Para ve bankacılık konuları kendi uzmanlık alanımın tam olarak içerisinde olmadığından dolayı, genelde ekonominin bu alanı fazla ilgimi çekmez ve bu alanda yorum yapmaktan uzak durmaya çalışırım. Ancak son bir haftadır döviz kurlarının artışı o kadar dikkat çekici bir noktaya ulaştı ki bu konudan uzak durmak benim için de mümkün olmamıştır.
Amerika'da açıklanan tüm ekonomik göstergelerin kötüye gidiyor olması gerçeği önümüzde duruyorken, Covid-19 nedeni ile yaşanan can kayıplarının rekor seviyeye ulaşması ve hastalığın büyük bir krize dönüşmesine rağmen Türk Lirasının değer kaybetmesi durdurulamıyor. Türk Lirası kurunun, Dolar kuru karşısındaki düşüş trendi, TC Merkez Bankasının tüm önlem ve tedbir çabalarına rağmen devam ediyor. Mayıs ayının başında, direnç noktası olarak belirtilen 7 lira seviyesini aşan dolar kuru, beş gün sonra belirtilen ikinci direnç noktası seviyesini de bugünkü rekor yükselişle aşmış oldu. Böylece TL'nin Dolar karşısındaki kaybı yılbaşından bu yana %21'e ulaşmış oldu. Euro/TL kuru 7,85'i, Sterlin/TL kuru ise 8,99'u gördü.
Bu alanda çalışma yapan uzmanların görüşlerine baktığımda, Amerika'da yaşanan tüm ekonomik gerilemeye rağmen, dolar kurunda yaşanan yükselişin temelinde üç ana noktaya dikkat çekilmektedir. Bahse konu temel sebepler, uluslararası piyasada dolar kurunun rezerv para olması nedeniyle oluşan dolar talebi, Türkiye Cumhuriyeti iç piyasasında ise, Merkez Bankası dolar rezervlerinin tükeniyor olması tartışması ve dolardaki yükseliş karşısında Türk Lirası faizinin çok düşük kalması nedeniyle vatandaşın dolar alımını artırarak sürdürmesi olarak gösteriliyor. Özellikle TC Merkez Bankası'nın döviz rezervlerinin azalması ve yaklaşan yüklü dış borç geri ödemeleri, TL üzerindeki baskıyı ciddi şekilde artıran gelişmeler olarak değerlendiriliyor.
Reuters haber ajansı, TC Merkez Bankası rezervlerinin endişe verici boyutlara indiği haberlerini bültenlerine dahil etti. Bu bağlamda, Türkiye'nin Covid-19 salgınına yanıt olarak Mart ayı ortasından bu yana, 5 milyar dolar ile rekor düzeyde devlet tahvili satın aldığını belirten Reuters, aynı zamanda TC Merkez Bankası'nın, kurun 7 seviyesinin üzerine çıkmasını önlemek için Nisan ayı ortasından beri swap yöntemiyle ağırlıklı olarak kamu bankaları aracılığıyla yabancı para rezervlerini erittiğini iddia etti. Diğer yandan, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu yıl ödemek durumunda olduğu 170 milyar dolar döviz borcunun da Türk Lirası üzerindeki baskıyı daha da artıracağı hususu, konu ile ilgilenen tüm uzmanlarca vurgulanmaktadır.
Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti çok büyük ve güçlü bir ülke. İçinden geçmekte olduğu mevcut kötü ekonomik durumdan çıkmanın yollarını bulabilecek insan kaynağı ve araçları vardır muhtemelen. Ancak halihazırda, sene başından bu yana TL, dolara karşı yüzde 21 değer kaybetmiş durumda. Bu tablo karşısında, Kuzey Kıbrıs’ın ekonomisinin ithalata dayalı bir ekonomi oluşu ve daha birçok sebepten kur artışlarına duyarlılığı fevkalade yüksek. Kur artışlarının, iyimser düşünecek olursak, yılsonuna kadar alım gücünde %30’luk bir fark yaratması öngörülebilir. Gelirlerin bu kadar düştüğü, çalışma düzenlerinin bu denli bozulduğu ve hükümetin müdahale ve tedbirlerinde yetersiz kaldığı bu dönemde, sahip olduğumuz paranın da alım gücünü yitirmesi, KKTC halkını çok zorlayacaktır. O yüzden, bu kötü ekonomik senaryonun bedellerinin hafifletilmesi adına, idarenin gerekli önlemleri şimdiden düşünmesi ve hazırlıklarını acilen yapması lazımdır.