Natali Hami arkadaşımız, “Benim Kıbrısım” başlıklı kendi bloğunda kaleme aldığı yazıya “Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın birbirleri hakkında bilmedikleri altı şey!” diye başlık attı. Natali Hami, şöyle yazdı:
“Değerli arkadaşlar,
İster Kıbrıslıtürk, ister Kıbrıslırum olsun, “öteki”yle temasta olan bir kişiyseniz, aşağıda yazacaklarım sizin için pek büyük bir değer taşımayacaktır. Ancak yıllar içerisinde pek çok Kıbrıslırum’un hala, Kıbrıslıtürkler’in de kendilerine özgü bir diyalektle konuştuklarını bilmediklerini ve daha pek çok şeyi bilmediklerini farkettim. Lütfen, siz de bu listeye ekleme yapmak için önerilerde bulunabilirsiniz…
Her iki toplum da bir Kıbrıs diyalektiği konuşmaktadır – Kıbrıslırumlar, Yunanca’nın bir diyalektini, Kıbrıslıtürkler de Türkçe’nin bir diyalektini konuşmaktadır. Her iki diyalektin paylaşmakta olduğu 3 binden fazla ortak sözcük vardır. Her iki toplumdan pek çok Kıbrıslı, gündelik yaşamda kullandıkları pek çok kelimenin (özellikle de sövgü sözcüklerinin) ortak olduğunun farkında değildir!
Pek çok Kıbrıslırum, öteki tarafla temas ve herhangi bir işbirliğinin, ayrı devleti meşrulaştıracağına inanmaktadır. Bu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi anlatısıdır. Bu doğru olsa da, olmasa da, Kıbrıslıtürkler, bunun bazı Kıbrıslırumlar’ın neden barikatı geçmek istemediklerinin esas nedeni olduğunu anlayamıyorlar.
Pek çok Kıbrıslıtürk, özellikle de dinci değildir (bir keresinde bir Kıbrıslıtürk arkadaşım bana ‘hocanın ne dediğini anlamıyorum, belki de bize sövüyordur’ demişti).
Kıbrıslıtürkler, Türkiye’ye karşı dik durmaktadır ve pek çok kereler protesto için sokaklara dökülmüşlerdir. Kıbrıslırumlar’ı pek çok kereler, Kıbrıslıtürkler’i Türkiye’yi asla kınamadıkları ya da başkaldırmak için hiçbir şey yapmadıkları yönünde eleştirdiklerini duydum…
Gollifa, paylaşılan bir şeydir! Tek fark, bunun hangi maksatla yapıldığıdır. Kıbrıslırumlar ölülerini anmak için gollifa yaparlar ve Kıbrıslıtürkler de gollifayı Yeni Yıl kutlamaları çerçevesinde pişirirler.
Bazı Kıbrıslıtürkler (özellikle yaşlı kuşaktan olanlar) Rumca’yı, kendi ana dilleriymiş gibi konuşurlar…
(Türkçesi: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN.)
ESKİ FOTOĞRAFLARDA KIBRIS…
Ledra Palas ve Çetikaya stadyumunu hiç böyle görmemiştiniz…
“Lefkoşa’nın Geçmiş Yılları” sosyal medya grubunda Ledra Palas Oteli ve Çetinkaya Stadyumu’nun 1950’li ve 1960’lı yıllarda çekilmiş fotoğraflarını paylaşan Anastasios Mihalidis, bize tarihi birer belge niteliğinde bu görüntüleri sunuyor…
Özellikle Çetinkaya Stadyumu’nun bu sayfaya da aldığımız fotoğrafı olsun, Ledra Palas Oteli’nin fotoğrafları olsun, son derece ilginç resimler bunlar…
Anastasios Mihalidis’e bu değerli fotoğrafları paylaştığı için çok teşekkür ediyoruz…