Narenciye bu yıl da yine dalında kaldı. Hemen her yıl narenciye hasat zamanı yaşanan sıkıntılar bu yıl çok daha fazla yaşanıyor.
Bu yıl maliyetlerden çok, olası hastalık nedeniyle narenciyenin Türkiye’ye girişine izin verilmemesi narenciyeyi dalında bırakmakla tehdit ediyor.
UBP-DP-YDP hükümeti maalesef bu konuda da aylardır yalnızca konuşuyor. Yapacağız, edeceğiz gibi vaatlerle üreticileri oyalıyor.
Türkiye aylar önce bu ürünlerde “Yeşilleme Hastalığı” olduğunu iddia ederek ürünün Türkiye’ye girmesine izin verilmeyeceğini açıklamıştı.
Buna rağmen hükümet ya da bir kamu kurumu olan cypruvex bugüne kadar somut bir tedbir ortaya koyamadı.
Nihayet King ya da Mandora türü mandarinin dalında kalacağı kesinleşince hükümeti oluşturan partilerin başkanları soluğu Ankara’da aldı.
Bu sorunu kökünden çözmek ve mümkünse narenciyenin transit olarak Türkiye’den üçüncü ülkelere gitmesini sağlamak için gittikleri Ankara’dan olumlu yanıt alamadılar.
TC Cumhurbaşkanı yardımcısı Cevdet Yılmaz narenciyenin Türkiye’ye girişine izin vermeyeceklerini açıkladı.
Bunun üzerine hükümet ortakları üreticinin tazmin edilmesi için Türkiye’den talepte bulundu. Bu amaçla Türkiye'den teknik bir ekip KKTC'ye gelecek ve arazide incelemeler yaparak numuneler alacak. Narenciyeyle ilgili kararı bu ekip verecek.
Türkiye'den gelecek olan ekip, yapılan incelemelerin ardından üreticilerin zararını tespit edecek. Söz konusu ekip zarar miktarını belirledikten sonra tazmin edilmesini sağlayacak.
Başbakan Ünal Üstel de yaptığı açıklamada “adamıza kısa bir süre içerisinde gelecek teknik heyetlerin çalışmalarını tamamlaması ile birlikte narenciyecilerimizin mağduriyetini de ortadan kaldıracağız” dedi.
Üstel ayrıca “Bu yıl yaşanan sel felaketinden etkilenen Geçitköy halkının yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için de her kötü günde yanımızda olan kadirşinas Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bize tam destek sözü vermiştir” dedi.
Düşünün Geçitköy küçücük bir köy. Olduğu gibi sel suları altında kalsa ne olur. Bizim bu konuda bile köylünün zararını Türkiye’den istemeye utanmamız gerekir.
Ama alıştılar, ya da alıştırıldılar. Her başları dara girdiğinde söyledikleri hep aynı nakarat “Yetiş Türkiye”
Peki siz ne işe yararsınız?
Bence asıl sorgulanması gereken narenciyenin neden dalında kaldığı sorusudur.
Rusya bu yıl Türkiye’den limon almadı. Türkiye’de limon dalında kaldı. Üretici perişan oldu. Türkiye TV’lerinde de izledik. Üretici limonlar dalında kaldığı için limon ağaçlarını üzerindeki limonlarla birlikte kökünden söktü.
Bu şartlarda, hem de Türkiye’de yerel seçim öncesi KKTC’deki toplam 140 bin ton ürünün, toplam 7.5 milyon ton narenciye ürünü olan Türkiye’ye girişine izin verilemezdi.
Bunun için başka yollar aranması gerekliydi. Ama hükümet bu konuda hiçbir adım atmadı. Ürün dalında kalınca da Türkiye’ye giderek üreticiyi tazmin için para dilendi.
Türkiye artık bunlara güvenmediği için de zararı tespit etmek için KKTC’ye kendi teknik ekiplerini gönderecek ve zarar tespitini yaparak üreticinin tazmin edilmesini sağlayacak.
Peki bizim egemen eşit devletimizin teknik ekipleri ne iş yapacak?
Yok onlar bu işlerden anlamazlar. Yaklaşık 700-800 milyon TL gibi bir tazminden bahsediyoruz. Elbette Türkiye bu zararı karşılayacaksa bunun hesaplamasını ve adil biçimde dağıtılmasını da kendisi üstlenecek.
Bizim hükümet ortakları da yalnızca Türkiye’ye şükran çekmekle yetinecek ve buralarda hükümetim diye böbürlenerek gezinecekler.
***
Ülkede gerçek bir hükümet olsa narenciye için çoktan tedbir alır, kesim zamanı da ürünü dalında bırakmaz, ülke içinde tüketimini sağlardı. 140 bin ton narenciye bu ülkede rahatlıkla turistlere ve yerli halkın tüketimine uygun koşullarda sunulabilirdi.
- Büyük oteller, Otelciler Birliği ve Sanayi Odası işbirliğiyle kısa sürede hazırlanacak soğuk hava depoları sayesinde ürün dalından kesilerek bu depolarda büyük otellerin misafirlerine ucuz mandarin-portakal suyu ikram edebilirler.
- Devlet yaya geçişlerin yoğun olduğu Lokmacı kapısından geçen turistlere ve Rumlara birer bardak sıkılmış portakal suyu ikram edebilir.
- Belediyeler kendi işçileri vasıtasıyla toplayacakları ürünleri bölgelerinde yaşayan tüm insanlara ucuza, ya da bedava dağıtabilir.
- Ayrıca AB ve Rum tarafıyla doğrudan temas kurularak narenciyenin AB ülkelerine gönderilmesi için destek istenebilir.
- Hatırlarsanız geçen aylarda bir Kıbrıslı Rum 8000 ton mandarin için anlaşma yaparak ürünü kesmeye başlamıştı. Bizim egemen eşit devletimiz de burada bulamadığı için güneyden getirdiği kesim işçilerini kaçak diye tutuklamıştı. Böylece en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde mandarinin güneyden ihracını kendi ellerimizle engellemiştik.
Elbette bu öneriler çoğaltılabilir. Ama bizi yönettiğini iddia edenler Türkiye’deki iktidara şükran çekmekten başka bir şey bilmedikleri için başka hiçbir şey yapmayacaklar.