6 Şubat 2023 tarihi hem depremi yaşayan Türkiye ve Suriye için, hem de bölgemiz için bir dönüm noktası oldu. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu bölgede yaşayan herkes kendi yaşam biçimini yeniden düzenlemek zorundadır.
Dünya’da deprem gibi yıkıcı etkiye sahip doğa olayları hep vardı. Bilim geliştikçe insanoğlu depremlerin nedenlerini çözdü. Deprem anında ve deprem sonrasında neler yapacağı üzerine yığınla birikim var. Bilim insanları artık depremi önceden biliyor. Bilemedikleri ve henüz izah edemedikleri tek şey depremin tam olarak ne zaman olacağıdır.
21 inci yüzyılda artık depremler insanlığı korkutmamalıdır. Deprem bölgelerinde yaşayan insanlar depreme dayanıklı bina inşa ederek bu binalarda yaşamaya başlarsa sorun kendiliğinden ortadan kalkar.
Hele bu binaları olası en yüksek şiddetteki depreme dayanacak biçimde inşa ederse hiçbir sorun yaşamaz.
Dünya’da bu teknoloji vardır. Örneğin en şiddetli ve en fazla depremin olduğu Japonya yıllar öncesinden bu sorunu çözdü. 8 hatta 9 şiddetinde deprem olsa bile Japonya’daki binalar salıncak gibi sallanır ama çökmezler.
Bunu deprem bölgelerindeki coğrafyalarda olan bütün ülkeler başarabilmelidir.
Özetle deprem sırasında ve deprem sonrasında ne yapacağımız önemlidir. Ama asıl önemli olan deprem öncesinde alacağımız tedbirlerdir. İnsanları deprem değil, depremin yarattığı sarsıntıda çöken binalar öldürdüğüne göre yapmamız gereken tek şey deprem sırasında çökmeyecek bina yapmaktır.
***
Şimdi gelelim bizim küçücük adamızda kendi küçük bölgemize. Kıbrıs adası kuzeyinden ve güneyinden geçen fay hatlarının ortasındadır. Bu fay hatları da 6 Şubat 2023’de patlayan Doğu Anadolu fay hattının devamıdır.
Dolayısıyla uzmanlar bu hatta yaşanan enerji boşalmasının Kıbrıs’taki fay hatlarını tetiklediğini bilimsel verilerle ortaya koyuyorlar. İddiaları da yakın zamanda Kıbrıs’ta da ciddi bir deprem bekledikleri yönündedir. Elbette bu yakın zaman 1 yıl, 3 yıl, 5 yıl, 10 yıl da olabileceği gibi 6 ya da 9 ay da olabilir.
Bu durumda bizim yapmamız gereken bugünden başlayarak olası bir depreme hazırlanmak olmalıdır.
Ne yapacağız?
Önce okullar ve hastaneler olmak üzere tüm kamu binalarından başlayarak binalarımızı olası en yüksek şiddetteki depreme dayanıklı hale getireceğiz.
İnşaat Mühendisleri Odamızın bu binalarla ilgili raporu açıklandı. Durum hiç iç açıcı değil. Yıkılması gereken binalar hemen yıkılmalı, bu arada yeni projeler hazırlanarak hemen ihaleye çıkılmalı ve bunların yerine deprem yönetmeliğine uygun binalar inşa edilmelidir.
Güçlendirilmesi gereken binalar hemen ihaleye çıkılarak güçlendirilmelidir.
Özel binalar hızla denetlenmeli, yıkılması gerekenler devlet desteği ve teşvikiyle yıkılmalı ve yerlerine yenileri inşa edilmelidir. Güçlendirilmesi gerekenler de yine devlet desteği ve teşvikiyle güçlendirilmelidir.
Bugünden başlayarak ülke olarak önceliğimiz bu olmalıdır. Bunun için kaynak yok, paramız yok gibi gerekçeler kabul edilemez. Bu ülkeyi yönettiğini iddia edenler bu kaynağı yaratmak ve bu parayı bulmak zorundadır.
Bu küçücük yarım ülkede bunu bile başaramazsak dükkanı kapatalım ve mahalleye gidelim.
1974 sonrasında kurduğumuz önce KTFD, ardından da KKTC devleti yalnızca devletten maaş çeken işçi, memur ve emekli maaşlarını denkleştirerek gününde ödesin diye kurulmadı.
Yok bunun için kuruldu diyorsanız o başka. O zaman gelin bu yapıyı değiştirelim. Önce kendi kendini yöneten, kendi ayakları üzerinde duran normal bir devlet kuralım. Hem devletten maaş alanların maaşlarını gününde ödeyebilsin, hem altyapı yatırımlarını zamanında yapabilsin, hem de küçücük ülkemizi kimsenin burnunun kanamayacağı olası depremlere hazırlayabilsin.
Bizim istediğimiz devlet böyle bir devlettir. Böyle bir devlet kaynak yaratır ve yarattığı kaynakları doğru kullanır.
Böyle bir devlet önceliklerini doğru seçer. Okulu, hastanesi yıkılmak üzereyken her köşeye kocaman kocaman cami inşa etmez.
Böyle bir devlet Lefkoşa’daki en büyük merkez hastanesi yıkılmak üzereyken, Lefkoşa’da cumhurbaşkanlığı ve meclis binası külliyesi inşa etmez.
Böyle bir devlet okullarının bakım ve onarımını yapabilmek için maaşlardan kesinti yapabilir. Ama bir yandan maaş kesintisi yaparken, öte yandan Ercan havaalanı işletmecisine bilmem kaçıncı kere vergi bağışlamaz, ya da sözleşmeye aykırı ek ödeme yapmaz.
Böyle bir devlet kendi yapacağı işleri yandaş firmalara ihalesiz vererek devlet kaynaklarını yandaşlara aktarmaz.
Böyle bir devlet gelirlerini sonuna kadar takip eder ve toplar, giderlerini de insan merkeze alarak harcar.
Bugün artık hepimizin kendi kendimize sorması gereken soru ne yapmalıyız sorusudur.
Bu sorunun cevabı da tektir.
Bugüne kadar yaptıklarımızı yapmamalıyız.