Fotoğraflarla ve unutulmaz eserleriyle Nazım Hikmet'in hayatı...
122
Şair Nazım Hikmet’in bugün doğum günü...
15 Ocak 1902'de dünyaya gelen usta şair, 3 Haziran 1963'te hayatını kaybetmişti.
Nazım Hikmet, 55 yıldır memleketinden uzakta Rusya’nın başkenti Moskova’da yatıyor.
222
1902 yılında Selanik’te dünyaya gelen Nazım Hikmet, 1917 yılında Bahriye Mektebi’ne girdi. Ancak rahatsızlığı nedeniyle eğitimini tamamlayamadı. Anadolu’ya geçerek işgale karşı mücadeleye katıldı.
Daha sonra Rusya’ya giden Nazım Hikmet, burada çeşitli eğitimler aldıktan sonra tekrar yurda döndü.
322
Şiir, roman ve tiyatro eserleri kaleme alan Nazım Hikmet, yazdıkları nedeniyle hayatının 12 yılını cezaevlerinde geçirdi.
422
48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılan Nazım Hikmet, deniz yoluyla yurtdışına kaçtı.
522
Nazım Hikmet, Rusya’da bulunduğu dönemde kendisine "saman sarısı" ismli şiir yazdıran Vera Tulyakova ile evlendi.
622
Sürgün yıllarında Bulgaristan, Macaristan, Fransa ve Küba’ya ziyaretlerde bulundu. Bu ülkelerde pek çok konferansa katılan Nazım, savaş karşıtı gösterilere de destek verdi.
722
Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 yılında hayata gözlerini yumdu. Ünlü şairin mezarı, Moskova’daki Novodeviçi Mezarlığı’nda bulunuyor.
822
Nazım Hikmet, memleket hasretini “Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni ve de uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa taş maş da istemez hani...” dizeleriyle dile getirmişti.
922
Kendisinden sonra gelen birçok şair ve yazarı etkileyen Nazım Hikmet’in şiirleri pek çok sanatçı tarafından da bestelendi.
1022
1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkartılan Nazım Hikmet, 2009 yılında yeniden vatandaş oldu.
Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 yılında hayata gözlerini yumdu. Ünlü şairin mezarı, Moskova’daki Novodeviçi Mezarlığı’nda bulunuyor.
1122
Davet
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, yok edin insanın insana kulluğunu, bu dâvet bizim….
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim…
1222
İkimiz
“İkimiz de biliyoruz, sevgilim öğrettiler: aç kalmayı, üşümeyi, yorgunluğu ölesiye ve birbirimizden ayrı düşmeyi. Henüz öldürmek zorunda bırakılmadık ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan.
İkimiz de biliyoruz, sevgilim, öğretebiliriz: dövüşmeyi insanlarımız için ve her gün biraz daha candan biraz daha iyi sevmeyi…”
1322
Hasret
“Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli, belini sarmayalı, gözünün içinde durmayalı, aklının aydınlığına sorular sorular sormayalı, dokunmayalı sıcaklığına karnının. Yüz yıldır bekliyor beni bir şehirde bir kadın. Aynı, daldaydık, aynı daldaydık Aynı daldan düştük ayrıldık. Aramızda yüz yıllık zaman, yol yüzyıllık.”
1422
Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık...
Ne güzel şey hatırlamak seni, yazamak sana dair, hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinde, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...
1522
Sofra
Şu Varna deli etti beni, divâne etti. Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası, radyoda "Ha uşaklar!" Karadeniz havası, rakı kadehte aslan sütü, anason, uy anason kokusu! Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim... A be islâh be, islâh be hâlim... Şu Varna deli etti beni divâne etti...
1622
Piraye İçin
Ne güzel şey hatırlamak seni; ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık...
Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...
1722
Seviyorum Seni
Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan bir şeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
1822
Hoş geldin Kadınım
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır; beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını basdın odama kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın, avuçlarıma döküldü inciler gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
1922
Vatan Haini
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. "Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim. Vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim. Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
2022
Dostluk
Biz haber etmeden haberimizi alırsın, yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin.
Namuslu bir kitap gibi güler, alnımızın terini silersin.
O gider, bu gider, şu gider, dostluk, sen yanı başımızda kalırsın
2122
Dünyayı Verelim Çocuklara
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler
2222
Gelsene dedi bana Kalsana dedi bana Gülsene dedi bana Ölsene dedi bana