Ne yapmalı?

9 yaşındaki kızıyla yalnız kalmışlardı. Kırklı yaşlardaki baba kanserden kaybettikleri karısının acısını kendi içinde yaşamaya çalışırken bir de bu acının hafif geçmesi için 9 yaşındaki kızına destek olmalıydı. Kızına destek olmalıydı ama ya kendisiR

İKİ SÖZ

 

Birçok insan mutluluğu burnunun üstünde unuttuğu gözlük gibi etrafta arar.

Droz

 

Olgun insan güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyen adamdır.

Confucius

 

 

 


 

Ne yapmalı?

9 yaşındaki kızıyla yalnız kalmışlardı.

Kırklı yaşlardaki baba kanserden kaybettikleri karısının acısını kendi içinde yaşamaya çalışırken bir de bu acının hafif geçmesi için 9 yaşındaki kızına destek olmalıydı.

Kızına destek olmalıydı ama ya kendisi…

Çok zor günlerdi, yanlarında bu acılarını hafifletebilecek yakınları çok yoktu. Arkadaşlar ama o kadar… Arkadaşlar ne kadar yardımcı olabilirdi ki! Görüştükleri dakikalar, saatlerde ‘yanlarında oldukları’ mesajları elbette ki bir direnme gücü verir ama ya sonrası… Eve gidince… Orada arkadaşlar yok. 9 yaşındaki kızın başını dayayacağı babasının göğsü var… O göğüsle teselli bulmaya çalışıyor, babasına duyduğu güven onu ayakta tutuyordu.

Babanın yanında başını dayayacağı biri yok ama… Kızının varlığı onu da ayakta tutuyor, sarılıyor hayata… Bir ay, üç ay, beş ay… Çok zor. Bir devlet dairesinde memur olan ama biraz da mevkisi olan bir yerde bulunan adam için işe gidip gelmek, çocuğu okula bırakıp almak, evin işini yapmak, yemek hazırlamak oldukça zordu. Ne kadar dayanabilirdi ki böyle!?

Karısının ölümünden bir yıl kadar geçti. Bu süre sonunda işe gidip gelirken karşılaştığı bir kadının günler geçtikçe daha samimi gülümsemesi, ilgili davranması hoşuna gitti. Birilerinin ilgi göstermesi kimin hoşuna gitmez ki! Bu gülümsemeyi alıp daha ileri taşıyabilir miydi acaba? Tabii ki bu ileri taşımanın sonucu bir evlilik, evde kendisine yardımcı olabilecek bir eşti. Düşünce buydu.

Bir gün öğle yemeğine davet etti gülümseyen kadını… İşyerlerine yakın bir restoranda buluştular. Yemeklerini sipariş ettiler. Bu arada hafif bir şeyler içerlerken sohbet ediyorlar, birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Kadın da karşılaştıkları yolun üzerinde bir yerde sekreterlik yapıyordu. Onun da başından bir evlilik geçmişti. Mutlu olmamış ve ayrılmıştı. Çocuk falan da yoktu. Adam, kadını ilerisi için o sohbet sırasında iyice bir analiz ettiğini düşünmüştü… Kendini de anlatmaya çalışırken kadın “gerek yok” dedi. “Ben sizin hakkınızda her şeyi biliyorum. Karınızı geçen yıl kanserden kaybettiniz. 10 yaşında bir kızınız var. Bir dairede şef olarak görev yapıyorsunuz…” Adam şaşkınlıkla kalakalmıştı. Birilerinin kendisi hakkında bu kadar bilgi sahibi olması… Hatta kendinin bile kendi hakkında bilmediği şeylerin başkası tarafından biliniyor olması onu hem şaşırtmış hem de gururlandırmıştı nedense…

İşte böyle gelişen birkaç yemekten sonra evliliğe karar verirler. Adam kızına bunu söylemeliydi. Ama nasıl? En iyisi direkt söylemekti. Yok, yok… Durumu ortaya koymalı, evde bir kadının olması gerektiğini anlatabilmeli, yalnızlıklarını paylaşacak birine de ihtiyaç duyduklarını ve böylelikle belki de yalnızlığın artık bir kalabalığa dönüşebileceğini anlamalıydı kızı… Söylemeye çalıştı, söyledi de ama kızından hiçbir ses çıkmadı. “İyi geceler” dedi, odasına yatmaya gitti.

Ertesi sabah hiç konuşmadı, okula bıraktı babası, akşam eve döndüğünde kızı evde yoktu. Nerede arayacağını bilemiyordu. Yalnız kaldıklarında kızının arkadaşlarıyla da bir bağlantı kuramamıştı… Kimi arayacağını bilemiyordu. Gece yarısından sonra artık polisten yardım istedi ama kızı ertesi gün de, onun ertesi de ortada yoktu. İki gün sonra bir telefon geldi. Kızının bir arkadaşının annesi arıyordu. Kızın orada olduğunu söylüyordu. Öyle bir rahatlama ki!.. Onu almaya gitti. Kızmak istiyor ama kızamıyordu, çok da sevinç gösterisi yapmak istemiyordu çünkü kızının bundan bir ders alması gerektiğini düşünüyordu.

İki gün, kızın “haber vermeyin” isteğini yerine getiren ama artık daha fazla uzatamayan aileye teşekkür eden baba, kızını alıp eve döndü. Evin kapısında babasının evleneceğini söylediği kadın bekliyordu. Kıza gülümsedi, ona sarılmak istedi ama geri durdu, buna izin vermedi küçük kız. Eve girdi, babasıyla kapıda konuşup vedalaşan kadın ayrıldıktan sonra baş başa kaldılar baba ile kız…

“Baba, bu kadınla evlenmek istiyor musun?”

“Evet, istiyorum.”

“O zaman bir şartım var!”

 

-devamı haftaya-

 


 

PAZAR’LIK…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri