Egemen eşitliğimiz kabul edilmedikçe, devletimiz tanınmadıkça müzakereler başlamazdı, oydu, buyduyu geçiniz!
-*-*-
Nikos Hristodulidis yalan söylediydi, BM’den davet gelmediydi meselelerini de unutunuz!
-*-*-
Müzakereler, Crans Montana’da kaldığı yerden başlıyor…
Çok güvenilir bir kaynak söyledi!
-*-*-
Peki ne zaman?
En yakın zamanda!
Üç bilemediniz beş vakte kadar diyelim…
Ağustos, olmadı Eylül!
-*-*-
İki tarafın ne görüşeceğinin programı bile hazır!
İki farklı pakette beş ana başlık görüşülecek!
-*-*-
Efendim peki Türkiye?
Havadis gazetesi, Çarşamba günkü manşetinde, Ankara’daki Ünal Üstel – Hakan Fidan görüşmesinin “program dışı” yapıldığını yazmış ve Fidan’ın, Üstel aracılığı ile Ersin Tatar’a, “yumuşa” mesajı gönderdiğini yazmıştı ya!
Evet, Türkiye’nin müzakerelerin başlayacağından haberi vardır; paket program da kabul edilmiştir…
-*-*-
Peki iki taraf ne görüşecek?
Önce birinci paket ele alınacak…
Bu pakette, güvenlik ve garantiler, asker çekilmesi ve siyasi eşitlik pazarlığı yapılacak…
-*-*-
Akabinde ikinci paket masaya gelecek…
Burada da toprak ve mülkiyet ile yerleşik yabancılar konusu tartışılacak…
-*-*-
BM, karşılıklı “al ver”le meseleyi tamamlamayı hedefliyor…
-*-*-
Umutlu muyum?
Yani bu haberi alana kadar zerre umudum yoktu!
Ama şimdi umutsuz değilim!
-*-*-
Peki Ersin Tatar ve çevresindeki beş – on faşist çıkarcı?
Hade ya hu siz da!
Külliye, içine girenin başına yıkılır inşallah!
Hastanemiz yok!
Tamam tamam, “var” diyelim!
-*-*-
E doktor yok!
Dün sabah Tıp – İş Başkanı Özlem Gürkut Sim tv’de konuğumdu, anlattı…
İçim cız etti…
Acil Servis’te, Onkoloji gibi çok önemli bölümde doktor eksikliklerinden söz etti!
-*-*-
Doktorlar, devletin çalışma koşullarından şikayetçi; bir bir ayrılıyorlar!
Eskiden kamuda doktor olmak bir ayrıcalıktı; şimdi kimse kamuda doktor olmak istemiyor!
Maaş yetersiz, çalışma koşulları ağır!
-*-*-
Hadi diyelim doktor bulduk, tamam, eksikler giderildi!
E yatak yok!
Özellikle yoğun bakım üniteleri tamamen yetersiz!
-*-*-
Daha dün 117 vatandaş yapıldığı açıklandı!
Elini kolunu sallayan geliyor!
Acil Durum Hastanesi’nin kadın doğum bölümünde yatan hamile ya da yeni doğum yapmış kadınların neredeyse tamamına yakını Afrikalı…
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Hadi diyelim ki; doktor bulduk, yatak da sağladık, tamam!
İlaç yok!
En acil, en pahalı, en gerekli ilaçlar hep eksik!
-*-*-
Eğitimde okulsuzluğu; ihale mafyacılığıyla yapılmaya çalışılan ama yapılamayan okul sağlamlaştırmalarını da geçiyorum!
Konteyner sınıf rezaletini de!
-*-*-
Yolları, elektriksizliği, susuzluğu da bıraktım!
-*-*-
Peki, külliye?
Külliye tamamdır!
İnşaat maşallah, tam gaz!
-*-*-
Kimse kusura bakmasın, “parayı Anavatan verdiydi, hediyeydi” saçmalığını sakın, ama sakın kullanmayın!
Evladı ya da yavrusu bu haldeyken, hastane – okul – yol – su – elektrik yerine gösteriş yapmaya para harcayan bir anaya, eminim milliyetçi, Müslüman, muhafazakar abiler ve kardeşler; “vay da ne güzel anam varmış” demez umarım!
-*-*-
Anayı geçtim; aklıma başını kumardan kaldırmayan, her gece meyhaneden, kerhaneden çıkmayan “aile resileri” geldi birden!
“Be evde çocuklar sefil; hiç mi utanamıyorsun?” diye sormaz mıydınız?
Sorardınız diyorum!
-*-*-
Efendim, beddua ediyorum; külliye denen rezillik, içine girenin başına yıkılır inşallah!
Bu toplum, bu ahlaksızlığı – hediye de olsa - asla kabul etmemelidir!
-*-*-
Ortada namussuzluk ve ahlaksızlık seviyesi çok yüksek bir çirkinlik vardır!
Kaldı ki, külliyenin üzerine yapıldığı toprak da “helal” değildir; ganimettir, hırsızlıktır!
Hıristiyan insanlara ait hırsızlık toprağa cami yapmak da bir başka cins ahlaksızlıktır ki bu da “dini açıdan rahatsızlık”tır!
Unutmayalım, abartmayalım, affedelim!
Fasariyalar dönemi…
60’ların başları…
Hatta 60’ların az öncesi…
Koççina ya da Erenköy’e Türkiye’den hatta başka bir yerden daha silah geldiği iddia ediliyordu…
Rumlar, bu köyümüze saldırmaya hazırlandı…
Kıbrıs’taki Yunan komutan karşı çıktı…
Grivas dinlemedi…
Yorgacis hiç dinlemedi falan derken saldırı başladı…
500 kadar üniversite öğrencisi Kıbrıslı Türk, Türk bombardıman uçakları desteğiyle Rumları Koççina’ya sokmadı; her iki taraftan gençler, köylüler, askerler öldü…
Rumlar 8 Ağustos 1964’ü her yıl kiliselerinde dualar okuyarak lanetliyor ve Türkiye’yi suçluyor…
Biz de her yıl kutlama yaparak Türkiye’ye şükranlarımızı sunuyoruz…
Unutmayalım tabii ki; Rumların yaptığı gibi tek suçlu karşı tarafmış gibi abartmayalım ve hiç yapmadığımızı yapıp affedelim… Doğrusu bu diyorum…
Kıbrıslı yelkenci Pavlos Kontides geçtiğimiz Çarşamba günü Olimpiyat Oyunlarında gümüş madalya kazandı… Marsilya’daki yarışta altın madalyayı Avustralyalı Matt Wearn elde etti… Kontides, aynı başarıyı bir önceki olimpiyatlarda da sergilemişti… Tabii ki gurur duyuyoruz…