Erhan Arıklı, Ankara’da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la yaptıkları toplantıyla alakalı bilgi verdi…
“Başbakanımız (Ünal abi), narenciyedeki sorunları aktardı” dedi…
-*-*-
Arıklı’ya göre, “Türkiye elinden geleni yapıyor ama yine de (Kıbrıslı Türklere) yaranamıyor…”
-*-*-
Ve yine Arıklı’ya göre, “… Türkiye eğer bizim böcekli ve hastalık riskli narenciyemizi alırsa, kendisinin 30 milyonluk ihracatı sekteye uğrayabilir!”
-*-*-
Eveeeeet; tüm dediğim de budur!
Türkiye haksız mı?
Niye risk alsın ki!
KKTC’nin yıllık rekoltesi en fazla 140 bin ton, Türkiye’nin yıllık rekoltesi 7,5 milyon ton!
-*-*-
Türkiye kesinlikle haklı!
Ama bütün anlatmaya çalıştığım da budur!
-*-*-
Türkiye, kendi çıkarı için risk almadıkça, biz her alanda batıyoruz Erhan abi!
O zaman ben de diyorum ki; Türkiye bizi bıraksın, kendi devletimizin efendisi olalım; federal Kıbrıs’ı kuralım; başımızın çaresine de bakalım!
Zaten Başkan Nikos Hristodulidis de çok istiyor; Türkiye’nin yakın bir dostu olalım!
-*-*-
Ama kimse bize “tamam 15 bin toncuk alıyoruz, gerisini alamayız” demesin!
Çünkü 120 bin tonun 15 bin tonu mu böceksiz?
O 15 bin tonda hastalık riski yok mu?
-*-*-
Bir zamanlar Londra’daydım…
Orada yaşıyordum ve yine aynı işi yapıyordum, yazıcılık işi…
(Köşemizin züppelik kısmına geldik…)
-*-*-
Avrupa Parlamentosu’nda o günlerde sol çoğunlukta…
İngiliz siyasetçi Pauline Green, Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Lideri…
Ve Parlamento başkanı falan…
-*-*-
Green’in Londra’daki Kıbrıs Türk solu ile mükemmel ilişkileri var…
CTP Londra Dayanışma Derneği ve Demokrasi Derneği, Green’in en yakın çalışma grupları arasında…
Bu sayede ben de sık sık Brüksel’e, Strasburg’a gidenler arasındayım..
-*-*-
Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği’nin en üst düzey diplomatları, tarihte ilk defa CTP Dayanışma Derneği ve Demokrasi Derneği yöneticileri ile buluşuyor…
Yine tarihte ilk defa, en üst seviyede Türk diplomatları, merhum Ahmet Sadi amcamızın elini öpüyor falan…
Dönemin Büyükelçisi, sık sık CTP ve Demokrasi Derneği yetkililerini Londra Büyükelçiliği’ne davet ediyor…
-*-*-
Ve çok ciddiyim; o dönem iktidarda olan İngiliz İşçi Partisi ile Türkiye arasındaki ilişkilerin mükemmel seviyede olmasında, CTP’li ve Demokrasi Derneği yöneticisi isimlerin etkisi, küçümsenemez seviyede…
Hayatta olanlara sağlık; yaşamlarını yitirmiş İlker Kılıç, Hasan Raif ve Cemal Arkut’a rahmet dilerim…
-*-*-
Derken, bir gün, benim de katıldığım bir toplantıda, ufaktan bir tartışma sırasında, dönemin TC Londra Büyükelçisi, ağzında sakladığı belli olan bir itirafı kusuyor…
Diyor ki; “… Siz, 70 milyonun çıkarlarının, 140 bin kişinin çıkarlarına heba edileceğini mi sanıyorsunuz?”
-*-*-
70 milyon o günlerde TC’nin nüfusu!
140 bin de o günlerde tahmin edilen Kıbrıslı Türk sayısı!
-*-*-
Bilmem anlatabildim mi?
Ne yazmıştık yukarıda?
“Türkiye haksız mı? Niye risk alsın ki! KKTC’nin yıllık rekoltesi en fazla 140 bin ton, Türkiye’nin yıllık rekoltesi 7,5 milyon ton!”
-*-*-
Şu anda Türkiye’nin nüfusu 85 milyon oldu…
Kıbrıslı Türk nüfusu bilmiyoruz ama sanırım Ada’da yaşayanlar en çok 90 bindir!
-*-*-
Fenerbahçe, Galatasaray ve hatta Artvin Hopaspor; neden risk alıp da KKTC takımları ile maç yapsın ki!
Ya da niye devasa Türk narenciyesi – sidikli Kıbrıslı Türklerin sinekli narenciyesi uğruna mahvolsun ki!
-*-*-
E o zaman, bırak da federal devletimizi kuralım, yukarıda da dediğimiz gibi, başımızın çaresine bakalım!
Hani denmişti ya, “Ankara elini yakamızdan çek!”…
Aha ondan!
Paraskevaidis’in fabrikasının baca filtresi!
Geçenlerde yazmıştık…
Haspolat’taki Gürdağ Tuğla Fabrikası’nda yangın çıkmıştı…
Umarım en kısa zamanda tüm yaralar sarılır…
-*-*-
Bu fabrika, 1974 öncesi, Paraskevaidis şirketine aitti…
-*-*-
Yazıyı okuyan ve 1974’ü çok iyi hatırlayan bir dostumuz, ağabeyimiz aradı…
Bazı bilgiler verdi…
-*-*-
Bölgede kanlı çarpışmalar yaşanırken, fabrika çalışmış…
Hatta, çalışanlar kaçmış ve buna rağmen, otomatik sistem, fırınlar, iki gün daha kendi kendine çalışır bırakılmış…
Kendiliğinden susmuş…
-*-*-
Ama hepsinden önemlisi, bu fabrikanın fırınlarında lastik yakılıyormuş!
Veeeee, sene 1974; fırınların tümünün bacaları filtreliymiş; zehirli duman dışarı çıkmasın diye tedbir alınmış!
-*-*-
KKTC sene 2024!
50 sene sonra!
Ne Teknecik Elektrik Santrali’nde, ne Kalecik’te…
Bacalar filtresiz!
İnsanlar mı?
Ölsünler canım, başka yaparız!
-*-*-
Sonra da “geri bıraktırılmışlık var” dediğimizde kızıyorlar, küsüyorlar!
Domuzun kuyruğu!
Eğri oturun doğru konuşun!
Beğenirim bu lafı!
Aklıma nereden mi geldi?
Şeyden; emmmm, emekli kumandanımızın VIP’ten geçerken kendisine müdahale etmeyen polisimizin de tutuklanması meselesinden…
-*-*-
Burası KKTC!
Emekli de olsa, çok yıldızlı ve goronalı bir kumandana, her hangi bir polis memurunun “dur, eller havada yaklaş” çekebileceği inancında değilim!
-*-*-
Mümkün değil!
O polis, ya Yeşilırmak – Pirgo geçiş noktasında, ya da Apostolos Andreas Manastırı’nda görevlendirilir!
Bir birimizi kandırmayalım!
-*-*-
Haaa, “polis kesinlikle masumdur” demeye çalışmıyorum…
Kim olduğunu da bilmiyorum hatta ilgili haberde adını da duymadım!
-*-*-
Ne mi yapalım?
Resmi ziyaret yoksa, VIP de olmasın kardeşim!
-*-*-
Şu anda, kumandan yakalandıktan sonra bize ulaşan dedikodunun haddi hesabı yok!
-*-*-
VIP’den geçen para dolu valizler mi istersiniz, çantalar dolusu altın mı?
-*-*-
Yok gardaccığım, yok; bu ülke kesinlikle domuzun kuyruğudur!
Türkiye Tekerlekli Sandalye Basketbol Ligi’nde mücadele eden KKTC Vakıflar Tekerlekli Basketbol Takımı, geçtiğimiz Cuma günü Lefkoşa’da oynadığı son maçını kazandı… Türk Silahlı Kuvvetleri Rehabilitasyon Merkezi Basketbol Takımı’nı 74 – 66 yenen takımımız, sezonu galibiyetle kapattı… Takımımıza, Vakıflar eski genel müdürü İbrahim Benter sahip çıkmıştı… Bu ülkede son yıllarda yapılan hayırlı işlerin başında belki de bu geliyordu… Şimdiki Müdür Mustafa Tümer’in, bu anlamlı desteği sürdürmesi dileğiyle… Gururumuzsunuz arkadaşlar… Bu arada 74 sayının 50’sini atan Murat Ekşi’ye özel tebriklerimiz de gitsin…