NE SÖYLENEBİLİR Kİ?

Tamer Öncül

 

O kadar çok konuşan var ki; duyulmuyor yangından kaçmaya çalışan kuşların; muflonların sesi…

İnleyen ağaçların, kızgın toprakta kıvranan yılanların ıslığı duyulmuyor, boş nutuklardan…

Susup, dinlemeye çalışıyorum, olup biteni (aslında bitmeyeni); kulaklarım uğulduyor kirli sözlerden…

Bitirmek için elimizden gelen her şeyi yaptığımız DOĞA’dan çok; doğada olmayan kelimeler (bayrak, sınır, devlet vb) yırtıyor kulak zarlarımı…

Vahşetin, aptallığın, boş gururun, kölesi olmuş İNSAN(!) soyundan biri olarak; ne söyleyebilirim ki?

En iyisi, yirmi yıl önce yaptığımız o büyük aptallığın (1995 Beşparmak yangını) ardından yazdığım iki şiirimi (Gündüz Düşleri kitabımdan) paylaşmak…  


YANGIN

Yine yalınayak,
sümüklüböcek gezintisinde günler…
Kabuğunu zorlayan, genç memeli sülünler
henüz giyinmedi sıkı pantolonlarını.
Tökezleyen aşk perileri, hasta
ateşler içinde kıvranıyorlar
sırılsıklam çarşaflarında…
Mağradan fırlamış fosiller
iz bırakmadan dikizliyor bizi…
Çıplak etlerimize sinmiş
kül rengi bir tarih öksürüyor göğsümüzde…
Biz suçsuzuz… işte katiller gömütlerinde,
yılanlarla sevişiyor kemikleri…

Kırık kollarıyla yokluyor ağaçlar
yanık köklerini, havada asılı duman
yaş olmuş gözlerinde…
İniltileri boğan sahte YAS  ayinlerine
gülüyor keklikler, kına yakıyorlar
kararan tüylerine…
Kıçı çıplak maymunlar gibi
oturup kaldı dağlar, utangaç
karanlıktan öte, kızarmadı kimsenin yüzü…

Biz suçsuzuz! Tahtlarına kurulmuş
işte katiller… cüzdanlarıyla sevişiyor
kuru elleri…
Aynaya bakın, bakın göreceksiniz
                                      KATİLLERİ…                                                                            

 

MİRASINIZ...

 

Hunisiz  megamanyakları
Beyinsiz süperçocukları
Lazeri burnunda tüten plastiktankları
Oyuncak elbiseli  cansızyamyamları
Plastik ve elastik şişmekadınları
Vibratörlü  tekilaşkları
Prezervatifsiz  sanalseksleri
İnsan emlakçısı  otopezevenkleri
Küçücük küçücük satılıkülkecikleri
Kokusunda yattığınız  paslıçöpleri
Nutuklara boğulmuş sağırkulakları
Beceriksiz liderellerini
Tozu atılmış düşotlarını
Kanatılmış hayatların boyanmışbayraklarını
Molotof kokulu yeşilceketleri
Göğsüme taktığın karanfilyaralarını
Kanı yerde kalmayanların unuttuğunadlarını
Göz pınarları oyulmuş kuru anagözlerini
Kirlettiğin toprağın karalanetlerini
Ayaklarına sinmiş arabeskkokuları
Ve yüreğinden kovduğun yoksulsevgiyi

Sana bırakıyorum onları...
Koyu demlenmiş rengine aldırma
Her acının bir tadı vardır:
Buruk, yeşil, ılık, sarı, soğuk ve kırmızı...