Geçen Pazar günü Kıbrıs Türk halkı için çok önemli bir seçim olan Avrupa Parlamentosu seçimleri vardı.
Yaklaşık 370 milyon Avrupalı seçmen 6-9 Haziran tarihlerinde sandığa giderek kendi ülkesini AP’de temsil edecek milletvekillerini seçmek için oy kullandı.
Bu 370 milyon Avrupalı seçmenlerin 103 bini de Kıbrıslı Türklerdi. Kıbrıslı Türkler AB kurumlarından yalnızca AP’de temsil edilebilirdi. AB Komisyonu ve AB Konseyi’nde temsil edilmemiz mümkün değil. Çünkü Konsey üye devletlerin devlet ve hükümet başkanlarından oluşur. Komisyon ise üye devletlerin atadığı bakan düzeyindeki komiserlerden oluşur.
O nedenle bizim temsil edilebileceğimiz tek kurum AP idi. Bunu da 2019’da hem Akel tabanının doğru yaklaşımı, hem de o seçimde sandığa giden 5800 civarında Kıbrıslı Türk seçmenin çoğunluğunun desteği ile Niyazi Kızılyürek hocamız sağlamıştı.
Niyazi hoca 2024 seçimlerinde yeniden Akel listesinden aday oldu. Üstelik 5 yıllık bir çalışma deneyimi ve Kıbrıslı Türkler adına yaptığı onca işten sonra ben çok daha fazla Kıbrıslı Türk seçmenin sandığa giderek Niyazi hocaya destek vermesini beklerdim.
Olmadı. 2019’da 5800 kişi gitmişti. 2024’te ise yalnızca 5676 kişi oyunu kullandı. Açıkçası ben 103 bin seçmenden, 10-15 bin seçmenin sandığa giderek Niyazi hocaya destek vereceğini bekliyordum. Elbette öteki 2 Kıbrıslı Türk adaya da oy verenler olacaktı. Ancak onların şansı olmadığı için çoğunluk kazanma şansı olacağını düşündüğü Niyazi hocaya oy verecekti.
***
Biz bu seçime neden önem vermeliydik?
Öncelikle AB vatandaşlığımızın salt AB ülkelerine ucuz uçak bileti alarak güneyden uçmak ve vizesiz rahatlıkla girmek için almadığımızı, bunun bizim hakkımız olduğunu ve bu hakkımızı birileri istemese de sonuna kadar kullanacağımızı herkese hatırlatmak için önemsemeliydik.
İkincisi 1960 yılında eşit ortak olarak kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti devletinin yalnızca kendilerinin malı olduğunu düşünen güney komşularımıza, kendileriyle aynı haklara sahip olduğumuzu ve bugünkü statükoyu değiştirecek potansiyele sahip olduğumuzu göstermek için bu seçimlere yeterince önem vermeliydik.
Üçüncüsü sayımız az da olsa yüksek katılım göstererek sonucu değiştirme şansımızın olduğunu hem güney komşularımıza, hem de eşit üyesi olduğumuz Avrupa yurttaşlarına ve elbette AB kurumlarında görev alan ve alacak olan herkese göstermemiz bakımından önemliydi.
5676 değil de 30-40 bin kişi sandıklara gitme ve oyunu kullanma zahmetini gösterseydi bugün çok daha farklı bir durumda olacaktık.
Ama nemelazımcı çoğunluk af edersiniz kıçını kaldırıp güneye geçerek oyunu kullanmak yerine, denize ya da pikniğe gitmeyi tercih ettiğinden varlığımızı ve değiştirme gücümüzü herkese, özellikle ortaklarımıza ve Avrupa’ya anlatmaktan yoksun kaldık.
***
Kıbrıslı Türkler tarihleri boyunca hep değişim ve yenilenmeden yana oldular. Tarih bize Atatürk devrimlerinin tam ve eksiksiz olarak ilk kabul edildiği yerin Misakı Milli sınırları dışında bırakılan Kıbrıs olduğunu öğretti.
Bu dönemde Anadolu’ya göç edenler oldu. Ama kalanlar hem Atatürk devrimlerini kendi yaşamlarına uyguladılar, hem de İngiliz sömürge yönetimine karşı direndiler.
Ardından da enosis istemiyle ayaklanan Rumlara karşı direndiler. Ama en güçlü direnişi iki binli yılların başında ülkemiz Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi için verdiler.
80 binlik, 100 binlik mitingler bu istemi güçlü biçimde haykırmamızı ve sadece buradaki ve güneydeki yetkililerin değil, bütün dünyanın sesimizi duymasını sağladık.
Uzun yıllardan sonra ilk defa özne olmayı başardık.
Bu bizi Nisan 2004’de yapılan referanduma taşıdı. Referandumda biz % 65 çoğunlukla ‘Evet’ dedik. Ancak o dönemde bizi yönetenlerin yanlış politikaları nedeniyle önceden AB biletini cebine koyan Kıbrıslı Rumlar bu referandumda % 76 Çoğunlukla ‘Hayır’ dediler ve “Çözüm ve AB” hevesimizi kursağımızda bıraktılar.
9 Haziran Pazar günü 103 bin Kıbrıslı Türk seçmenin yarısı bile sandığa gitseydi ben eminim bir kere daha özne olacak ve sonucu istediğimiz gibi belirleyecektik.
Beceremedik.
Kıbrıs Türk halkının 2004 referandumundan bu yana yaşadığı hayal kırıklığı, bunun sonucunda gelen yılgınlık, inançsızlık, üşengenlik ve umutsuzluk bir kere daha bizi özne olmaktan alıkoydu.
Umarım bu 5 yıllık sürede Kıbrıs sorunu bir biçimde çözüme kavuşur. Umarım Kıbrıs Türk halkı toplumsal varlığını korur ve geliştirir.
Ama bu statüko 5 yıl daha devam ederse umarım bir sonraki seçime çok daha fazla seçmen ilgi gösterir ve sonucu belirleme kabiliyetimizi, özne olma kapasitemizi herkese kanıtlarız.
Tüm okurların bayramını kutlar, sağlık, mutluluk ve tüm insanlığa barış içinde bir yaşam dilerim