TC Başbakanı Binali Yıldırım’ın ilk resmi ziyaretinde şu sözü öne çıktı:
“Türkiye’de ne varsa KKTC’de de olacak…”
***
Pek çok çevreden ilk tepki geldi:
“Kalsın, istemeyiz...”
***
Böylesine tepkisel ve bu kadar genellemeci olmak elbette sağlıklı değildir.
İyiler var...
Kötüler var...
Öykündüklerimiz var...
Korktuklarımız var..
***
“Ne varsa” istemeyiz elbette!
Yasamayı, yürütmeyi, yargıyı tümüyle denetimi altına alan Erdoğan gibi bir Cumhurbaşkanı istemeyiz, örneğin!
“Başbakan’ın atama gibi göreve geldiği” bir demokrasi istemeyiz.
***
Gezi’deki gibi cop ve TOMA, basının üzerinden buldozer gibi geçen bir baskı, doğudaki gibi yerle bir edilen şehirler, savaşın kutsandığı ve nefretin büyütüldüğü bir kültür, ayaklar altına alınan hukuk devleti anlayışı pek tabii istemeyiz.
Dinin siyasette etkin olmasını istemeyiz.
Baskıcı, yasakçı, güç sarhoşu iktidarlar istemeyiz.
Örgütlenme, gösteri, yürüyüş haklarının “izne tabi olduğu” bir hayat istemeyiz.
Kendi içinde de dışında da herkesle kavgalı bir ülkenin yurttaşları olmak istemeyiz.
'Yatırım' ya da 'geliştirme' değil 'kurumlarımızın devri' söz konusuysa, bunu istemeyiz.
***
Biz değil sadece, Türkiye halklarının da önemli bir çoğunluğu bunları istemiyor aslında.
Niye istesin ki?
***
Ama elbette dünyaya açılmak isteriz, Türkiye gibi.
Sağlıktan sanayiye e-devlet sistemi ile kayıt altına alınmış, çok daha kurumsal bir yapı isteriz.
Türkiye ve Kıbrıs halklarının dostluğunu, kardeşliğini, dayanışmasını isteriz.
Daha güçlü bir ekonomi, daha istikrarlı bir büyüme isteriz...
***
Yıldırım dün bir şey daha söyledi:
“ Müzakerelerin esası ne? İki toplumlu bir devlet...”
Evet!
Tek devlet… Ve gerçek bir devlet…
Dünyalı bir devlet…
İşte bunu çok isteriz.