Kıbrıslı Türk Müzakereci Özdil Nami, Haftalık Kathimerini gazetesinin Crans Montana’da yaşananlarla ilgili sorularını yanıtladı.
Gazete, Nami’nin, Crans Montana’da Rum tarafının diğer şeyler yanında Dönüşümlü Başkanlığı da reddettiği için federasyon çözümüne hazır olmadığını, bu nedenle müzakerelerin, çöktüğü noktadan yeniden başlaması olasılığını uzak gördüğünü belirtti.
Kathimerini Nami ile yaptığı geniş söyleşiyi “Müzakerelerin Çöküşüne Dönüşümlü Başkanlığın Reddi Yön Verdi” başlığıyla aktardı.
“Kıbrıs Türk tarafı kesinlikle masadan ayrılmadı”
Gazetenin, Kıbrıs Türk tarafının 7 Temmuz sabahı müzakere masasından ayrıldığı iddiasına karşılık “Kıbrıs Türk tarafı kesinlikle masadan ayrılmadı” diyen Nami şunları söyledi:
“O gece BM Genel Sekreteri yemeğin başlarında, bütün çabaları özetledi ve Kıbrıs sorununun 6 başlığında da önemli ilerleme kaydedildi. Yönetim’de önemli ilerleme var. Toprakta anlaşmazlıklar daraldı. Garantiler’de her iki taraf da bazı görüşler ortaya koydu buna rağmen bütün başlıklarda bazı açık konular kaldı. Dolayısıyla, sonuç olabilmesi için açık kalan konulara bir al-ver prosedüründe paket şeklinde yaklaşmalıyız. Genel Sekreter, ana konular belirlendiğine ve bir al-ver prosedürünün nihai çözümü mümkün kılacağına işaret etti.
Vurgulanmalıdır ki Guterres çerçevesini kabul eden Kıbrıs Türk tarafıydı ve önerilerimizi bu çerçevede yaptık, bunu BM resmen teyit etti. Yine BM, Kıbrıs Rum tarafının ilk belgesinin çerçeve dışında olduğunu saptadı ve revize edilmesini istedi. Bunlar yemekte konuşuldu. Kıbrıs Türk tarafı yemekte, konferansa yalnız Güvenlik-Garantiler meselesinin halli için değil kapsamlı çözüm için katıldığını açıkça ortaya koydu.”
Nami, bu noktada Kıbrıs Türk tarafının tutumu sorulduğunda; Kıbrıs Türk tarafının kayda değer adımını, müdahale hakkının kalıcılaşmasının mümkün olmadığı belirtilen Guterres çerçevesini kabul ederek attığını vurguladı, şunları ekledi:
“Bizim taraf bu hakkın belirli bir süreliğine devam etmesini, kuracağımız federasyonun başarısına göre, mesela 15 yıl veya sonra veya başka bir zaman bu sistemi yeni bir güvenlik sistemiyle değiştirmeyi önerdi. Yine, masaya yeni fikirler koyma irademizi de belirttik. Böyle bir şey yapabilmemiz için Kıbrıs Rum tarafının diğer açık konularda Kıbrıs Türk tarafına yardımcı olması gerekiyordu. Kıbrıslı Türklerin yeni federasyona etkin katılımları güvence altına alınmalı, Mülkiyet’te çözüm sonrasında Ada’nın Kuzey parçasında yeni bir kaotik durumdan kaçınılmalı ve Toprak’ta binlerce insanın yeniden göçmenlik yoluna düşmeyeceği bir formül bulunmalıydı.”
Bu öneriye Rum tarafının yaklaşımı sorulduğunda “Sayın Anastasiadis konferansın ilk gününden son gününe kadar stratejisinde ısrar etti” diyen Nami. Anastasiadis’in söylediklerini şöyle aktardı:
“Türk tarafından, müdahale hakkının çözümün ilk uygulama gününden itibaren kaldırılacağına dair yazılı söz istiyorum. Yine bütün askerlerin belirli bir süreden sonra tamamen çekileceğine dair yazılı garanti istiyorum. Bu yazılı garantileri almadan, başka konularda size yardımcı olmak için hiçbir şey yapmayacağım. Öyle ya da böyle, son iki yılda diğer konularda size çok yardım ettim.”
“Kıbrıs Türk tarafı yazılı öneri sunmadı çünkü Sayın Anastasiadis’in son önerileri yazılı sunulmamıştı…”
Nami “siz al-ver’de ısrar ettiniz mi?” sorusuna “Evet” cevabını verdi, şöyle devam etti:
“Şimdi Sayın Anastasiadis’in ve Sözcüsü Hristodulidis’in açıklamalarını takip ediyorum. Bunlar, Kıbrıs sorununu ve konferansın detaylarını bilmeyen çoğu Kıbrıslı Rumu tatmin edecek açıklamalar. Örneğin ‘Kıbrıs Türk tarafına önerilerimizi yazılı verdik ancak onlar bize yazılı cevap vermedi. Müdahale hakkının ve garantilerin idamesinde sürekli ısrar ettiler, bu nedenle müzakereler çöktü’ diyorlar. Bunlar, gerçeği yansıtmayan tezler. Kıbrıs Türk tarafı, Rum toplumunun ilgi gösterdiği konularda adım atabilmek için Rum tarafından bir dizi meselede yardımcı olmasını istedi.. Çözüm istiyorsak önerilerimizi BM Genel Sekreteri’ne iletebilirdik o da müzakere masasına bir paket koyabilirdi. Kıbrıslı Rum lider bu öneriyi hiçbir zaman kabul etmedi. Yemekte, BM Genel Sekreteri paket yaklaşımının önemine vurgu yaptı. Yine Kıbrıs Rum tarafına, bazı hareketlerde bulunması halinde Kıbrıs Türk tarafının yeni adımlar atmaya hazır olduğunu vurguladı. Sayın Anastasiadis, uluslararası polis gücü öngören bir başka öneri sunarak bu öneriyi maalesef reddetti. Biz cevabımızı, non-paper şeklinde vererek bu tür formüllerin dünya genelinde sorun çözmediğine dikkat çektik.”
“Sayın Hristofyas Dönüşümlü Başkanlığı kabul etmişti. O dönem çapraz oy pratiğinde de uzlaşılmıştı”
Gazetenin Kıbrıs Türk tarafının, müdahale hakkının gelecekte gözden geçirilmesi önerisinin ’sunset claus’ (sona eriş hükmü) de içerip içermediği sorusuna “her iki tarafı tatmin edecek yeni bir güvenlik sisteminde uzlaşmamız şartıyla, evet” cevabını veren Nami, şunları da ekledi:
“Bütün mekanizmaların (federasyonun) çökmesi durumunda Kıbrıs Türk tarafının Türkiye ile özel bir ilişki sürdürmesi için anlaşmamız gerekirdi. Yine, Ada’nın dış güvenliği, asimetrik tehditlere karşı savunulması ve Kıbrıslı Türklere güvenlik duygusu vermek için belli sayıda Türk askerinin de kalması gerekirdi. Bu sayı hiçbir şekilde Rum toplumu için tehdit olmayacaktı.”
Nami, gazetenin “yani Türkiye’ye askeri üs verilmesini mi önerdiniz” sorusuna karşılık ise “İsimlendirmedik. Belli bir askeri varlığa atıf yaptık” dedi.
“Dönüşümlü Başkanlık, ortak liste meselelerinde komplikasyon nasıl çıktı? Bunlar Talat-Hristofyas döneminde uzlaşılmamış mıydı?” sorusu üzerine “tek (ortak) listede hayır. Sayın Hristofyas Dönüşümlü Başkanlığı kabul etmişti. O dönem çapraz oy pratiğinde de uzlaşılmıştı” dedi.
“Kıbrıs Rum tarafı önerilerimizi tespit ettiğinde kendisi kendi kartlarını kapalı tuttu”
Gazetenin “bugün ne değişti” sorusuna ise şu cevabı verdi:
“Prosedürün başından itibaren Sayın Anastasiadis, Dönüşümlü Başkanlık olmadan bu başlığın kapanmayacağını bildiği halde, strateji sebebiyle bu meselede anlaşmamayı seçti. Sayın Anastasiadis görüşmeyi sürdürmeyi tercih ederek, bunu (Dönüşümlü Başkanlık) bazı karşılıklar elde edip ve kendi toplumuna haklı göstermek için kullanmayı seçti. Guterres çerçevesinde Türk tarafının 2’ye 1 (başkanlık için) tezi de olmasına rağmen Rum tarafı, ‘the notion of the rotating presidency is not acceptable’ beyanını sundu, bu şekilde Guterres çerçevesini açıkça ihlal etti.”
Nami, Rum tarafının bu itirazı ne zaman yaptığı sorulduğunda “Guterres çerçevesinin iki tarafa yazılı sunulmasından sonra. Böylece güven ortamını da zedeledi” dedi, şöyle devam etti:
“Biz, bu ilke halen kabul edildi farz ederek, artık açılımlara da ilerledik. Kıbrıs Rum tarafı önerilerimizi tespit ettiğinde kendisi kendi kartlarını kapalı tuttu. Dolayısıyla tepki göstermek zorunda kaldık ve çok kıymetli zaman kaybettik. Yetmezmiş gibi Kıbrıs Rum tarafının bize verdiği Güvenlik ile ilgili kağıdı daha biz okumadan metin Kıbrıs Rum basınında yayınlandı. Buna rağmen, müzakerelerin çöküşe gittiği tespit edildiğinde; masada müdahale hakkının gözden geçirilmesini, bir süre sonra yeni bir güvenlik sistemi kurulmasın, yabancı askerlerin süratle azaltılmasını öngören bir öneri bulunduğunu vurguladık. Kıbrıs Türk tarafı karşılık olarak başka meselelerde Guterres çerçevesinde adımlar bekledi. Bu önerinin reddedilmesinden sonra izlenimim odur ki, Genel Sekreter şu sonucu çıkardı: bir süre zarfında müdahale hakkı kaldırılsa, asker sayısı Kıbrıs Rum tarafına tehdit teşkil etmeyecek şekilde azaltılsa, Ada’da az sayıda asker kalsa, Toprakla ilgili anlaşmada adı çok konuşulan bölge katılsa da Kıbrıs Rum tarafının yetki paylaşımı, Yönetim ve Mülkiyet gibi başlıklarda yeni adam atması söz konusu değil. Dahası, bugüne kadar atılan adımlar da kuşkuludur. Bu nedenle bir paket-çözüm mümkün değildir. Böyle bir şeye kalkışsa bile, Guterres Kofi Annan ile aynı akıbete uğrama tehlikesine girecekti.”
“Crans Montana’da Sayın Anastasiadis için yeniden seçilmenin kapsamlı çözümden daha önemli olduğunu saptadık”
Kıbrıs Türk tarafının, önerilerini önümüzdeki dönemde açıklayıp açıklamayacağı sorulduğunda ise, Crans Montana’da gizlilik anlaşması olduğunu hatırlatan Nami “Ancak Kıbrıslı Rum lider tutanakları yayınlayacağını açıkladı. Dahası, birkaç gün önce Sayın Anastasiadis İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerine ve diğer ülkelere, sunduğumuz belgeleri eklediği bir mektup gönderdi” dedi.
Nami’ye, TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 7 Temmuz gecesi “Federal çözüm parametrelerinin son bulduğunu” söylediği, bunun İki Bölgeli İki Toplumu Federasyon’un sonu mu olduğu soruldu. Sözlerine “Son 50 yıldır neden çözüm bulamadık?” sorusuyla başladı, şöyle devam etti:
“ Kıbrıslılar olarak bu sorunun cevabına kafa yormalıyız. Aynı kurallar, aynı metotla ve belirsiz zaman sınırı ile başarı sağlamamız söz konusu değildir. Aynı zamanda, fiili durumun kalıcılaşmasının mümkün olmadığında da uzlaştık. O zaman ne yapmalıyız? Bazı şeyleri gözden geçirmeliyiz. Bu gözden geçirmenin sonucunu bugün bilemem. Bugün Kıbrıs Türk tarafı olarak Kıbrıs Rum tarafının, müzakere ettiğimiz şekilde, BM (Gazete AB olarak yazdı) ilkeleri ve parametreleriyle, federal çözüme hazır olmadığını saptadık. Böyle bir çözüm Crans Montana’da masaya geldi ve Kıbrıs Rum tarafınca reddedildi. Bu, çok önemli bir sorun olduğunu gösterir. Bu konuları ne zaman görüşürüz, bilmiyorum.”Müzakerelerin yeniden başlaması halinde Guterres çerçevesinin yeni bir zemin olup olamayacağı sorulduğunda ise Nami “ sadece Guterres’in ifade ettiği noktalar. Birçok yakınlaşma, saygı gösterilmesi gereken ortak açıklamalar var. Kıbrıs Rum tarafı yeni şartlar koşmaktan vazgeçmeli. Ucu açık zeminde müzakere olmayan, bir paket yaklaşımda anlaşmalıyız. Böyle bir şey olabilir mi? Ciddi kuşkularım var. Olacaksa idi bugüne kadar neden olmadı? Crans Montana’da Sayın Anastasiadis için yeniden seçilmenin kapsamlı çözümden daha önemli olduğunu saptadık. Muhtemelen bir şekilde, bu kapsamlı çözümü Kıbrıs Rum toplumuna satamayacağına ikna oldu. Seçimden sonra, örneğin yeniden seçilmesinden sonra bu görüntü değişebilir mi? Dönüşümlü başkanlığa son vermeyi, prosedürü kalıcılaştırmayı hedefleyen (Kıbrıs Rum tarafınca) yeni bir yaklaşım olması kuvvetle muhtemeldir. Kıbrıs Türk tarafının böyle bir şeyi kabul etmesi söz konusu değildir.”
“Geçmiş yıllardaki müzakereleri tekrar etmek istemiyoruz…”
Nami’ye, kapalı Maraş’ın ne zaman açılacağı da soruldu. Sözlerine “Henüz öyle bir karar alınmadı. Bu mesele nerden çıktı?” diyerek başlayan Nami şunları söyledi:
“Crans Montana’dan döndükten sonra şu sonuçlara vardık: Mevcut Kıbrıs Rum liderliği ile yakın zamanda bir anlaşmaya varmamız söz konusu değildir. Kıbrıs Rum tarafındaki ortam moralimizi canlandırmıyor. Bu nedenle şu iki hedef için yeni önlemler gerek: 1-Kıbrıs Türk halkı için daha iyi bir gelecek, 2-Kıbrıs Rum tarafının özellikle çözümü destekleyen insanların iradesini teşvik etmek.”
Gazetenin “yani, barikatların açılmasına benzer bir hareket mi?” sorusuna karşılık Nami “Evet. Tabii hedefimiz uluslararası kamuoyunun ilgisini de çekmektir. Maraş başlığını bu hedefler çerçevesinde görüştük ancak karar almadık. Birçok olumlu ve olumsuz unsuru olan zor bir mesele” dedi.
Nami, Kıbrıs Türk idaresi altında açmayı da inceliyor musunuz? sorusuna karşılık “Toprak çerçevesinde atacağımız adımları güven yaratıcı önlemler çerçevesinde atmamız söz konusu değil. Yine böyle bir inisiyatif olması halinde perde önüne bir Toprak’ta düzenleme modeli geleceğini öngörmüyorum. Bu, başka bir hedefe hizmet etmesi gereken zor bir adım” ifadesini kullandı.
Gazetenin “yani Maraş’ın, örneğin Ercan Havaalanı’na karşılık mı açılması?” diye üstelemesi üzerine Nami “Olabilir, ancak geçmiş yıllardaki müzakereleri tekrar etmek istemiyoruz. Bu meselede Sayın Kasulidis, iki on yıl önce başlayan zihniyette olduğundan olumlu yaklaşmadığımız bazı açıklamalar yaptı” dedi.
Taşınmaz Mal Komisyonu’yla ilgili gelişmelerin ne zaman beklenmesi gerektiği sorusuna karşılık da Nami, “Şu anda Avrupa İnsan Hakları mahkemesi başvuru ve nihai karar alma prosedürünün hızlanmasını bekliyor. Bu yönde ciddi ön hazırlık yapıyoruz. Tabi, meselenin kalbi, gerekli mali ödenektedir” ifadesini kullandı.