“Ne de çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı”

“Ne de çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı”

Feminist Atölye
info@feministatolye.org

Geçtiğimiz Haziran ayında yapılan seçim sonrasında, savaş meydanına dönen Türkiye Cumhuriyet’i topraklarında barış çığlığı atanlar ses çıkarmaya devam ediyor. Barış sevdalıları yanında, savaş çığırtkanları da faaliyetlerini sürdürüyor. Tarihin tozlu sayfalarında olduğu gibi, bugün de faşist iktidarlar yaşamı savunan sivilleri katletmeye kilitlenmiş durumda. Demokrasiyi içine sindirememiş kesimler, 10 Ekim 2015 tarihinde ülkenin başkenti olan Ankara’da; gönlü emek, demokrasi ve barıştan yana atan insanların ölümüne neden olan bir patlama gerçekleştirdi. Söz konusu kesimlerin kim olduğu ve onlara bu zemini yaratan koşulları kimin sağladığı gün gibi ortadadır.

Muhalifleri hiçbir gerekçe yokken keyfi bir şekilde tutuklayan iktidar, canlı bomba olabilecek kişilerin isimlerini dahi biliyorken, bu denli büyük bir patlamayı önlememiş olması, sizce ne anlama gelir? Bizce devlet, yine ve yeniden bir katliama ortak olmuştur. Hâl böyle olunca, en yakın coğrafyamızda yaşanan bu insanlık ayıbına sessiz kalmamız mümkün değildi. FEMA’nın da katkı koyduğu Barış Platformu olarak, 11 Ekim 2015 tarihinde patlama sonucunda ölenleri anmak ve sorumluları deşifre etmek için Lefkoşa’da bir araya geldik. Eylemde okunan basın açıklamasını sizlerle paylaşıyoruz.

“Ne de çok özlemişiz gökyüzüne kansız bakmayı”

Tarih 10 Ekim 2015, günlerden cumartesi. Ve barışı haykırmak için Türkiye’nin birçok bölgesinden binler akın etti Ankara’ya. Her şey barışın coşkusuyla başlamıştı. İnsanlar barış türkülerini halayları ile birleştirdi. Ve işte tarih yine bir katliamı yazdı bugüne. Bomba patladı ve hemen ardından ikincisi patladı. Yüze yakın insan, parçalanmış bedenleri ile barış pankartlarında taşındı. Ve yüzün çok üzerinde insan yine barış pankartları ile hastanelere taşınmaya çalışıldı. Hem de polisin bu yaşanan katliama rağmen attığı gazlar arasında gerçekleşti. Önceki gün denmemiş miydi, oluk oluk kan akacak diye. Dediklerini yaptılar. Hem de onlarca insanı öldürmekle değil bedenlerini parçalayarak gerçekleştirdiler.

Bu tarihin sabahında bu sürecin barışla sonuçlanması için KCK, tek taraflı ateşkesi gündemine almışken bunu kamuoyuna deklere ediyorken, bu katliamın bir barış mitinginde gerçekleşmiş olması oldukça düşündürücü bir durumdur. HDP Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş’ın da ifade ettiği gibi bu katliam tamamen karanlık güçler tarafından değil, aleni güçler tarafından gerçekleşmiştir. Bu katliamın sorumlusu devlettir. Bu açıklamadan da ortaya çıktığı gibi, katliam tamamen Türkiye halklarına dönük bir katliamdır.

Önceki günlerde devletin kendi mitinglerinde kuş uçmaz iken, bu güvenlik zafiyeti nedendir ki barıştan yana olanların içinde oluyor. Savaş isteyenler oldukça muazzam güvenlik önlemleri alırken, barışı isteyenler neden korunamıyor, güvenliği sağlanamıyor. Diyarbakır, Suruç örneklerinde görüldüğü gibi Ankara’da da aynı patlamalar gerçekleşiyor. Bu şu anlama geliyor, bu ülkede barışı istemek ölmek demekmiş. Ölmeyi istemek demekmiş. Barış uğruna ölüme yürümekmiş. Katliamı gerçekleştirenlere göre, barışı istemek suçmuş bu ülkede. HDP korteji içinde gerçekleşen bir patlama ancak birçok STK ve siyasi partilerinde içinde bulunduğu bir bilanço. Bu durumda barışı haykıran tüm Türkiye.

Bilanço ağır. Her yaştan her milletten insan bedenleri parçalandı. Bugün tarihe, Ankara’daki can pazarı olarak geçecek. “Bu meydan kanlı meydan” sözü bir kez daha Ankara’da gerçekleşmiş oldu. Sözlerin yoksul kaldığı yerdeyiz. Biten bir şey yok. Ama ifade edilebilecek bir şey de yok. Ölümleri anlatmak çok zor.  Acılarını tarif etmek yine çok zor. Yaraları sarmak yine çok zor. Barışta ısrar eden bu halk, hâlâ bu ölümlere rağmen barış diyorsa, kimsenin diyecek bir sözü olmamalı. Söylenecek tek bir söz var o da “onlar barış için katledildiler”. Bizler de barış şehitlerine söz veriyoruz barışın bayrağını barışa kavuşturacağız.

ŞEHİT NAMIRİN
BİJİ AŞİTİ
BARIŞ PLATFORMU

-------------------------------------------

Karanlığı Aydınlatan Fotoğraflar Vardır…

Özellikle iktidarın parçası olduğu katliamların üstünü örtmek için, “faili meçhul” ve “önlenemezlik” ibareleri kullanılır. Öyle olunca sorumluluktan kurtulmuş sayar kendini muktedirler. Hâlbuki her şey gün gibi ortadadır. Bundan sonra sorumlunun, tetiği çeken veya bombayı kendi vücudunda patlatan kişi olduğunu söylemek, safdilliktir. Önceden Diyarbakır’da, Suruç’ta, Türkiye’nin dört bin yanında sivillerin öldürüldüğü şehirlerde ve son olarak Ankara’da gerçekleştirilen yaşam hakkı ihlâlinin sorumlusu, savaş dilini kullanan yöneticiler ve onların propagandistleridir. “Oluk oluk kan akacak” demek, toplum içerisine nefret aşılamaktan başka bir anlam ifade etmez. Söz konusu faşist zihniyet yok edilmedikçe, ölümler de sona ermeyecek, barış gelmeyecektir. Sizce de öyle değil mi? Bu aktörlerin Kıbrıs ile bağlantısı olmadığını söylemek mi? Mümkün değil!

Dergiler Haberleri