Pascal'ın, "olasılık teorisi"ni,
Fransız bir asilzadenin dört zarla altı atmamaya çalışmanın akıllıca bir kumar olup olmadığını bilmek istemesi üzerine kurguladığı bilinir...
Fransız asilzade, bilmediğini bilen bir adam olarak, "koşulların kurbanı" olmak istemiyor...
O yüzden de dört zarla altı atmamanın olasılığını bilmek ve ona göre zarları atıp atmamaya karar vermek istiyor...
Kumar da olsa, düşük bir olasılığın üzerine gitmek istemiyor Fransız Asilzade.
..........................
Hayatın bilgeliği;
alışkanlıklarda ve seçimlerde,
tutkularda ve tepkilerde belirir...
Evet, yelkenleri asıl şişiren amaçtır;
ama onları doğru yöne götüren ise mantıktır...
Bilgiyi ve mantığı kullanmadan,
günü kurtaralım diye kendi kendine gelin güvey havası ile hareket eden,
ayak üstü fikirler yürütenlere ne mi olur?
Gelin bunu bir fıkra ile özetleyelim:
........................
3 avcı ve Temel,
Temel’in rehberlik ve önderliğinde ormanda ilerliyormuş.
Karşılarına küçük bir delik çıkmış.
Temel:
"Yatın, tavşan deliği" demiş.
Yatmışlar...
Delikten tavşan çıkmış...
Tavşanı avlayıp yola devam etmişler.
Yolda bakmışlar, daha büyük bir delik...
Temel:
"Yatın, tilki deliği" demiş.
Yatmışlar...
Tilki çıkmış, vurmuşlar.
Sonra delik büyümüş;
“Yatın, ayı ini” diye bağırmış Temel...
Ayıyı da avlamışlar...
Temel’in her şeyi bilmesinin rahatlığıyla keyiflenmiş avcılar...
Bir süre sonra kocaman bir delik çıkmış karşılarına…
Temel’e bakmışlar...
Temel:
"Uşaklar" demiş,
“ne çikacağuni bilmeyrum.
Ama siz yine de yatın, ne çikarsa bahtimuza" ..!
Ertesi gün gazetelerde şu haber varmış:
" 4 avcı, tünelden çıkan trenin altında kaldı"..!