eş ve tam 16 “kayıp” çocuğu öksüz kalmıştı... Mehmet Abuzet’in üç çocuğu, İbrahim Osman’ın yedi çocuğu ve Mustafa Abuzet’in altı çocuğu: Eşleriyle birlikte toplam 19 insan ve onların yakın çevrelerini de düşündüğünüzde bir anda gelen bu korkunç acının boyutunu belki daha iyi kavrayabiliriz...
Mustafa Abuzet “kayıp” edilmeden önce, 40 gün süreyle “Teşkilat”ın “ricası” üzerine, motorcuğuyla, Çite’deki Kıbrıslırum polisinin yakaladığı Civisilli Cemal Hüdaverdi’ye yemek götürmüştü. Herhalde başka birisi Civisil’den Çite’ye gidip gelmek istemiyordu ve bu işi Mustafa Abuzet’e vermişlerdi. Cemal Hüdaverdi de, yanındaki Klavyalı şöför Mehmet Ali de, üslerden köye dönerken, Aletirke’den geçmeyip Çite üzerinden köye dönmeye çalışırken, Kıbrıslırum polisi tarafından durdurulup yoklanmış ve her ikisinin üzerinde de tabanca bulununca, tutuklanmışlardı. Çite’deki polis karakolunda tutuluyorlardı. Mustafa Abuzet Civisilli Cemal Hüdaverdi’ye yemek götürsün diye her gün Çite’ye gidip gelirken, herhalde “mimlenmiş” olmalı ki, 26 Şubat 1964’te Larnaka’ya akrabalarını ziyaret ettikten sonra, bir daha köyüne dönememişti... “Kayıp” edilmişti.
Mustafa Abuzet’le ilgili olarak bir Kıbrıslırum şahit, bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine, Aradip köyü girişinde bir kuyu göstererek, bu kuyuya bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in gömülmüş olduğunu anlatmıştı. Ancak kuyuya gömülen şahıslar arasında Mustafa Abuzet var mıydı yoksa o başka bir yere mi gömülmüştü, bu henüz bilinmiyor çünkü bu şahidin göstermiş olduğu kuyu, henüz kazılmış değil.
Şimdi de Kıbrıslıtürk bir okurumuz, bir Kıbrıslırum’dan duyduklarına dayanarak, Mustafa Abuzet’in Aletirke’ye gömülmüş olabileceğini anlatıyor.
Bu konuda araştırmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Bu okurumuza da bizimle bu bilgileri paylaştığı için sonsuz teşekkürler...
En büyüğü 11 yaşında, en küçüğü altı aylık olmak üzere altı çocukla geride kalan Mustafa Abuzet’in sevgili eşi Emine Hanım, evlatçıklarını büyütmek, onları yetiştirmek için çok zahmetli bir hayat sürdürdü...
Emine Hanım tarlalarda, ovalarda ekin biçmeye, vigo biçmeye, çappa çekmeye, patates toplamaya, hatta yollarda asfalt dökmeye bile gidecekti. Kendi evini evlatçıklarıyla birlikte kendi inşa edecekti: Evin temellerini kendi kazacak, çimentosunu yoğuracak, temelleri dökecekti. Bir usta tutacaktı ama kendi ve çocukları da ustaya yardım edecekti... Bu harika kadın, tek başına altı evladını yetiştirmeye çalışırken, köylüleri de ona yardımcı olacaktı...
Emine Hanım, Civisil’de çalışıp çabalamaya ve hayatta kalmaya çalışıyordu... Altı çocuğunu besleyip büyütmek zorundaydı. Eşi “kayıp” olduktan dokuz ay sonra ona 5 Kıbrıs Liralık bir maaş bağlamışlardı. Aile toplam yedi kişiydi ve her bir kişiye bir lira bile düşmüyordu! Bu yüzden ovalarda, tarlalarda, yollarda çalışıp duracaktı Emine Hanım...
Emine Hanım yatalak... Ama gözü televizyonda, gözü gazetede, kulağı telefonda... Her an sevgili eşi Mustafa Abuzet’ten geride kalanların bulunmasını, bu haberi almayı, bir cenaze töreni düzenlemeyi istiyor... Kardeşi Mehmet Abuzet’in bulunmasını bekliyor... “Kayıplar”dan birisinden geride kalanlar bulunduğunda ve bir “kayıp” cenazesi yapıldığında içi doluyor: “Acaba ölmeden bize da nasip olacak mı?” diyor...
Kayıplar Komitesi yetkililerine, bu yaşlı “kayıp” eşi adına çağrımızdır: Bir an önce Kıbrıslırum şahidin Aradip’te gösterdiği kuyunun kazılması için lütfen süreci hızlandırın! Emine Hanım, hasta yatağında “kayıp” kocasının cenazesini bekliyor... Bir Kıbrıslıtürk okurumuzun verdiği yeni bilgiler ışığında, lütfen Aletirke köyünde bir araştırma başlatın... Mustafa Abuzet’i öldürmüş olduğu söylenen F.’nın halen hayatta olduğu anlatılıyor... Biz de Kıbrıslırum okurlarımız aracılığıyla, Aletirke köyünde araştırma yürüteceğiz... Emine Hanım’ın “kayıp” kardeşi Mehmet Abuzet ve arkadaşı İbrahim Osman’ın olası gömü yeri olan Koççinotrimitya köyü çıkışında “laumya” tabir edilen, Kayıplar Komitesi yetkililerine 2009 yılında göstermiş olduğumuz ve haritasını da vermiş olduğumuz sıra kuyularda lütfen bir an önce kazılara başlansın, onlardan geride kalanların bulunması için elden gelen her şey yapılsın... 47 yıllık bu bekleyiş bir an önce sona ersin ve Emine Hanım, bu dünyadan gözü açık gitmesin, başka “kayıp” yakınlarına olduğu gibi... Tümümüz, elbirliğiyle mümkün olan her şeyi yapalım ki Emine Hanım’ın ve evlatçıklarının 47 yıldır devam eden dipsiz acılarına bir an önce son verelim...