Üçlü, beşli, altılı toplantılar devam ediyor. Kıbrıslı’ların büyük bir bölümünün gözü kulağı uzaklardan gelecek haberlerde. “Olacak” diyenler de var “Olmalı” diyenler de. “Belki...” diyenler de var, “Hiçbir b... olmaz” diyenler de. Yarım yüzyıldan fazladır bekleyenler birazcık daha beklemek zorunda. Sonucu merak eden de var, hiç ama hiç merak etmeyen de...
***
“Ne olacak şimdi ?” diye sordu Rum dostum. “Bilmem” dedim. Yüzüme baktı. Kestirme cevabımdan rahatsız olmuş gibiydi. En azında üç-beş cümleyle bir açıklama beklerken kestirip atmışım gibi gelmişti ona. Sordu : “Bu kadar mı ?” dedi, “Ne dememi bekliyorsun ki ?” sorusuyla, sorusunu boğazında bıraktım bir kez daha.
Kasten yapmıyordum. Cevap vermek istemiyor da değildim aslında. Ama sorusuna tatminkar bir cevap verebilecek durumda değildim. Aklım gerçekten karmakarışıktı. Bundan sonra neler olabileceği konusunda bir düşünce üretemiyor bir fikir ileriye süremiyordum. “Olasılıklar çok” dedim yine kestirmeden. “Mesela ?????” dedi ısrarla. Belli ki doluydu, konuşmak istiyordu. Başladım. Gelişigüzel, ayrıntılara girmeden, fazlaca düşünmeden sıralamaya.
***
“Bir... ‘Büyükler’ karar verir, ‘İşte çözüm...Gelip imzayı basacaksınız’ der, bizimkiler de gider boyunlarını eğerek imzayı atarak gelirler.
İki... Siz evinizde, biz evimizde, daha bilmem kaç yıl daha, birbirimize ‘çizgi’nin ötesinden bakarak yaşamaya devam ederiz...
Üç... Siz ‘memleket bölünmüş’ diye bağırmaya, şikayet etmeye; biz de kendi köşemizde sizden kalanları paylaşmaya ve paylaştırmaya devam ederiz ...
Dört... Siz ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’, biz de ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ diye bağırmaya devam ederiz.
Beş... Nesiller değişmeye devam eder, iki toplum arasındaki yabancılaşma arttıkça daha da artar...
Altı... Siz Kuzey’e biz de Güney’e turist gibi gidip gelmeyi sürdürürüz...
Devam edeyim mi ?”
“Lütfen devam et....”
“Yedi.... Birileri çıkar ve ‘artık Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dünyaya tanıtma zamanı geldi’ der. Girişim de yapılır. Belki de, ilk aşamada resmen tanıyan birkaç ülke de çıkar. Yıllar geçtikçe bu sayı çoğalır.
Sekiz... KKTC’yi hiçbir ülke tanımaz. TC, ‘Tanımazsanız Kuzey’i ilhak edeceğim’ der...Eder de. Ve siz de biz de bakakalırız.
Dokuz... Önümüzdeki beş yıl içinde Kuzey’le Güney’in nüfusları eşitlenir...
On... Her iki taraf da sonuca ve kaderine razı olur. Konu da, en azından bir süreliğine derin uykuya yatar.
Onbir...Resmi tarihte olup bitenler nasıl yazılır ? Her zaman olduğu gibi olur. Gerçek tarih ise kulaktan kulağa dolanırbir köşede uykuya dalar.
Oniki... Aradan yarım, hatta bir yüzyıl daha geçer, sizler hala Konstantinopoli rüyası gibi, Kıbrıs’ı da bu rüyalarınıza eklersiniz.”
Donuk donuk baktı yüzüme. Birkaç saniye sessiz kaldı ve sonunda, “Haklısın... Tüm söylediklerine katılıyorum” dedi.
Nokta.....
Sokak Ağzı
Türk, Rum’dan korkar hem garanti hem asker ister... Rum Türkiye’den korkar ne garanti ister ne asker... Ama İngiliz’den, ne Rum’un ne Türk’ün şikayeti yok. Çok garip gelir bana bu durum...
***
Ma buydu Lefkoşa’nın başladığını ilan eddiği asvald çalışmaları ? Asvald çalışması değil yama çalışması deyceglerdi da dilleri sürçdüydü galiba.
***
Seçimlerden seçimlere ortaya çıkan araştırma şirketlerinin ortaya çıkıp ‘Kıbrıslı Türk Kuzey’deki durumdan ne kadar memnun’ araştırması yapsın diye bekledim durdum bunca zaman. Cesaret mi etmiyorlar yoksa çıkacak sonuçtan mı korkuyorlar ?
***
Leymosunlular, Leymosun’a, Baflılar Baf’a, Larnakalılar Larnaka’ya gezi düzenlerler durmadan. Herhalde bu gezilere katılan “Aha dedemin-nenemin doğduğu yer... Aha evleri” derler herhalde. Birkaç sene sonra gidenler de “Aha büyük dedemin evi, büyük nenemin evi diyecekler...