Ne olacak öyle mi?

Cenk Mutluyakalı

 

Savaş çıkarsa ne olacak?
Elinin körü olacak!
Ne olacak işte, insanlar ölecek.
Cenazeler çıkacak her evden, yine!
Yine ana babalar çocuklarını verecek toprağa, yine her karışında ülkenin kemikler karışacak köklere...

*  *  *

Kimi zaman "savaşma ihtimalini ortadan kaldırmak" için barış aradığımızı unutuyor, barışırsak savaşacağız gibi saçma bir korku salıyoruz sokağa...
Daha barışmadan 'savaş'ın sofrasını kuranlar var!
Barış, ‘ölmeyelim’ diye, her anlamda!

*  *  *

Bir bakınız dünyanın hangi köşesinde kanıyorsa coğrafyalar, masa başında bir barışa ulaşamadıkları içindir.
Egemenlik yarışları, oyunbozan statü kavgaları, paylaşamadıkları sınırları, terk edemedikleri egoları, tükenmek bilmez hırsları, köpüren milliyetçi tutkuları yüzünden 'ölenlerin' peşinde öfke büyütüyorlar ha bire!
Uzlaşmak yerine ölümü kutsuyorlar.
Asıl 'güvenliğin' gerçek bir barış olduğunu görebilseler...
Nefes alacak dünya!

*  *  *

"İyi de bizim keyfimiz yerinde, burnumuz kanamadan üleşiyor, betonlaşıyor, dileniyor, böbürleniyor, yaşayıp gidiyoruz" öyle mi!
Hep de böyle sürecek, sanıyoruz!
Dünyaya kapalı!
Yarınımızı görmeden!

Bilemeden nereye yatırım yapacağımızı, kimindir, ne kadar bizimdir?
"Kaçak" hayatlarla, "eğreti" bir ekonomiyle, "korsan" bir gülüşle!..

Sahteliğe battık parmak ucumuzdan saçımızın teline dek...
Ve böyle giderse, yine başlayacak 'göç' dalgaları!

*  *  *

"Bir çözüm olmazsa ne olacak?"
Elimizin körü olacak...
Ne olacak...
Gençler başka ülkelere gidecek, geri gelmeyecek...
Elimizden almasınlar telaşıyla hoyratça betonlaştırdığımız bu sahte düzen hepimizi yutacak...
Korkular devredeceğiz nesilden nesle...
Ve bilinmez hayatlar...
Ah'la vah'la çürüyeceğiz işte...
“Sürdürülemez” bu yapıya sıkı sıkı sarılanlar, onca sene geçti, daha mı iyiyiz sizce beş sene önceden, on sene, yirmi sene...
Ne olacak öyle mi?