Dünya haritası üzerinden ülkelerin isimlerini okurken, bütün ülkeleri kendi ülkemiz gibi zannettiğimiz yaşlarda, futboluyla bir döneme damga vurmuş bir ismin, “Roy Keane’in memleketi” diye tanımıştım İrlanda’yı.
Sonraki yıllarda tarihi, üretimi ve sanat camiasına kazandırdıklarıyla da İrlanda hakkında bilgi sahibi olmuştum.
***
Geçtiğimiz haftayı Kıbrıs’tan uzakta İrlanda’nın başkenti Dublin’de geçirirken hatırladım o günleri.
Dublin Havalimanı’na ayak basar basmaz yerel dille karşılaştık.
Havalimanı çıkışında aracımızı alıp, Güney Dublin’in en büyük yerleşim yerlerinden olan ve bir hafta boyunca konaklayacağımız Tallaght’a doğru yol aldık.
***
Tallaght, 8’inci yüzyıldan itibaren bir manastır yerleşiminin bulunduğu, Ortaçağ İrlandası’nın en önemli merkezlerinden biriydi. Günümüzde ise 81.022 nüfusa sahip.
***
Konaklayacağımız evimize yerleştikten sonra, kendimizi yeniden şehrin sokaklarına attık ve İrlandaca “hız” anlamına gelen “Luas” tramvaylarına binerek Dublin merkezine indik.
Dublin şehir merkezi, renkli, coşkulu ve huzurlu… Her köşede müzisyenler, birbirinden güzel şarkıları, başarıyla seslendiriyorlar.
***
Araç trafiğine kapalı geniş caddelerinden yürüyerek vardık Temple Bar Bölgesi’ne. Viski ve biralarıyla ünlü olan İrlanda’nın, eğlence hayatının kalbi burası.
Meşhur The Temple Bar da burada.
1840’ta açılan bu bar, Dublin’in en popüler mekanı olup, adını içinde bulunduğu Temple Bar bölgesinden alıyor.
Temple Bar bölgesi ise adını 1555-1627 yılları arasında yaşayan Britanyalı politikacı Sir William Temple’dan almış.
İrlanda müziğini ve kültürünü yaşatan hareketli ve eğlenceli bu bölge Dublin’de turizm ve gece hayatının merkezi sayılıyor.
***
Ve Trinity College…
Tarihi ve kaliteli bir eğitim yuvası.
İrlanda Lord Şansölyesi Adam Loftus'un tavsiyesi üzerine bir kraliyet beratı yayınlayan Kraliçe I. Elizabeth tarafından 1592'de kurulan bu kolej, İrlanda'nın en eski üniversitesidir ve hem Oxford hem de Cambridge'in kolej üniversitelerinden örnek alınarak tasarlanmış.
Bu tarihi okulun heykellerle dolu bahçesinde gezinirken bu okulun mezunlarını düşündüm…
Oscar Wilde, Samuel Beckett, Jonathan Swift, Sheridan Le Fanu, Bram Stoker, Oliver Goldsmith, William Congreve ve daha niceleri.
Trinity College için bir başka yazımızda ayrı bir bölüm ayıracağız. Çünkü okulun bünyesinde bulunan büyük kütüphane ve salonları da değinilmeye değer.
***
İrlanda’da viski ve biranın yanında, midyenin, patatesin de revaçta olduğunu söylemeliyim. Yolu İrlanda’ya düşen okuyucularımız geleneksel yemeği Irish Corned Beef’i de mutlaka denemeliler. Pişman olmayacaklar.
***
İrlanda trafiğinin düzenli ve kontrollü olduğunu söyleyebilirim. Araç sürücülerinin trafik kurallarına uyduğu ve saygılı oldukları da dikkat çeken bir diğer nokta. Bir de yaya geçitlerinde bulunan trafik ışıklarında sarı ışık da var. Bu “hızlanın” demek…
Tıpkı İngilizler gibi İrlandalılar da toplu taşımacılığı yaygın bir şekilde kullanıyor. O yüzden trafikte bir yoğunluk yaşanmıyor.
***
Dublin yeşil bir şehir…
Doğaya, yeşile, çevreye önem veriliyor.
Bolca park, ormanlık ve sulak alan, şehrin havasını temizlerken, insanların sağlıklı bir ortamda yaşamasını da sağlıyor. Bizim gibi yeşil fakiri ve çevre bilincinden yoksun bir yerden çıkıp da İrlanda’ya gidip, oradaki yeşili ve çevreye gösterilen önemi görünce, yürekten bir “Ah!” çekmedim değil.
***
İşte bu parkların en dikkat çekenlerinden biridir St. Stephen’s Green Park…
St. Stephen’s Green Park’ta bulunan Famine Memorial (Açlık Anıtı) da dikkat çeken anıtlardan biri. İrlanda tarihi açısından büyük bir acıyı simgeleyen bu anıt da Dublin’i ziyaret eden turistlerin yoğunlukla görmek istedikleri şehrin bir simgesi haline dönüşmüş.
1967 yılında Edward Delaney tarafından yapılan ve şimdiki yerine dikilen bu anıt, İrlanda’da 1845 yılında yaşanan büyük kıtlığı simgeliyor.
İrlanda’da o tarihlerde yaşanan büyük kıtlık beraberinde, hastalık, ölüm ve kitlesel göçü getiriyor.
***
Sadece yeşile ve çevreye değil, geri dönüşüme de büyük önem veriyor İrlandalılar. Geri dönüşüm evlerde başlıyor. Evlerden kapı önlerine, sokaklardan şehirlere yayılan bir halka halinde atıklar ayrıştırılıyor ve bu bilinçle nesiller yetiştiriliyor.
Takdire şayan bir sistem oluşturulmuş durumda.
***
Trafikten çevreye, atık ayrıştırmadan eğitime kadar her alanda kurulan düzenli bir sistem olunca, İrlandalıların yüzlerindeki mutluluğu fark ediyoruz.
İnsana değer veren bir yönetimle yönetildikleri için, sorunlarını minimum düzeyde tutuyorlar.
Hepsinden önemlisi yardıma muhtaç kişilerin de sosyalleşebildiği ve yaşam sürebileceği bir ülke İrlanda. Çok sayıda yardıma muhtaç kişinin, yanlarında yardımcılarıyla birlikte, kafelerde, restoranlarda oturduklarını görünce, kendi ülkemizdeki durumu düşündüm. Utandım, üzüldüm.
Biz yardıma muhtaç insanlarımızı, yaşlılarımızı, engelli bireylerimizi evlerine hapsederken, İrlanda’da bu insanlar yardımcılarıyla birlikte sokağa çıkabiliyor, parklara ve bahçelere gidebiliyorlar.
Bu seviyeye erişebilmek için daha çok yolumuz var.
***
Son olarak Molly Malone heykelinden de bahsetmek istiyorum.
Dublin’in barlarına gittiğinizde mutlaka duyacağınız bir halk türküsüne ilham olmuş bir genç kız; Molly Malone…
“Cockles and Mussels” veya “In Dublin’s Fair City” olarak da biliniyor.
Heykel, 13 Haziran’ın Molly Malone Günü olarak ilan edildiği 1988’de dönemin Dublin Belediye Başkanı Ben Briscoe tarafından Grafton Caddesi’ne dikildi.
2014’te de bulunduğu yere tramvay yolu geçeceğinden yerinden sökülen heykel, Suffolk Caddesi’ne dikildi.
İrlanda’da 17’nci yüzyılda yaşamış Molly’nin efsanesi nesilden nesile, dilden dile dolaşıyor. Ancak şarkılara konu olmuş Molly’nin 17. yüzyılda veya başka bir zamanda gerçek bir kadına dayandığına dair hiçbir kanıt yok.
Rivayete göre, yokluk içinde yaşayan Molly Malone gündüzleri midye satarken, akşamları da göz kamaştırıcı güzelliğini de satmak zorunda kalıyormuş.
Molly Malone heykeline bakarken göğüs kısımlarının renk değiştirdiği dikkatimi çekti. Oradaki İrlandalılara bahsettiğimizde, Malone heykelinin göğüslerine dokunmanın uğur getirdiğine inanıldığı için oraya dokunulduğu ve zamanla renk değiştirdiği bilgisini verdiler.
Sahi yalan bilemem, ben de onların yalancısıyım…
Madem ki Molly Malone ile yazımızın sonuna geldik, ona adanan o güzelim şarkının sözlerinden bir bölümle tamamlayalım:
“In Dublin's fair city,
Where the girls are so pretty,
I first set my eyes on sweet Molly Malone,
As she wheeled her wheel-barrow,
Through streets broad and narrow,
Crying, ‘Cockles and mussels, alive, alive, oh!’”