Bir yılı aşkın süredir lenf kanserdi tedavisi gören eden Aysel Metni, tedavi sürecini, hastalığını ve tüm bunlara rağmen hazırlığa başladığı düğün telaşını anlatıyor…
“Nikah kıydık, on beş gün geçti hastalığımın tanısı konuldu. O zamanda, hastalığım sebebiyle düğünü ertelememiz gerekmişti, evliliğimizin ilk yılı hastalığımla geçti. Biz yine de devam ettik, şimdi ise Pazar günü düğümüz olacak…”
Dila ŞİMŞEK
Tanısının konduğu günden bu yana, 1 yılı aşkın süredir lenf kanseri tedavisi gören 27 yaşındaki Aysel Metni, tedavi sürecini, hastalığını ve tüm bunlara rağmen hazırlığa başladığı düğün telaşını anlatıyor…
Üniversitede muhasebe bölümünü bitirdikten sonra, annesi ile birlikte bir ofiste çalışmaya başladığını kaydeden Metni, hastalık sebebiyle işinden ayrılmak zorunda kaldığını söylüyor. “Lenf kanseri tanısı konulmadan önce işimden çıkmak zorunda kaldım. Yaşadığım ağrılar sebebiyle işe gidemiyordum. Sürekli öksürüğüm vardı, yemek yemezdim, hep hastaydım” diyor.
“Doktorlar bana ‘fıtık’ teşhisi koydu, beni neredeyse fıtık ameliyatı edeceklerdi”
Metni, 2017’de kulağında ağrı hissettiğinde annesine söylediğini, sonrasında da kulak burun boğaz doktoruna gittiklerini belirtiyor. “Kulağımın arkasında tomurcuklar çıktı ve çok ağrım vardı. Doktor da bana antibiyotik verdi. Aradan zaman geçti, ağrı kasıklarıma, bel kemiğime vurdu… Eşimle o zamanlar sevgiliydik, beni Mağusa Devlet Hastanesi’ne götürdü. Oradaki doktorlar bana ‘fıtık’ teşhisi koydu, beni neredeyse fıtık ameliyatı edeceklerdi, ağrı kesici iğne yapıp yolladılar” diye konuşuyor.
“İlk üç ay zatürre teşhisiyle yatırdılar…”
Hastalığın ilerlemesiyle yemek yiyemediğini, devamlı kusma şikayeti olduğunu ifade ediyor. “Ciğerlerimin filmini çektiler, iki gün sonra filmi gördüklerinde sol ciğerimin iflas ettiğini söylediler. Hemen Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu’nu aradılar, çok şanslıyım ki Fatma Cambay o gün nöbetçi doktordu, benimle çok ilgilendi” diye devam ediyor.
Sonrasında Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu’na sevk olduğunu, oksijen bağlanarak üç ay boyunca hastanede yattığını söylüyor. “İlk zamanda çok yüksek ateşim vardı, ancak bir hafta içinde düşmüştü, başkası olsa beni taburcu da edebilirdi, ama Fatma hanım bana tanımı koymadan hiçbir yere göndermeyeceğini söyledi. “Devamlı tanımı bulmaya çalıştılar, bulamadılar, akciğerlerime baktılar, sıvı vardı onu almak için cihaz taktılar… İlk üç ay zatürre teşhisiyle yatırdılar… Gelen diğer hastalar zamanla taburcu oldu gitti, ben aylarca oradaydım” şeklinde konuşuyor.
“Kanser tanısı 31 Mart’ta kondu”
Bir sene önce Biyopsi sonucu çıktığında kanser olduğunun belirlendiğini anlatan Metni, ailesine ‘her şeye hazırlıklı olmalarının’ söylendiğini dile getiriyor. “Çok zaman kaybetmiştim, hastalığın son evresindeydim. Ama hemen tedaviye başladık, hastalığım %80 geriledi derken, stresten dolayı tekrar arttı, yapılan kontrolde ilk günkünden bile fazla çıktı” diyor. Hastalığa bitti dedikçe tekrar başladığını ifade eden Metni, vücuduna yayılmaya başladığını kaydediyor.
“İki kere biyopsi oldum, hem akciğerimden hem karaciğerimden… Mantar tedavisi görmeye başladım, bu kez kemoterapilerim altı saate yükseldi ama vücudum tedaviye cevap vermiyordu” diye devam ediyor.
“Bu kadar uzun süre boyunca böyle bir hastalıkla uğraşmak maddi ve manevi açıdan hiç kolay değil”
Doktorum, ‘bu böyle olmaz seni şansa bırakamam’ dedi, Ankara Tıp Fakültesi’ne, hocasının yanına gönderdi. “Kardeşimle gittik, 29 gün kaldık, hücre nakli olacaktım, aradan bir hafta geçti, nakil olacağım diyerek hastaneye gittik, doktor hemen hastaneye yatmam gerektiğini, çok kötü durumda olduğumu, hastalığın yayıldığını söyledi. Cebimizde 80 TL kalmıştı. Bu kadar uzun süre boyunca böyle bir hastalıkla uğraşmak maddi ve manevi açıdan hiç kolay değil. Tanesi 1200 TL’den iki kere iğne almam gerekti. Kardeşim Ankara’ya benimle gelmişti, onun da masrafları vardı. Bu yüzden benim için yardım kampanyası başlatıldı ve insanlar yardım etti” şeklinde konuşuyor.
“Evliliğimizin ilk yılı hastalığımla geçti”
Tüm bu süreç boyunca eşinin hep yanında olduğunu ifade eden Metni, “Kanser teşhisi konulmadan önce eşimle zaten sevgiliydik, üç aylık bir birlikteliğimiz vardı. Ben Vadili’de, o da Erenköy’de yaşıyordu. Her gün gider gelirdi, çok mutlu olduğumuz için evlenmeye karar verdik. Nikah kıydık, on beş gün geçti hastalığımın tanısı konuldu. O zamanda, hastalığım sebebiyle düğünü ertelememiz gerekmişti, evliliğimizin ilk yılı hastalığımla geçti. Biz yine de devam ettik, şimdi ise Pazar günü düğümüz olacak…” diyor.
“Hep baştan savdım, çok zaman kaybettim”
Metni, yaşadığı stresli hastalık sürecine vurgu yaparak sözlerine şöyle devam ediyor: “İnsanlar sakın ‘sadece bir baş ağrısı, karın ağrısı’ diye geçiştirmesin… Mutlaka kontrollerini yaptırsın. Hastalığım ilk veya ikinci evresindeyken tanım konulsaydı, şu anda bu durumda olmazdım. Ancak geçiştirmelerim yüzünden hastalığım son evredeyken teşhis edildi. Hep baştan savdım, çok zaman kaybettim. Bu hastalık beş senede bütün vücuda yayılırmış, ben gittiğimde artık son evreydi ve biz bunu hiç fark etmedik. Küçük şeylere üzülmesinler, kendilerini yormasınlar. Hasta olanlar da kendisini kapatmasın, çünkü ben nakil olduğumda bile hastanedeyken gelinlik bakıyordum, takı seçiyordum düğün için… Kendimi hep bir şekilde motive ettim”