Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda 2020 Cumhurbaşkanlığı Seçimi henüz sonuçlanmamıştı. Şüphesiz, siz bu satırları okurken seçim sonuçları ortaya çıkmış, yani ülkenin nasıl bir geleceğe doğru adım atmış olduğunu öğrenmiş olacaksınız. Elbette ki bu yazı, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarıyla ilgili değildir. Ne var ki bir gelecek söylemidir gidiyor. Hemen her birey gelecekten bahsediyor…
Gelecek ifadesi çoğu zaman hayal kurmayı çağrıştırır. Şüphesiz, en önde gelen gailemiz hayal kurabileceğimiz bir ülkede yaşayabilmektir. Ancak gerçekleşmesi imkansız bir hayal ile gelecek vizyonu arasında ciddi farklar vardır.
Bu kadar belirsizliğin olduğu, öngörülebilirliğin hiç olmadığı bir ülkede “ben geleceğimi nasıl belirleyebilirim? Krizler, ekonomik şartlar benim gelecekte olmak istediğim yere gelmemde bana engel olmayacak mı?” Soruları zihnimizden hiç çıkmıyor. Bu sorular aslında “benim geleceğim bana değil, benim dışımdaki başka şeylere, dahası bu ülkenin dışında verilen kararlara bağlı anlayışının” en kuvvetli yansımasıdır.
Oysa gelecek vizyonu dediğimiz şey, gelecekle ilgili net bir tabloya, ulaşılabilir güçlü bir hedefe sahip olmak demektir. Bunun için de sihirli sözcük yeniden yapılanmadır.
Hiç kuşku yok ki bu yeniden yapılanmanın temelinde: Sistemi oluşturan öğelerin eşgüdümlü olarak çalışmasını sağlamak, bugün var olan ve gelecekte ortaya çıkması muhtemel problemleri öngörerek çözüm yollarını belirlemek, paylaşılan bir vizyon ortaya koyabilmek, yeni fırsatları görebilecek yeni bakış açılarının varlığını yatmaktadır. Bunu da yaratacak yegane güç eğitimdir.
Eğitim; bir yandan toplumun kültürel değerlerini zenginleştirerek genç kuşaklara aktarırken, diğer yandan da toplumun geleceğini güven altına almak için eleştirici, yaratıcı, yeniliğe açık, toplumsal değişmeyi sağlamaya çalışan aktif ve etkin bireyler yetiştirmelidir. Yani eğitim;
- Çevreye duyarlı, toplumsal yaşama aktif olarak katılan ve ülkesinin problemlerinden haberdardır olan,
- Özgüven sahibi, düşüncesini özgürce söyleyebilen, sorgulayıcı ve yaşadığı problemlere çözüm önerileri getirebilen,
- Hem yerel hem de evrensel değerleri dikkate alan ve sürekli gelişmeye açık,
- Ülkede yaşanan problemlerin hangi siyasi istismardan kaynaklandığını bilen ve bu istismarlara karşı aktif bir duruş sergileyebilen,
- Yalan, vaat ve vizyonsuz siyasi kurgular ile toplum ihtiyaçlarına dönük siyasi vizyon ve hedefleri bilinçli bir şekilde ayırabilen bireyleri yetiştirebilmelidir.
Daha açık bir ifadeyle söyleyecek olursak eğitimde yeniden yapılanmaya ihtiyaç vardır. Bu yeni yapılanmada da eğitim ve öğretimi geliştirmek için kaynakları etkin ve verimli kullanmak oldukça önemlidir. Bunun için de yapılması gereken temel uğraş; kaynakları heba etmeksizin yerinde, tam ve doğru uygulamaları kullanmamızı sağlayacak stratejik bir eğitim planını hayata geçirmektir.
Evet, zor olacak, evet sorunlarla, sıkıntılarla karşılaşacağız ama başka da çözüm yok gibi… Toplum, bu yeniden yapılanmadaki atılacak adımları gördükçe, eğitimdeki gelişimi hissettikçe güveni, umudu ve bu anlayışa olan gerekli desteği daha da artacaktır. Aksi durumda eğitimimiz de, gelecekle ilgili hayallerimiz de her geçen gün biraz daha fazla artarak erozyona uğramaktan kurtulamayacaktır.
Buraya Dikkat
Yoksullukla Mücadele Günü
Hepimiz iyi bir geleceğin peşinden koşmaktayız ancak çoğu zaman unuttuğumuz şey, o gelecek için hepimizin kaynaklara ihtiyaç duyduğu ama herkesin bunlara erişemediğidir.
Kimiz için çok kolay olan; iyi okullara, sağlık hizmetlerine, elektriğe, suya ve diğer hizmetlere erişim birçok insan için çok zor olmaya devam ediyor ve genellikle sosyoekonomik durum, cinsiyet, etnik köken ve coğrafya tarafından belirleniyor. 2019 BM Raporlarına göre ne yazık ki her beş kişiden biri hâlâ günde 1,25 doların altında bir gelirle yaşıyor. Bu yaklaşık 800 milyondan fazla insan demek.
Fakirliğin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Gün” adı altında 17 Ekim'e “yoksulluğa çözüm” anlamı altında “Dünya Yoksullukla Mücadele Günü” olarak anılmaktadır. Neredeyse tüm ülkelerde yoksul olarak yaşayan vatandaşlar bulunmaktadır.
2020-UNESCO raporuna göre, Dünyadaki yetişkinlerin tümünün lise eğitimini tamamlaması halinde 420 milyon kişi yani yoksul insan nüfusunun yarısından fazlası yoksulluktan kurtulacak. Kısacası yoksullukla mücadele için nitelikli eğitime erişimde fırsat eşitliği sağlanması birinci koşuldur…