“Affetmek büyüklüktür” derler.
Ve “Devlet büyüktür, affeder…”
Öyle de…
Eğer toplumunun sırtına basarsa bir devlet.
Yani birilerine “af…”
Kimilerine “afallama” olursa...
Şu temel soru gelir gündeme:
“Enayi miyiz biz…”
* * *
Birilerinin “elektrik borçları” affedilir mesela.
Bir çizgi çekilir, silinir.
“Siyasi rüşvet” olsa da iş aslı, kılıfı dikilir, minare çalınır.
Ama hemen ardından, bunun acısı, toplumun sırtına yüklenir.
Kimileri “yakar” …
Kimileri “yanar” sonuçta.
Siyasi “yanlışların” bedeli, bir topluma kesilir.
Hem de acımasızca…
* * *
Kayıt dışına göz yumar “devlet.”
Kaçak işçiye karşı kayıtsız kalır.
Kaçak iş yerleri, vergiden çalar.
Kayıtsız gelirler, bütçemizi söğüşler sürekli.
Bizi “bizden” eksiltir birileri…
Sonra..
Affeder “devlet”…
Sosyal sigortalıya ekler bunun yükünü…
“Daha fazla prim ödesin” der.
Ve çalışsın dursun “ölümüne…”
Kimine “sefası” kalır…
Kimine “cefası…”
* * *
Vergi borçlarını affeder “devlet”…
Üç kağıdı affeder!..
Ve seçmen affeder, onca senenin sorumsuzluğunu…
Yalanı, partizanlığı affeder…
Bunun bedelini, bir toplum öder birlikte…
Üstelik, yeni kuşaklar öder en fazla, “geçmiş” yanlışların toplamını.
Yaşam kalitesiyle öder…
Umuduyla öder, kırılan hayalleriyle…
Çocuğuyla, torunuyla, komşusuyla öder…
Öder ömründen yiyerek…
* * *
“Affetmek büyüklüktür” derler.
Ve “Devlet büyüktür, affeder…”
Öyle de…
Eğer “adalet” yoksa bir ülkede…
Şu temel soru gelir gündeme:
“Enayi miyiz biz…”
Galiba öyle…
Çok “açıkgöz” geçinirken…
“Enayiyiz” hepimiz…
Ya da öyle görünüyoruz, kimilerinin gözüne…