Umutluyum demeye çekiniyor insan, yanına ‘temkinli bir umut bu’ cümlesini ekleme gereği duyuyor hemen. Annan Planı dönemi heyecanımız, sonsuz umutlarımız, AB üyesi Birleşik Ülke hayallerimiz sonucu burnumuz üstüne çakılışımızı hatırlıyoruz aksi halde. Biz hatırlamak istemesek, ‘ama bu kez farklı’ diye taksak pembe gözlüklerimizi hatırlatılıyoruz hemen; ‘Çözümün eşiğindeymişiz gibi yanlış bir görüntü veriliyor!’* .
Bardağa hep dolu tarafından bakmayı öğrenmiş olmak dezavantaj böyle durumlarda biliyorum, gerçekçi olmaya çalışıyorum bu yüzden. Satır aralarını okurken daha bir dikkatli davranıyorum, aklımda hep Nisan 2004 Referandum’u sonrası yabancı bir diplomatın ‘Yaşadığımız neyin kafasıydı acaba?’ tadında sözleri.
Umudum resmi söylemlerin ötesinde, toplumlararası ilişkilerde gözlemlediğim değişimden kaynaklanıyor benim. Ortak bir Nazım Hikmet anma gecesi düzenleniyor örneğin, benim Cumhurbaşkanım katılıyor, bu yıl çözüm istiyoruz diyen bir Kıbrıslı Rum gazeteciye ‘Bunun için çalışıyoruz!’ diyor. Başka bir ortak etkinlikte altını çiziyor, ‘Ne varsa Kıbrıslılarda var. Eğer biz istersek bir çözüm yaratır ve yaşatırız ve dıştan gelebilecek etkilere de birlikte direniriz’. Gerçek Kıbrıslıların sadece eşekler olduğunu iddia eden Cumhurbaşkanı’nı asla unutmayan ben, nasıl gurur duymam ki, nasıl umutlanmam?
Hep Kıbrıslı Türklerde görmeye alıştığımız, biraz tek kişilik tango tadı veren mesajları Kıbrıslı Rumlar vermeye başlıyor teker teker. Bir video izliyorum, Kıbrıslı Rum gençler, türkçe, ortak vatan istençlerini dile getirmişler. Lise öğrencileri ELAM’a inat, barış sembolüne dönüşerek veriyorlar Kıbrıslı Türklere dayanışma mesajlarını.
İki toplumlu Mağusa İnsiyatifinin girişimi ile 42 yıl sonra ‘Epiphany’ kutlamak için bin civarı Kıbrıslı Rum kuzeye geçiyor, ücretsiz otobüs seferleri ile. Kilise bundan pek hoşlanmıyor, sesinin bu kez pek bir zayıf çıkması yüzümü güldürüyor benim.
Dahası, iki lideri sarılırken ilk kez gördüm ben. Sayın Akıncı’nın her fırsatta dile getirdiği ‘rakip değil, ortağız’ mesajını, iki dilde, tüm Kıbrıslılara mutlu yıllar dilemek için hazırladıkları ortak video’yu izlerken her ikisinin de gözlerinde açıkça okudum. Kamera arkası görüntülerde, şakalaşırkenki içtenliklerine şahit olup da umutlanmamak mümkün mü?
Sivil toplum etkinliklerine birlikte katılırken liderlerin verdikleri demeçlerden öte vücut dillerindeki samimiyetten alıyorum ben umudumu. Sivil topluma karşı tavırlarını da ayrıca takdir ediyorum.
Ortak kavgada, ortak taraf olamamak, çözüm taraftarlarının kendi taraflarında ayrı kavga vermeleri diye koymuştum ben önceki hezimetimizin teşhisini. Birlik olsaydık eğer, biz evetçiler, ortak bir strateji belirleyip, toplumlara özgü uygun dilde, ortak yöntem geliştirmeyi başarsaydık, durum farklı olurdu belki diye düşündüm durdum sonraları. İki toplumlu ağlar, örgütler, komiteler çoğaldıkça, insiyatifler arttıkça umutlanmam bundan benim. Ortak Vatan için ortak kavga gerekiyor zira.
Kolay olacak demiyorum, çözüme ulaşmak da, sonrasında çözümü yaşatmak da yoğun emek istiyor biliyorum. Bu kez, bunu her iki toplumun da anladığını, dahası bunun son girişim olduğunun bilinciyle daha sorumlu hareket ettiklerini gözlemliyorum ve umutlanıyorum işte, temkini bıraktığım zamanlar ise çoğunlukta.
----------------------------------------
* Kıbrıslı Rum Sözcü Nikos Hristodulidis;17 Ocak 2016, Yenidüzen Gazetesi