Karneleri verdik, evlere zili çaldı ve eğitim dönemi kapandı.
Eğitim dönemi kapandı kapanmasına da arkasında çözülmeyi bekleyen bir dizi sorun da görmezden gelerek yok saydı. Ne var ki bu sorunlar orada duruyor ve yeni eğitim döneminde de katmerlenerek kaşımıza çıkacağa benziyor.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi ülkeyi yönetenlerin akıl tutulması yaratan kararları eğitimdeki kaotik hale tuz-biber ekiyor: Hafta sonu tüm basın yayın organlarının manşetinde “Başbakanlık binasın yetersiz olduğu gerekçesiyle protokole yeni başbakanlık yerleşkesinin yapılması maddesi konacağı” haberi vardı. Bu ülkede yaşayan herkes biliyor ki esas yetersiz ve hatta çürük olan kamu okullarımızın binaları ve alt yapılarıdır.
Hal böyle olunca da bırakın eğitim sorunlarının çözülmesi, sorunların daha da derinleşerek kamusal eğitimin; nitelikli yurttaşlar yetiştiremez hale gelmesi kaçınılmaz oluyor.
Eğitim sorunlarına çare olarak; önümüzdeki eğitim döneminde haftanın iki gününde tam gün eğitim uygulamasının hayata geçirilmesi öne atıldı. Ancak eğitimde ivedilikle yapılması gereken iki önemli unsur var. Elbette ki bunlardan birincisi okulların bina ve altyapı yeterlikleri ile öğretmen ihtiyacının nasıl giderileceği meselesini çözmektir. İkincisi ise bundan da önemli olan “nasıl yurttaşlar yetiştirmek istediğimiz” meselesi…
Çünkü dizlerinin üzerine çökmüş kamusal eğitimimizi haftada iki gününde öğleden sonraya taşırmak kurtaramayacağı gibi esas önemli olanın okullarda ne öğrettiğimiz olduğu meselesini de dikkatlerden kaçırmamalıyız.
Öğretim içerikleri bakımından kamusal eğitim sistemimizi incelersek çok çarpıcı olan şu bulgulara rahatlıkla ulaşabiliriz.
- Eğitim süresi boyunca okutulan tüm derslerin haftalık ders saatleri toplamına göre ilkokul kademesinde öğretim zamanımızın %42’si akademik derslere, %26’sı ana dil derslerine, %11’i yabancı dil derslerine, %14’ü sanat derslerine, %7’si spor derslerine ayrılırken düşünme eğitimi ya da düşünmeyi ve akıl yürütmeyi içeren çocuklara felsefe öğretimi dersleri ilkokul kademesinde sistemimizde yok.
- Bu oranlar ortaokul ve lise kademesinde akademik dersler lehine doğru hızla çoğalıyor. Şöyle ki; akademik dersler ortaokullarda %51, liselerde %53 oranına yükselirken yaratıcı sanat dersleri ortaokullarda %11, liselerde %3’e düşüyor.
- Benze durumu spor derslerinde de görüyoruz. İlkokul kademesinde %7 olan spor dersleri, ortaokul kademesinde %6’ya, lise kademesinde %3’e düşüyor.
- En çarpıcı bulgu ise bir öğrencinin üniversite öncesindeki 12 yıllık öğrenimi boyunca sadece lise kademesinde o da %4 oranında felsefe eğitimi alıyor olmasıdır.
Başka bir ifadeyle eğitim sistemimiz yaratıcı sanat öğretmiyor, sağlıklı yaşam bilinci öğretmiyor, çocuklarımızın düşünmesini istemiyor…
Ne var ki oldukça fazla zaman ayırdığımız ana dil, yabancı dil öğretiminde de ciddi verimsizlikler yaşadığımız aşikar. Kamusal eğitim alan öğrencilerimiz, bu alanlarda da diğer ülke gençlerinin sahip olduğu becerilerin çok geresinde kalıyorlar.
Sözün özü; neredeyse en büyük zamanını İngilizce öğretmeye ayıran ama öğrencilerimizi bir türlü İngilizce konuşturamayan, ana dilinde okuduğunu anlamayan, anlatmak istediğini yazamayan, 12 yıllık öğretim sonunda bir tek müzik aleti çalmayı öğretemeyen, sağlıklı yaşam bilinci kazandıramayan ve bütün bunlar en önemlisi özürce düşünmeyi öğretmeyen başka bir eğitim siste mi var mıdır?
Gelelim esas soruya; haftanın iki günde öğretimi öğleden sonraya taşımak bütün bunları çözmeye yetecek mi?
Anlayana Gülmece
Etrafı Koku Sardı
Balık pazarında dolaşan yaşlı adam bir balık tezgahına yaklaşıp, balıkları tek tek eline alıp kuyruklarını koklar… Bu durumu gören tezgahtar yaşlı adama seslenir:
- "Amca… Amca… Nedir yaptığın? Balık baştan kokar… Kuyruğunu niye kokluyorsun ki…”
Adamcağız kendinden emin bir tavılar…. - “Biliyorum evladım… Koku zaten buraya kadar geldi… Acaba kuyruğuna kadar kokmayan bir balık var mı diye bakıyorum…”
Okumuş muydunuz?
Herkesin, işlemeyen bir planı vardır.
Murphy Yasası